21 Haziran 2012 11:29

Demirtaş: Barışı halklar getirecek

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, gündemdeki konulara ilişkin Diyarbakır'da Cegerxwîn Gençlik ve Kültür Merkezi'nde gazetecilerin sorularını yanıtladı. PKK'nin Dağlıca saldırısına giden yolları siyaset kanallarını tıkayanların, döşediğini söyleyen Demirtaş, "Ne Kürtler PKK'nin barış getireceğini be

Demirtaş: Barışı halklar getirecek
Paylaş

Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana'nın yaptığı açıklamalara ilişkin soruyu yanıtlayan Demirtaş, açıklamaların Zana'nın kendi kişisel düşünceleri olduğunu belirterek, "Partimizin tartışıp, partimiz ile koordineli yürütülen bir çalışma değil. Elbette ki her fikir kadar Zana' nın fikirleri de saygın ve önemlidir" dedi. "Partimizin koordineli bir çalışması olarak tartışılmak istendi" diyen Demirtaş, "Parti olarak katılmadığımız çok yönleri var" dedi. Demirtaş, tüm milletvekillerinin parti programında ve parti tüzüğünde belirlenmiş ilkeler çerçevesinde siyaset yapmasını, siyasetin argümanını buna uygun şekilde kullanmasını arzuladıklarını da ifade ederek, "Fakat, Leyla hanımın ifade ettiği düşüncelerden yola çıkarak bir kez daha BDP'yi vurmaya, BDP'yi zayıflatmaya yönelik girişimlerin her biri aslında aynı zamanda barışı vurmaktır. Barış çabalarını sekteye vurmaktır" dedi.

DAĞLICA'YA GİDEN YOLUN TAŞLARI NASIL DÖŞENDİ?

8 askerin yaşamını yitirdiği Dağlıca eylemini değerlendiren Demirtaş, "Tabii ki barışa dair umudumuz hiçbir zaman sönmez. Barışa dair umudumuz olmasa siyaset yapmayız. Biz umudumuzun gıdasını hükümetten almayız. Hükümet bu umudun gıdasını bize vermiyor. Gerçekten bu son PKK'nin Dağlıca eyleminden yola çıkarak bir iki şey ifade etmek istiyorum. Bu söyleyeceklerim şiddeti haklı göstermek olarak algılanmasın lütfen. Fakat Dağlıca'ya giden yolun taşlarının nasıl döşendiğini herkesin görmesi lazımdır. Evet Dağlıca'da eylemi PKK yapmıştır bilinen bir şeydir. Fakat Dağlıca eylemini yaptıran şey, Hükümetin sokaktaki işkenceye varan uygulamalarıdır, taşları döşeyenler mahkemelerde çocuklara, yaşlılara, kadınlara, gençlere onlarca yıl hapis veren yargıçlardır. Siyaset kanallarını tıkayanlardır, söylediğimiz her söze hakaret ile yaklaşan Başbakandır. Mart ayı başında ziyaret edip de diyalog başlatalım talebimizi reddeden hükümettir. Roboski'nin üstünü örtenlerdir, cezaevlerinde yaşanan işkencelerdir. Siyasi soykırım operasyonlarıdır, tutuklanan belediye başkanlarının kamuoyunda yarattığı umutsuzluk halidir. Siyasetten beklentilerin azalmasıdır ve buna yol açan girişimlerdir. Milletvekillerini 1 yıldan fazladır serbest bırakılmasını engelleyen siyasi zihniyettir" dedi.

İKİ TARAF DA SİYASETE ŞANS TANIMALI

"İki taraf siyasete şans tanımalıdır" diyen Demirtaş, "Bu noktada taraflar silahlarını susturabilirler, silahlı faaliyetlerine son verebilmelidir. Siyasete şans tanımalıdır. Devlet bütün alanlardaki şiddete son vermelidir. Şimdi şu anda siyasi kanalların açık olduğunu ve siyasi çözüm umutlarının çok güçlü olduğunu söyleyemeyiz. BDP olarak biz bunu okuyamıyoruz. Bu barış umutlarının bittiği anlamına gelmez. Ama birilerinin 'tam da barış olmak üzereyken birileri provokasyon yaptı' değerlendirmelerini yanıltıcı buluyorum. Kış boyunca Malatya morguna parçalanmış gerilla cenazelerini gönderenler acaba Dağlıca olayından hiç mi sorumlu değiller. Ayrıca her gün Başbakan'ın danışmanı sıfatı ile gazetelere yazı yazıp 'PKK'nın belini kırdık, artık tek bir eylem yapamaz hale geldi, gördünüz' diyenler hiç mi suçlu değil. Bütün yaşananları görmezlikten gelip merkez medyanın hiç mi sorumluluğu yoktur. Doğru PKK yaptı ama yolları döşeyenler bunlardır. Şimdi Başbakan'ın Meksika'dan yaptığı açıklamalar gayri ciddi bence. 2.5 yıl müzakere yürüttüğün bir harekete şimdi 'silahları bırakıp nereye giderseniz gidin' demek bu savaş devam etsin demektir. Böyle gayri ciddi bir yaklaşım olur mu? 2.5 yıl müzakere yürütmüşsün, silahların nereye, kime bırakılacağını bütün bunları bir protokole yazmışsın ve en son o protokolleri red etmişsin hükümet olarak dolayısıyla karşındaki örgüt kimdir nedir, hangi koşullarda silah bırakır bunu çok iyi bilen bir hükümet olarak Meksika'dan silahları bırakıp nereye giderse gitmek yaklaşımı gayri ciddi ve acıların üzerine tuz eken bir açıklamadır" şeklinde konuştu.

ÖCALAN DIŞINDA AKTÖR OLAMAZ

Kürt sorununun çözümünde Celal Talabani ve Mesut Barzani'nin rolü ile ilgili sorulan soru üzerine Demirtaş şunları söyledi: "Sayın Barzani ve Sayın Talabani bölgesel önemli siyasi aktördür. Kolaylaştırıcı rolleri olabilir. Daha önce de ifade ettim ve tekrarlamak istiyorum. PKK üzerinde ve Kürt halkının önemli bir kesimi üzerindeki bir aktör arayışı varsa bu Sayın Öcalan'dır. Onun dışında doğrudan aktör olacak yeryüzünden her hangi bir aktör tanımıyorum. Varsa kendisi çıksın bunu çözebilirim desin. Zaten Sayın Talabani ve Barzani'nin böyle bir iddiası yok, aracı olabileceklerini ve kolaylaştırıcı olabileceklerini, çözümde katkı sunabileceklerini söylüyorlar. Ama öbür taraftan bu sorunun doğrudan muhatabı olan Sayın Öcalan ile 11 aydır devlet avukatlarını tutuklayarak ağır bir tecrit uyguluyor. Yani sorunun çözümünde en önemli aktörü tecride alıyorsunuz, sorunun çözümünde sadece kolaylaştırıcı etkisi olanları öne çıkarıyorsunuz. Bu demektir ki devletin gerçekten ciddi ve samimi bir çözüm politikası yoktur. Bu nedenle Talabani ve Barzani'nin çözüm çabaları anlamlıdır, fakat kesin çözümü alması konusunda yetersiz kalacaktır. Sayın Öcalan'ın inisiyatifini kullanması ve sürece dahil olması koşullarının düzeltilmesi ve İmralı sistemine son verilmesi lazımdır" diye konuştu.

OSLO'DA BİZ YOKTUK

Oslo ve İmralı'da yapılan görüşmelerden bilgilerinin olup olmadığı ile ilgili başka bir soruya ise Demirtaş, "Şimdi doğrusu biz BDP Eş Başkanları olarak o görüşme süreçlerinin hiç birisinin içine dahil olmadık. Ne İmralı ne Oslo görüşme süreçlerinin içeriği ile ilgili görüşmelerin sürdüğü dönemde bilgimiz olmadı. Ama dolaylı olarak bu görüşmelerin yapıldığına dair sinyaller alıyorduk. Zaman zaman bilgilerimiz oluyordu. Fakat kimlerin kimlerle ne zaman nerede görüştüğünü ne görüştüğünü bilmiyorduk. Fakat zaman zaman bazı görüşmelerin, temasların olduğuna dair o dönemde bizim bilgimiz vardı" dedi.

SİYASET Mİ ŞİDDET Mİ

Hükümetin projesi ve çözüm önerisi olsa bunu davul zurna ile duyuracağını ancak olmadığı için her gün gündemi saptırdığını söyleyen Demirtaş, şöyle konuştu: "Ortada bir çözüm projesi olsa biz destek veririz fakat ortada bir çözümsüzlük haritası vardır. Sayın Öcalan'ın ev hapsi meselesi önemlidir, sürece katkı için tartışılması lazımdır. Fakat bunu kamuoyuna açıklaması gerekirken her biri farklı konuşuyor. Şiddet bir sorun mudur sorundur, gündemden çıkması gerekir mi, takibi çıkması gerekir. Ama ana mesele Kürt sorunu ve demokrasi meselesidir. PKK'nin şiddeti yöntem dışına çıkarabilmesi için kullanılacak olan en etkili yöntem, siyasal alanı genişletmektir, siyasetin önündeki kanalların açılmasıdır, bununla eş zamanlı hakkaniyete uygun demokratikleşme adımlarını atılmalıdır. Bu süreç yürürken muhatapları ile müzakere yapmaktır. Bu kadar basittir. Biz zor bir süreçten söz etmiyoruz, ama ortada iradeli bir hükümet de yoktur. Devletin artık şuna karar vermesi lazımdır. Kürtler siyaseti mi kulansın istiyorlar yoksa şiddetimi kullansın istiyorlar. Devlet ve AKP'nin buna karar vermesi lazımdır. Devlet ve AKP ben hem siyaseti hem şiddeti bitireceğim diyor. Dolayısıyla iki sahaya yönelik bu kadar basınç ve tasfiye operasyonu iki sahada bunu boşa çıkarır. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti Kürt halkına ve Kürt halkının yaşadığı Kürdistan coğrafyasına resmi ideolojiden vazgeçecek mi geçmeyecek mi? Temel problem budur. Kürt halkının ana dili kabul edilecek mi edilmeyecek mi? Kürdistan gerçeği dediğimiz coğrafyada yaşayan bütün halkların bütün hakları ve özgürlükleri ile yaşaması kabul gerecek mi görmeyecek mi. bütün bunlar kabul edilirken Türkiye bölünmeden, eşit birlikte yaşamanın temeli bulunacak mı?"

PKK NASIL SİLAH BIRAKACAK?

Demirtaş, yaptıkları çağrılara bir an önce tarafların karşılık vermesini canı gönülden istediklerini belirterek, "Çağrılarımız hükümetin sağır duvarlarından geri dönüyor. Başbakan bize Meksika'dan cevap yetiştiriyor. Düşünün ortalık kan gölüne dönmüş, ülke Kürdüyle Türkü ile kan ağlıyor. Başbakan 'o malum partinin genel başkanı' diyor. Şimdi Kürt sorununu çözeceksin, Türkiye'nin 4. büyük muhalefet partisine daha saygılı olacaksın. İsmini bile ağzına almaktan imtina ettiğin bir parti ile nasıl müzakere edeceksin. Bu kadar ciddiyetsiz bir yaklaşım bizim açımızdan değerlendirilecektir. Biz barışa dair çağrılar yaparken, beyefendi o kadar hakaretler yağdırıyor. Malum koltukta oturan sensin, BDP değil. Barış çağrılarımız samimidir ama hükümetin söylem ve yaptıkları işimizi çok çok zorlaştırıyor. Öcalan'ın kendisi söyledi. 'Silahların miadı dolmuştur, silahla çözülmez' diye. Silahla olmaz demekle işler bitmiyor. PKK'nin nasıl silah bırakacağını, nereye bırakacağını tarif etsinler. Silah bırakın demekle 30 yıldır silah bırakılmadığını 30 bin defa anlamış olmalıdırlar. Sayın Barzani çağrı yapıyorsa altını doldurmalıdır, kim yapıyorsa altına doldurmalıdır. Kim çağrı yapıyorsa altını doldurarak projesini kamuoyunu duyursun" dedi.

CESUR OLUNMALI

Önümüzdeki süreci değerlendiren Demirtaş şunları söyledi: "Yapılan açıklamalar, devletten PKK'den yönelik demeçler, ortaya çıkan savaş ve çatışma durumu, bölgesel gelişmeler, Suriye, İran'daki gelişmeler bir arada değerlendirildiğinde suların kolay kolay durulmayacağı görülüyor. Kürt sorununu bir hafta içinde çözemeyiz ama gençlerin ölümünü durdurabiliriz diye düşünüyorum. Bunun için elimizden imkan ve fırsatlar var. Cesur girişimler gerekiyor bu konuda. Din adamları, Alevi dedeleri, analar, barış girişimlerinde bulunması gereken çevreler budur. Barış önce vicdanlarda yapılır ondan sonra kağıda dökülür. Dolayısıyla halkın toplumun vicdanını temsil eden kesimler boş durmamalıdır. Yani barışı getirecek olan biziz. Üçüncü ülkeler değildir. Kimse, Ne Kürtler PKK'nin barış getireceğini beklesinler, ne Türkler AKP'nin barış getireceğini beklesinler, beklemek zorunda değilsiniz. Halk barışı kendisi getirecektir. O yüzden barış meselesinde kimse görev beklememelidir. Herhangi bir müzakerenin gelişmesini beklememelidir. Böyle olursa karşılıklı çatışmaları durdurmakta kolay olur çözümü de yakalamak kolay olur" diye konuştu.

KOLTUK GASPÇILIĞI AKP'DE TARZA DÖNÜŞTÜ

Van'da Belediye Başkanlarının tutuklanmasının ardından Edremit Belediye Başkan Vekilliğinin AKP'ye geçmesini değerlendiren Demirtaş, "AKP'nin genel tavrı bu. Koltuk gaspçılığı AKP'de bir tarza dönüşmüştür. Bu şekilde halkın koltuklarını ele geçirmeye çalışıyorlar. Önemli olan halkın vicdanında yüreğinde yer edinmektir. Hilelerle, hukukuzlukla, yargı eliyle o koltukları ele geçirebilirsiniz. Ama elinizde kalacak olan sadece deri koltuktur. Halkın yüreğinde, vicdanında, sevgisini kazanan kimse halkın iktidarı odur"

CEZAEVLERİ YIKILIP MÜZE YAPILMALI

Urfa Cezaevi'nde 13 tutuklunun yanarak feci şekilde can vermesinin ardından tekrar gündeme gelen cezaevi sorunu ve hükümet yetkililerinin yeni cezaevi açıklamalarını değerlendiren Demirtaş, "İnsanların yüzde 80'i tutuklu durumdadır. O insanların cezaevinde olması kendi başına bir adaletsizliktir. Çözüm de yeni cezaevini yapmak değil, var olan cezaevlerini yıkıp müze haline getirmek, tutuklamaları zorlaştıracak düzenlemeler yapmak, yargılamaları kısa sürede adil şekilde yapmaktır" dedi. (Diyarbakır/DİHA)

ÖNCEKİ HABER

Adalet ve Çığlık

SONRAKİ HABER

TSK’dan Dağlıca açıklaması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa