23 Mart 2017 00:20

Enerji-SA'da işçiler birbirlerini görmeden çalışıyor

Ankara'da elektrik dağıtım işini yapan Enerji-SA'daki işçiler arkadaşlarını pantolonlarından, sendikacıyı ise kravatından tanıyor.

Paylaş

Erdal Eren ATAMAN
Ankara

Başkent ve çevresinde elektrik dağıtım işlerini üstlenen Enerji-SA, uyguladığı esnek çalışma yöntemiyle patronların rüyasını gerçek yaptı. Fatura, bakım-onarım işi yapan 800 işçi ne işyerine geliyor ne birbirlerini tanıyor. Yönlendirildikleri yerlere evden giden işçiler, iş bitiminde eve geri dönüyor. Kullandıkları aletlerde yer alan GPRS’le takip edilen işçiler, iş arkadaşlarını giydikleri pantolondan, bu duruma sessiz kalan sendikacıları ise kravatlarından tanıyor. Ancak ne patronun esnek çalışması, ne sendikacıların patrondan yana tutumu işçilerin çalışma ve yaşam koşullarına olan tepkisini dindiremiyor. 

Patronların kabusudur işçilerin kendisine karşı birleşip, hakkını araması. Bu yüzden elinden geleni yapar, işçilerin birleşmesini engellemeye çalışır. Ancak işçiler işyerlerinde, fabrikalarda, dağıtım merkezlerinde, en kötü servisler ya da otobüs duraklarında bir araya geliyor. Enerji-SA ise işin özelliği ve teknolojinin imkanlarını kullanarak bu duruma karşı önlemini almışa benziyor. 

‘TAM ANLAMIYLA PATRON İÇİN BİR GÜN’

Çalışma koşullarını 2004 yılında BEDAŞ’ta taşeron işçisi olarak işbaşı yapan bir işçiyle konuşuyoruz. Farklı isimlerde 3 farklı taşeron şirketinin ardından 2011 yılının mart ayından itibaren Tes-İş Sendikasına üye olduğunu ve özelleştirme sonrası enerji dağıtım işini alan Enerji-SA şirketiyle beraber kadrolu çalışmaya başladığını anlatıyor. Özelleştirme ile getirilen en önemli uygulamalardan biri ise “işyeri”nin ortadan kalkması olmuş. İşçiden dinleyelim bir gününün nasıl geçtiğini: “Evden çıkıp tekrar eve dönüyoruz. Sözde bizim işimizi kolaylaştırmak için getirtilen bakım onarım ve ölçüm makinemizi evimizde taşıyor, orada şarj ediyor, iş bitince tekrar eve götürüyoruz. Daha önceki meslek yıllarımdan bildiğim 5 meslektaşım dışında kimseyi tanımıyorum. Sabah evden çıkarken makinenin açma tuşuna basıyor, akşam eve gelince onunla beraber kendimi de kapatıyorum.” 

SENDİKACILARI KRAVATTAN TANIYORUM

Bu şekilde “Kimseyle konuşmadan tam anlamıyla patron için bir gün geçirdiğini” belirten işçi, şirketin amacının işçileri örgütlü sosyal bir yaşamdan uzaklaştırmak olduğu görüşünde. Ankara’da kendisiyle aynı işi yapan 800, toplamda ise 3 bine yakın enerji işçisi olduğuna dikkat çeken işçi, “1 Mayıs’ta işyerim tarafından verilen pantolonlara bakarak tanıyorum arkadaşlarımı. 2011 yılında kadroya alınacağımız zaman bir toplantı salonunun en köşesinde patronlara yakın oturan kravatlı insanların sendikacı olduğunu sendikaya üye olurken öğrendik. O gün bugündür kendini yakın tuttuğu tarafı değiştirmeyen sendikamız Tes-İş hâlâ bizimle işveren ağzıyla konuşup ikna etmeye çalışıyor” diyor.

NE YAPSALAR TEPKİ GİDEREK BÜYÜYOR

İşçi şunları söyledi: “Patron enerji sektörü işçisini birbirinden ayıran, onu işine ve sınıfına yabancılaştıran tutumunu gün geçtikçe artırsa da istediğini bulamıyor, kendi çalışanı gibi ona hizmet eden sendikaya olan güvenine rağmen tepkiler giderek büyüyor. Sosyal medya yoluyla ve kendi çabalarımızla arkadaşlarımızla buluşuyoruz. Bir süredir sendika değişikliğini aramızda tartışsak da bizler sendikayı zorlamadıkça bunun sadece bir isim değişikliğinden öteye gidemeyeceğini düşünüyoruz. Bundan sonra örgütlenip sendikayı sınıftan yana olmaya zorlayacak, haklarımız için bir arada olacağız. TİS süreci yaklaşan tüm işçi kardeşlerimize de aynısını öneriyor, yaşasın sınıf dayanışması diyorum.”

‘ŞİRKETLE BİRLİKTE SENDİKA DA ÖZELLEŞTİRİLDİ SANKİ’

“7 yıldır kadrolu olarak çalışıyorum. Ancak 2004’te özelleşen enerji dağıtım sektörüyle sanki sendikamız da özelleşmiş gibi oldu ve hiçbir talebimizi işverene iletemez olduk. İşverenden yana tavır almaları canımıza tak etti. Ben ve birkaç arkadaşım sendika binasına giderek onları eleştirdik ancak onlar bizi geçiştirdi. Çalışma saatlerimizden tutun da işimizin tamamen bağlı olduğu makinelerin şarj olayına kadar hiçbir yazılı ya da sözlü talebimiz daha işverene gitmeden sendika tarafından cevap getirilerek kırıldı. Özelleştirme ile birlikte haklarımız günden güne yok ediliyor.”

‘AYNI İŞİ YAPIP YARI ÜCRET ALIYORUM’

Özelleşmenin getirdiği en büyük sorunlardan birinin de ücret adaletsizliği olduğunu anlatıyor: 

“Çalıştığım elektrik dağıtım şirketi ben işe başlamadan kısa bir süre önce özelleşti. Ben ve diğer iş arkadaşlarımın büyük kısmı özelleştirilmiş bir şirkette işe başladık. Şirketin kamu şirketi, sendikanın ise karakterine uygun sınıftan yana mücadele ettiği zamandan kalma iş arkadaşlarımız şu an benim en az 2 katım maaş alıp, diğer olanaklardan da yararlanıyor. Ben ürettiğim, dağıttığım elektriğin faturasını ödemekte zorlanırken, benimle aynı işi yapan yaşıtlarım özelleştirmeden önce de orada çalıştıkları için benden daha iyi yaşam şartlarına sahipler. Ben bu arkadaşlarımı kıskanmak, onlara kin duymak yerine diğer tüm arkadaşlarımı da sendikamızı doğru çizgiye çekip haklarımızı alma mücadelesine çağırıyorum.”

CEP TELEFONU VERİLİNCE HİÇ YAN YANA GELEMEYECEĞİZ

Ölçüm makinelerini hep yanlarında taşımak zorunda olduklarını anlatan işçi, makinenin içine yerleştirilen GPRS cihazıyla attıkları her adımın takip edildiğini söylüyor. Bir çalışan diğerinin kontrolünde olan bir bölgeye girdiğinde makinenin uyarı verdiğini dile getiren işçi, “Akşam makineleri eve bıraktıktan sonra arkadaşlarımızla işyeri ve hak arama üzerine yaptığımız sohbetler duyulmuş olacak ki, patron makinelerin masraflı olduğunu ‘Bize yeni telefon alma’ bahanesi ile makinelerin yerine cep telefonlarımızı alacağını söylüyor. Buna karşı durması gereken sendika haberi alkışlarla karşılıyor. Buna engel olmalıyız” diyor. 

ÖNCEKİ HABER

Grev yasaklarına 'Evet' mi 'Hayır' mı?

SONRAKİ HABER

'Yüksek gerilim tazminatı hakkımızı istiyoruz'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...