01 Nisan 2017 01:29

Trabzon’da ‘evet’ cephesinde 15 puanlık düşüş bekleniyor

Sedat Başkavak başkanlık referandumunun nabzını tutmak için Trabzon’da vatandaşlarla konuştu.

Paylaş

Sedat BAŞKAVAK
Trabzon

Trabzon AKP’nin, Rize’den sonra en çok oy aldığı illerden biri. Havaalanından şehrin merkezine doğru ilerlediğimizde ‘evet’ pankartlarının hakimiyeti dikkatinizi çekiyor. Öyle ki; başta elektrik direkleri olmak üzere bütün üst geçitler, köprüler hatta Toprak Mahsulleri Ofisi gibi kamu binaları da ‘evet’ pankartları ile doldurulmuş. Önceki seçimlere bakarsak, 7 Haziran seçimlerinde AKP, Trabzon’da yüzde 55,4 oranında oy alırken, 1 Kasım’da ise yüzde 66,8 oranında oy aldı.  Referandumda ‘evet’ diyeceğini açıklayan MHP’nin de oy oranını eklediğimizde iki partinin oy oranı yüzde 75’i geçiyor. 

Biz de referandumun nabzını tutmak için Trabzon’da vatandaşlarla konuştuk. Konuştuğumuz bazı kişiler “Kayıp olur ama ‘evet’ yine de yüksek çıkar” diyorlar ve ekliyorlar: “AKP ve MHP oylarını topla, 15 puan düşür, sonuç o. 10-15 puanlık kayıp normal.” diyor. Genel bir çekimserlik hali dikkatimizi çekiyor. ‘Hayır’ diyenlerin yanı sıra ‘evet’ diyenler bile çoğu zaman adını vermek istemiyor.

Söğütlü’de vatandaşların referandum tercihlerini öğrenmek için bir markete giriyoruz. Şener ve Ceyhun adlı iki kişi marketi birlikte çalıştırıyor. “Nasıl olur referandum, ‘evet-hayır’ oranları ne çıkar?” sorumuza “Trabzon’da yüzde 70, ülke genelinde de yüzde 55 ‘evet’ alır.” diyorlar. “Peki sizin tercihiniz ne olacak?” diye soruyoruz, Şener, ‘Söylemesek olmaz mı?’ diyor ama sonra ‘evet’ oyu kullanacağını söylüyor. 

‘ÜLKE DE ŞİRKET YÖNETİLİR GİBİ YÖNETİLECEK’

Şener, ‘evet’ gerekçelerini anlatıyor: “Cumhurbaşkanının 50 danışmanı var, ne iş yapıyorlar orada? Maaşları da bir ara tartışma konusu olmuştu. Ülkeyi tek kişi değil, danışmanlar ve bakanlar birlikte yönetecek. Mesela bunu şöyle düşünün; Bir holding patronu her şeyi takip etmiyor. Onun danışmanları, müdürleri takip ediyor. Ülke de böyle yönetilecek. Şirket yönetir gibi.”

Ceyhun ise ‘tereddütlerim var, kararsızım” diyor. ‘Neden kararsızsın?’ diyoruz o da cevaplıyor: “Maddeleri tam çözemedim. Sadece 18 yaşındakilere seçilme hakkı veriliyor, onu biliyorum. Onda da zengin bir iş adamı oğlu olmadan bir gencin seçilme şansı yok. Mesela beş yıl sonra seçim oldu, CHP’li biri Cumhurbaşkanı oldu. ‘İslamiyet’i kaldırıyorum’ derse ne yapacağız? Bir de yetkisi çok. Bunlar soru işareti.”

Şener, devam ediyor: “30 sene önce olmayan her şey var, bolluk var.” Şener’in bu sözleri üzerine, “İşler nasıl?” diye soruyoruz. Şener, “Tamam işler iyi değil ama rekabet var, burası mahalle bakkalı” diyor. 

Yargı bağımsızlığı tartışmaları hakkında da Şener “Ben 35 yaşındayım hiçbir zaman tarafsız yargı görmedim Bugün her şey parayla, garibana zaten adalet yok. Bundan sonra inşallah olur diye düşünüyorum ama olmaz. Bindik bir alamete gidiyoruz şeye bakalım.” 

O sırada alışveriş yapan kırtasiyecilik yapan biri söze giriyor: “Geçmesi lazım abi işlemiyor sistem. Koalisyonlardan bıktık. Altısı burada, 550 milletvekili var ne işe yarıyor? Dış güçler bırakmıyor.” diyor ve devam ediyor: “Bunların yanlışı yok mu, var. Eğitimde sıfır. 6 ayda bir şey değişiyor. Bir türlü eğitim sistemi yerine oturmadı” 

‘BUNLARA İTİRAZ EDEN BAHÇELİ’YE NE OLDU?’

O sırada markette bizi dinleyen ve uzun yıllar tır şoförlüğü yapan Orhan Tokay söze giriyor: “Ben MHP’liyim. Bahçeli ‘Ben saraya gitmeyeceğim’ dedi ama bir divan bir de sünger yatak atmış oradan, çıkmıyor. Dün her şeye itiraz eden adama ne oldu?  ‘Hayır’ vereceğim”  Tokay devam ediyor: “3 bin lira maaş alan devletin polisi, baba parasıyla 18 yaşında milletvekili seçilerek 20 bin lira maaş alan çocuğun önünde önünü ilikleyecek. 550 vekil ne yapıyor ki 600 vekil ne yapacak?  Zam, zam, zam... Mazot 5 liraya vuracak, dolar 4 liraya vurdu. ‘SSK’da geriye dönük ödeme’ dediler, yapmıyorlar. ‘Özel okula giden çocuk için 3500 lira devlet yardımı’ dediler, ben alamıyorum, vermiyorlar. Millete umut verdi, oyu topladı, ayrım yapıyor. İşveren elinden gelse 24 saatte 25 saat çalıştıracak. Nasıl geçineceğiz?”

İki sokak aşağıda bir mahalle kahvesine giriyoruz. Girişte koltukta oturan kişiyle referandumla ilgili konuşmak istiyoruz, ‘Yok ben konuşmayım’ diyerek kibarca reddediyor ama daha sonra sohbetimiz derinleşiyor. Emekli olduğunu söylüyor bize. Yıllarca bir otomotiv şirketinde müdürlük yapmış. Ülkede çok sayıda kişinin mutsuz olduğunu anlatıyor: “Sokakta gülen insanlar görebiliyor musunuz? IMF’ye borç yok ama Arap ülkelerine ve zenginlere borçlu hale geldik. Kimse huzurlu değil, korku var. Herkes birbirinden şüphe duyar hale geldi. İnsanların önü babası, dedesi muhalif diye kesiliyor.”  Sohbetimiz derinleşiyor ve 17 yıl MHP’de yöneticilik ve çeşitli dönemlerde ülkü ocakları başkanlığı yaptığını öğreniyoruz. “Bunca yıllık tecrübeme rağmen ben kaygılanıyorsam, gerisini siz düşünün.” diyor. 

‘KENDİLERİ AĞA PAŞA GİBİ YAŞIYOR’

Bu uzun sohbetin ardından okey oynayan bir masaya gidiyoruz. “Ne olur referandumun sonucu?” diye soruyorum hemen. ‘Benim adımı Bekçi yaz’ diyen kişi söze giriyor: “AKP ve MHP’nin oy oranını topla, 15 puan düş, sonuç o.” diyor. “Çünkü 15 puan kayıp olacak” diye devam ediyor: “Maddelere bakan yok. Duyduklarımız üzerinden konuşuyoruz. Mesela ben ‘evet’ vereceğim ama Meclisle Cumhurbaşkanı arasındaki ilişki kafamda soru işareti. 

Aydın adında biri ‘Ne referandumu?’ diye soruyor: “Referandum mu var ülkede? Sen inanıyor musun? Sandıklar değişti, oylar değişti” diyerek aslında sonucun belli olduğunu vurguluyor Bu arada sessizce taşlarını dizen karşıdaki oyuncu ‘bittim!’ diyor ve taşları deviriyorlar. Biraz da, bir oyun kazanmanın rahatlığıyla başlıyor konuşmaya: “Emekliye %3 veriyor. Enflasyon % 150 artmış. ‘Hayırcı’lar neden ‘hayır’ diyor belirsiz. Silahımızı yapıyoruz. 5 milyon Suriyeliyi besliyoruz. Menderes’ten bu yana en büyük devlet adamı Erdoğan. Elini masaya vuruyor. Ben ‘evet’ vereceğim.Vatan, millet, Sakarya gerisi ilgilendirmiyor. Adım Aslan ama yazma!” 

Kahveci Yusuf’la konuşuyoruz. “Emekliyim ama çalışmak zorundayım” diyor ve görüşlerini aktarıyor: Vaziyet iyi değil, diktatörlüğe gidiyoruz. Kendileri bol bol kazanıyorlar ama bize yüzde 3 zam veriyorlar. Adalet nerede.? Tercihini maddelere göre ortaya koyan yok. Biz sürünüyoruz, onlar ağa-paşa gibi yaşıyorlar. Ben ‘hayır’ vereceğim.”

‘BİRBİRİMİZE DÜŞMANLAŞMIŞIZ’

Kahvedekilerle vedalaşırken kapıda “İnsanlar birbirine kutuplaştırıldı abi” diyen birisi bizi karşılıyor ve anlatıyor: “Şu kahvede en fazla beş dakika politika konuşabilirsin, sonrasında kavga çıkar. Biz bile burada birbirimizi bu kadar iyi tanırken düşman gibi oluyorsak, büyük şehirdekiler kesin birbirini öldürür! İşsizlik var, korku var, sindirme var. ‘Hayır’ dediğin için terörist ilan ediliyorsun” diyor. 

‘BOLLUK BİZİM BURALARA UĞRAMADI’

BERBERLER sadece bir mahallenin değil, ilin de nabzını tutar. Biz de giriyoruz bir berber dükkanına. Berber Selim, “Kime sorsam yüzde 70-80 ‘evet’ diyorlar. ‘Neden ‘evet’ dediğimde ‘Tayyip Erdoğan için’ diyorlar. Kimsenin anayasa, madde falan bildiği yok. Ama ben ‘hayır’ vereceğim. Neden dersen... Neyi yapamadı ki?
Her şey elinde. İstediğini yapıyor zaten.” diyor. 

Berber Selim devam ediyor: “Bolluk var diyorlar, ekonomi iyi diyorlar ve daha güçlü Türkiye için bu anayasa değişikliğine ihtiyaç olduğunu söylüyorlar. Bu bolluk bereketten ben yararlanamadım, buralara uğramadı. Bunu muhalefet olsun diye söylemiyorum. Yaptıklarından yine de Allah razı olsun. Eşimin tedavisi için hep İstanbul’a gideriz, ulaşım olarak çok rahatlattı bizi. Ama maddi yönden vaziyet kötü. Sürekli borç faizi ödüyorum. Eşimin kolundaki bilezikleri satmak zorunda kaldım, aramız açıldı. Ecevit’e yazar kasa fırlatıldığı dönem ben günlük 60-70 milyon lira kazanıyordum, para artırabiliyordum. Bugün de 60-70 lira kazanıyorum, evimi geçindirmeye yetmiyor.” 

Berber Selim bir yandan bizimle konuşurken bir yandan da berber koltuğunda oturan Enis Hoca’nın saçlarını kesiyor. Enis Hoca, anayasa değişikliği maddelerini okuduğunu söylüyor ve başlıyor anlatmaya: “Yargıda tüm ipi eline alıyor. Her şeyi bir kişi atayacak. Bu krallıktan başka bir şey değil. Bir sabah kalkıp Azerbaycan Cumhurbaşkanı gibi eşini yardımcı atamayacağının bir garantisi var mı?” 

ÖNCEKİ HABER

AB’nin yapışık ikizleri; zenginlik ve yoksulluk

SONRAKİ HABER

Sur’daki ‘yeni yaşam’da Surlulara yer yok!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa