25 Mart 2017 18:45

Maskeler düşüyor

"…Yahudilerden nefret ediyordum, çünkü bize “Yahudiler giderse, kapitalizm de gider diyorlardı."

Paylaş

Can KAYLAN
Uludağ Üniversitesi

Uludağ Üniversitesi oyuncuları bu sene “Mefisto” oyunuyla sahneye çıkıyor. 21 Mart’ta prömiyerini yapacak Mefisto’yu, genel provada izleme ve oyuncularla sohbet etme fırsatını bulduk. Klaus Mann tarafından yazılan oyun, 1923-33 yılları arasında Almanya’da geçiyor. Nasyonal Sosyalist Parti’nin yükselişi ve Hitler’in iktidar süreci, oyunun siyasal arkaplanını oluştururken bir grup tiyatrocu özelinde aydın sınıfının yaşadıklarını görüyoruz. Nazilerin darbe girişimi bastırılmış, Nasyonal Sosyalist Parti yasaklanmış, Hitler tutuklanmış durumda. İşte ilk sahnede Hamburg Tiyatrosu’ndan bu yeni haberleri müjdeliyor Hendrik Höfgen bizlere. Fakat bu Naziler için bir son değil. 1. Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle ayrılmış Almanya’da açlık ve safalet kol geziyor, Naziler işsizlik ve enflasyonla boğuşan Alman halkına tüm bu sefaletin sebebi olarak bir düşman gösteriyor. Kızıllar, Yahudiler! İşte Almanya’da faşizm böyle, lüks ve refah içinde bir yaşam vaadiyle yükseliyor. Oyunda, halkın çektiği sefalet birçok sahnede vurgulanmış. Bir dilim ekmek için pantolonunu indirmek zorunda olan Lorenz bunun en çarpıcı örneklerinden biri konumunda.

VERİLEN VAATLER VE GERÇEKLER

Nazilerin vaatleri ile iktidara geldiklerinde uyguladıkları arasındaki tutarsızlık ise, Nasyonal Sosyalist tiyatro oyuncusu Hans Miklas tarafından çok güzel açıklanıyor oyunda: “…Yahudilerden nefret ediyordum, çünkü bize “Yahudiler giderse, kapitalizm de gider diyorlardı. Oysa şimdi görüyorum ki, birçok Yahudi Almanya’dan ayrılmış olmasına rağmen sermaye hiçbir zaman bu kadar imtiyazlı olmadı.” Bu elbette milyonlarca insanı kandırarak peşlerinden sürükleyen Nazilerin maskesinin düştüğü an oluyor. Oyunun başından beri inançlı bir partizan olarak görünen Miklas’ın bu çıkışması üzerine Hamburg Tiyatrosunun yeni “postallı” yöneticisinin peşinden gidin. “Bir delilik yapmaması için elinizden geleni yapın.” emri, Nazilerin en çok da kendi yalanlarının ortaya çıkmasından korktuğunu açık ediyor. Oyunda; Hamburg Tiyatrosu, Hendrik Höfgen’in yükselmek adına girdiği Berlin Tiyatrosu ve bir grup komünist tiyatrocu tarafından işletilen “Fırtına Kuşu Devrimci Kabaresi” üzerinden bir sanat tartışmasına girilmiş. Höfgen’in, Burjuva bir aydın olan Sarder’la olan konuşması sırasında söylediklerinde bunu açıkça görüyoruz. “…Arkadaşlarımdan bazılarıyla sizin tiyatronuzdan farklı bir tiyatro yapıyoruz. Bay Sarder, işçi sınıfına seslenecek, onun tiyatrosu olacak bir tiyatro…”

TOPLUMCU GERÇEKÇİLİK HAKİM

Elbette Ekim Devrimi’nin getirdiği devrimci dalganın sanata olan etkisi ile yükselen toplumcu gerçekçilik akımı, Hitler iktidarı’nın silahlarını ilk yönelttiği alan oluyor. Fırtına Kuşu’na yönelik tehditler, yerini Hitler iktidarında tiyatrocuların birer birer ülkeden kaçmak zorunda kaldığı bir tabloya bırakıyor. Yahudiler, komünistler hepsi işsiz kalmamak ya da en azından hayatta kalmak için terk ediyorlar ülkeyi. Otto gibi kalmayı seçenler içinse ölüm her an kapıyı çalmak için hazır bekliyor. Erica’nın ülkeden kaçarken Çehov’un Vişne Bahçesi’nden alıntıladığı şu sözler sanatın terk ettiği Almanya’da artık vahşetten başka bir şeyin kalmadığına ilişkin; “…Sanki hiç görmemiş gibiyim bu odayı, biz ayrılınca kimse kalmayacak artık burada…”

Ve en ilgi çekici, aslında tüm oyunun merkezinde bulunan bir karakter, oyunun ana karakteri Hendrik Höfgen’in hikayesine gelelim. Tiyatroda yükselmek uğruna Höfgen’in ruhunu Nazilere satışını izliyoruz. Fırtına Kuşu’ndan, Nazi iktidarında Prusya Tiyatroları genel müdürlüğüne uzanan bir yolculuk hikayesini. Oyunda, Höfgen’in komünist yanı oyunun başından itibaren kasten öne çıkarılmış. Tiyatroya olan aşkı ve yükselme isteği nedeniyle yavaş yavaş ruhunu Mefisto’ya teslim edişini izliyoruz. Höfgen’in Fırtına Kuşu’yla birlikte arkasında bıraktığı dostlarını... Son ana kadar ona olan inancını yitirmeyen Otto’yu. Sözü burada kesip oyunculara bırakalım.

Sebastien Brückner /Onur Kıvrak

Yazar Klaus Mann, oyunda kendini Sebastien Brückner olarak resmetmiş. Hayatı gerçekten mücadeleyle geçmiş bir insan. Bu oyunu yazmasındaki amaç da bazı şeyleri halka anlatmak. Oyunun başında romanı yayınlamak için yaşadığı zorlukları hepimiz görüyoruz. Oyunda daBrückner bir yazar. Üstelik babası da o dönemin en büyük yazarlarından biri. Sürekli olarak babasının gölgesinde yaşadığı için onu aşma isteği var Brückner’de.

Knurr / Mehmet Avcı

Knurr oyunda alt tabakayı temsil ediyor. Zira siyasetle ilgili bildiği her şeyi Nazi tiyatrocu Miklas’tan öğreniyor. Kendi açlığına bakıyor ve bunun sorumlusunu arıyor. Nazilerin söylemlerinden etkilenip yahudileri her şeyin sorumlusu kabul ediyor ve onları bir düşman olarak görmeye başlıyor. Knurr oyunda Nazilerce kandırılan milyonlarca insanı temsil ediyor.

Otto Ulrics / Tamer Akoğlu

Klaus Mann, Naziler tarafından yakılarak öldürülen alman komünist tiyatro sanatçısı Hans Otto’yu bu adla oyuna yansıtmış. Otto, Fırtına Kuşu Devrimci Kabaresinin kurucusu ve o dönemin ekonomik ve siyasal çarpıklıklarını anlatmayı kendine görev biçmiş. Halkı bilinçlendirme çabasında fakat bunu yapabildiği en iyi işle, tiyatroyla yapıyor. Git gide yükselen faşizm karşısında kesinlikle duruşunu bozmayan onurlu bir insan.

Erica Brückner/ Ecem İzer

Sebastien Brückner’in biricik kardeşi. Kendisi oyunda bir burjuva olarak karşımıza çıkıyor. Kardeşinin yazdığı oyunlarda oynayan, mücadele kelimesine bir hayli uzak bir karakter. Savaş zamanı dahi çocukluğu gayet lüks içinde geçiyor. Fakat öyle bir an geliyor ki, silkeleniyor, Fırtına Kuşu’na katılarak mücadele yolunu seçiyor. Bir zamanlar melankolisinden etkilenerek oynadığı “Vişne Bahçesi” oyununu hayat gerçeğe dönüştürüyor ve önüne koyuyor. Oyunda faşizmin herkese zararı olduğunu gösteriyor bizlere.

Hans Miklas / Onur Aks

Miklas Nazi bir tiyatrocu. Babası ve abisi 1. Dünya Savaşı’nda ölmüş. O dönem Almanya’da kötü giden her şeyin naziler iktidara geldiğinde çözüleceğine inanıyor. Öyle ki sokakta aç dolaşan Lorenz’le tanışınca dahi ona Nazilere katılmasını söylüyor. Naziler iktidara geliyor ve bazı şeyleri anlamaya başlıyor. Hiçbir şeyin iyiye gitmediğini görüyor ve bu fikirlerini açıkça dile getiriyor ki bu da onun sonunu hazırlayan şey oluyor.

ÖNCEKİ HABER

YYÜ Tiyatro Topluluğu: acaba ne oynamalıyız?

SONRAKİ HABER

Genç İMO 10. Öğrenci Meclisi sonuçlandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...