28 Mart 2017 01:34

Bosch’taki Gestapo düzenine neden ses çıkarmıyorlar?

Muzaffer Özkurt'un konuştuğu Bosch işçileri Almanya'ya Nazi diyenler Bosch'taki Gestapo düzenine neden ses çıkarmıyorlar' diye soruyor.

Paylaş

Muzaffer ÖZKURT
Bursa

Alman tekeli Bosch’un Bursa’daki fabrikalarında öfke ve tedirginlik hakim. Sebebi ise üretimde daralma yaşanacağının açıklanması ve çalışma koşullarının hızla kötüleşmesi. Sudan sebeplerle tutanak tutma, işten atma, ücretsiz izin dayatması, ‘hizaya geleceksiniz’ azarları... Öyle ki işçiler, Bosch’taki koşulları ‘Gestapo düzeni’ne benzetiyor. İşçilerden biri hükümete tepkisini “Almanya’ya ‘Nazi zihniyeti’ suçlamasında bulunanların, Bosch’taki ‘Gestapo düzeni’ne sessiz kaldığını” ifade ederek dile getiriyor. İşçiler, fabrikada örgütlü Türk Metal’e de tepkili: “Herkes tedirgin ama sendikacılar sessiz. Sendikanın eğitimlerinde global krizden, sıcak para akışından bahsedip, altına yatırım yapın diyorlar.” 

‘CENNET’TEN CEHENNEME

Bosch dünyadaki 3 arabadan 2’sinin enjektörünü üreten bir Alman tekeli. Üretiminin yarısını toplam 9 bin işçinin çalıştığı Bursa’daki fabrikalarda yapıyor. Eskiden çalışma koşulları açısından işçilerin “cennet” dediği Bosch, son dönemde hızla bir işçi cehennemine dönüşmüş. Kendilerine “dizel enjektör üretiminin düşeceğinin, elektrikli arabaya ağırlık verileceğinin” söylendiğini belirten bir Bosch işçisi, Genel Müdürün nisan ayında üretimin yüzde 35 düşeceğini açıkladığını aktardı. Bir yandan da sudan sebeplerle işçi atıldığını, atılan işçilerin yerine ise yeni işçi alınmadığını söyleyen işçi, “schutte” adı verilen makinelerle kimi bölümlerde 4 işçinin işinin 1 kişiye yaptırıldığını, enjektör üretim süresinin 12 saniyeye indirildiğini belirtti. 

500 işçinin işten atılacağı söylentilerinin dolaştığını ve üzerlerindeki baskının her geçen gün arttığını kaydeden işçi, şunları anlattı: “Sandalyede oturup çalışıyorsun. Sandalye bant çizgisinden biraz kaydı mı tutanak tutuluyor. Amir gözümün önünde grup başının kolundan tutup çekerek ‘Burada duracaksın hizaya geleceksin’ dedi. Sonra grup başı geliyor işçiyi azarlıyor, daha sonra da hepsi gelip yine işçiyi azarlıyor. Talimata uymadın diyor, gözünün yaşına bakmadan kapı önüne koyuyor. Yani olan hep işçiye oluyor.” 

TÜRK METAL’İN EĞİTİMİ: ALTINA YATIRIM YAPIN

Üretimdeki düşüş ve yapılan üretimin hızlanmasıyla birlikte izinlerin gündeme geldiğini dile getiren bir başka işçi, şöyle devam etti: “Dört cumartesi de bir cumartesi ya ücretsiz izin veriliyor ya da yıllık izinden kullandırılıyor. Türk Metal’le de anlaşmışlar, bazı işçiler o gün sendikal eğitime gönderiliyor. Fabrikada yaşananlara ses çıkartmayan sendikacıların verdiği eğitimde sendika neden lazım gibi konuların yanı sıra global krizden, sıcak para akışından bahsediyorlar. İşçilere altına yatırım yapın diyorlar. Sanki ekonomi programlarına çıkan uzmanlar, patronlar konuşuyor. Böyle bir şey olabilir mi, böyle sendikacılık yapılır mı?”

SÖMÜRÜYE SES ÇIKARAN YOK

İşçilere Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümetiyle Almanya arasında çıkan gerilimi de soruyoruz. Bir işçi bu konudaki düşüncesini şu sözlerle dile getirdi: “Referandum çalışmalarına izin verilmedi diye Almanya’ya Nazi zihniyeti diye çıkışıyorlar. Oysa bizim fabrikada resmen Gestapo düzeni var. İşçi daha çok sömürülüyor. Kazanırlarken bize ek para vermediler. Şimdi üretim azalıyor diye tüm yükü yine bizim sırtımıza yıkıyorlar. Ama ne hükümet ne cumhurbaşkanı buna ses çıkartmıyor. Aksine yer tesis ederek, vergi indirimleriyle destek veriyorlar. İleride kriz var diye işçi ücretlerini kısmi çalışma parası adı altında İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ödeyecekler. Sadece bu da değil. Fransız tekeli Renault’da işçilerinin mücadelesi sırasında hükümetin arayıp işçilerin hakkının verilmemesi için müdahale ettiğini, eylem yapan işçilere polisin nasıl saldırdığını herkes biliyor.”

Yaşanan gerilim nedeniyle hükümete destek verenlerin de olduğunu söyleyen bir başka işçi, “Bu işçiler Erdoğan’ı övüyorlar. Ben de dedim ki madem öyle kapatsın bu fabrikayı, yerine yerli fabrika açsın. Bizi de sömürmesin bu Alman tekeli. O zaman geri vites yapıyorlar. Çünkü büyük Türkiye filan dense de Türkiye’de o kadar sermaye olmadığını, onlar gelsin diye de hükümetin ucuz iş gücünü pazarladığını biliyorlar” diye konuştu. 

GEÇİM DERDİ, OHAL KAYGISI, KRİZ TEHDİDİ 

İşçilerin gündeminde, ülkede olan bitenlerine yanı sıra, yaklaşan MESS sözleşmesi var. Genel beklenti 500 lira ile 1000 lira arasında zam alınması. Zira, enflasyondaki artışla birlikte işçiler giderek yoksullaşmış durumda. Kredi ya da kredi kartı borcu olmayan işçi neredeyse yok. Geçinemediği için işinin yanısıra kozmetik ürünleri, telefon ve otomobil aksesuarları satanların sayısı artmaya başlamış. Kimi işçiler de memleketlerinden getirdikleri pekmez, pesktil gibi yiyecekleri başka vardiyaların giriş çıkışlarında satıyormuş. Hatta ‘saadet zinciri’ benzeri oluşumların içine giren işçiler de artmaya başlamış. 

Sözleşmeden beklentileri yüksek olsa da OHAL ve grev yasakları işçileri tedirgin ediyor. AKP’li de olsa başka bir partiyi de desteklese tüm işçiler yasaklara tepkili. OHAL’le birlikte neredeyse tüm grevlerin yasaklandığını söyleyen bir işçi, “Yasaklar, mücadeleye girmek istemeyen sendikaya bahane olur. Bu da patronun de işine gelir. Herkes böyle düşünüyor. Mesela Bursa’da Asil Çelik grevi yasaklandı. Ama azot gübresinin yasak olması nedeniyle üretimin olmadığı Gemlik Gübre’de greve karışmıyorlar” dedi.

Sözleşme görüşmeleri öncesi yapılan “kriz ve üretimde daralma” açıklamaları da tepki çekiyor. Özellikle eski işçiler bunun sözleşme öncesi MESS tarafından uygulanan bir taktik olduğunu düşünüyor. Önceki sözleşmelerde de benzer şeyler söylendiğini hatırlatan eski işçiler, sözleşme imzalandıktan sonra yoğun üretimin yeniden başladığını dile getiriyor. Kimi işçiler ise bu durumda referandum öncesi yaşanan belirsizliklerin etkili olduğunu, referandum sonrası çözüleceğini düşünüyor. 

REFERANDUMDA TARİKATLAR ETKİLİ

BOSCH referandum tartışmasının en sert geçtiği fabrikaların başında geliyor. Evet ve hayırcılar arasındaki tartışmalar kimi yerlerde yumruklaşmaya kadar varmış. Bunun nedeninin fabrikadaki yoğun tarikat örgütlenmesi olduğunu söyleyen bir Bosch işçisi, “Kimseyi konuşturmuyorlar. Hayır diyenin üzerine yürüyorlar. Sözleşme iyi bitmiş, kötü bitmiş umurları değil” dedi. Tarikat gruplarının başındakilerin Erdoğan için “Halife gelecek, İslamı kalkındıracak” dediğini aktaran işçi, türban takanların memur olmasının önünün açılması ve dini söylemlerin etkili olduğunu söyledi. “Ama biraz konuşunca herkes Erdoğan’ın ve hükümetin işçi için bir şey yapmadığını, yapmayacağını söylüyor. Kimisi bunu bile bile, alternatifi yok diye ya da dini gerekçelerle destekliyor” diye konuştu. 

Koşullarının gün geçtikçe kötüleştiğini belirterek söze giren başka bir işçi ise bu duruma tepkisi şöyle dile getiriyor: “Zaten açıkladılar. Referandumda evet çıkarsa yapacakları ilk şey elimizde son kalan tazminatı almak. Grevleri yasaklayıp duruyorlar zaten. Ücretlerin durumu belli... Buna işçilerin hepsi tepkili. Bizim referanduma işçiler için ne getiriyor, ne götürüyor diye bakmamız gerekir. Yoksa yine kaybeden biz oluruz.”

Bir işçi de fabrikada zorunlu BES kesintilerine de tepki olduğunu belirterek, “İşçilerin yüzde 90’ı ayrıldı. Referandumdan evet çıkarsa bu kesintilerin zorunlu olmayacağı ne malum?” diye sordu. 

ÖNCEKİ HABER

82 Anayasa referandumundan 16 Nisan referandumuna İSDEMİR

SONRAKİ HABER

Debbie Kasırgası Avustralya'da ana karaya ulaşmak üzere

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...