18 Mart 2017 23:20

Almanya’dan referandum manzaraları

Almanya'nın Köln kentinde semt pazarının hemen önüne DİDF tarafından kurulan başkanlık referandumuyla ilgili bilgilendirme standı büyük ilgi görüyor.

Paylaş

Tonguç KARAHAN
Köln

Almanya’nın 1 milyon nüfuslu kenti Köln’de, göçmenlerin en çok yaşadığı semtlerden Müllheim’da semt pazarının önündeyiz. Semt merkezinde haftada iki gün kurulan pazarın önü her zamanki gibi kalabalık. Pazarın hemen önünde kurulan 16 Nisan referandumuyla ilgili bilgilendirme standı, en az sebze meyve tezgahları kadar ilgi görüyor. Türkçe ve Almanca bildirilerin dağıtıldığı, afiş ve dövizlerin yer aldığı masanın üstünde, vatandaşların sembolik olarak oy kullanacağı seçim sandığı ilgiyi daha da artırmış görünüyor.  

DİDF üyesi Demokratik İşçi Derneği üyeleri tarafından açılan stantta yer alan dövizlerden birinin üzerinde, “16 Nisan Referandumu’nda neden evet, neden hayır?” sorusu yer alıyor. Standı kaplayan pankartta “Demokrasi, barış ve Türkiye’nin geleceği için tek adam rejimine hayır!” ifadesi bulunsa da, standı açan DİDF üyeleri, ‘evet veya hayır’ diyecek bütün vatandaşlarla sohbet etmeye, neden evet ya da neden hayır dediklerini anlamaya çalışıyor. Ve sembolik seçim sandığına bu düşüncelerini, gerekçelerini yazarak atmasını istiyorlar. 

EVETÇİLER ÇEKİNGEN

Birkaç saat içinde sembolik seçim sandığına toplam 73 oy atılırken, bunların 6’sı ‘evet’, biri ‘kararsız’, diğerleri de ‘hayır’ çıkıyor. 

Standa gelip konuşan, bildiri alan, içini döken veya düşüncelerini dile getiren vatandaşların önemli bölümünü de ‘hayır’ oyu vermeyi düşünen vatandaşların oluşturması dikkat çekiyor. 

Bu tablo elbette Köln’deki veya Almanya’daki vatandaşların genel eğilimini yansıtmıyor. Muhtemelen konsolosluklarda kurulacak sandıklardan ‘evet’e daha fazla oy çıkacaktır. Ama bu tablo, ‘evet’ oyu vermeyi düşünenlerin görüşlerini-gerekçelerini fazla tartışmak istemediklerini gösteriyor. Nitekim, üç dört saat açık kalan standa gelerek evet diyeceğini söyleyen ve bunu hararetle savunan vatandaş sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. 

Ellerinde pazar torbalarıyla Rizeli emekli bir çift hararetle neden ‘evet’ verilmesini gerektiğini savunurken, daha çok Erdoğan’ın yol ve köprü gibi icraatlarını anlatmaya çalışıyor. Yine bir başka emekli amca da ısrarla Erdoğan’ın memleketi nasıl kaldırdığı, dış devletlerin de bunu istemediği için ‘evet’ denmesi gerektiğini söylüyor.   

ANAYASAYA DEĞİL ERDOĞAN’A EVET!

Sembolik oy sandığından çıkan evet pusulalarına yazılan gerekçelerde de “Evet-Erdoğan”, ‘Erdoğan gibi bir adam gelmedi, gelmez de!’ ifadeleri evet demeyi düşünen vatandaşların genel bakış açılarını yansıtıyor diyebiliriz. 

Evet demeyi düşünenlerin başlıca hareket noktası ‘Erdoğan sevgisi’ ve Erdoğan’ı başarılı bir lider görmeleri. Referandumda Anayasa’nın hangi maddelerinin değişeceği, ne getirip ne götüreceğinin pek de fazla önemi olmadığını düşünüyor ve bunu bir ‘ayrıntı’ olarak değerlendiriyorlar. Yani evete eğilimli vatandaşlar referandumu daha çok genel seçim gibi görüyorlar dersek çok da yanlış olmaz. 

Eveti tercih etme eğilimindeki bir başka dikkat çeken gerekçe de, “Batılı devletlerin Türkiye’ye düşmanca bir tutum içinde oldukları” algısı. Son haftalarda Almanya ve Türkiye hükümetleri arasında artan gerilim de bu anlamda tereddüt içindeki bir bölüm kararsızı ‘evet’e yakınlaştırmış görünüyor. Çünkü bu kesimde, evet diyerek Batı’nın ‘baskı ve küstahlığına’ bir yanıt verilmiş olacağı sanısı göze çarpıyor. 

Bu açıdan tartışmaların, Anayasa’da yapılacak değişikliklerden uzaklaşıp da Erdoğan veya Batılı devletlerle ilişkiler vb. konulara ne kadar kayıp kaymayacağı sandıktan çıkacak tablo için önemli denebilir. 

HAYIRCILARIN GEREKÇELERİ

Hayır demeyi düşünen vatandaşların kararlı ve biraz da ‘içi yanmış’ oldukları ve konuşmaya  daha eğilimli oldukları söylenebilir. Sembolik sandığa atılan hayır oylarının gerekçe bölümündeki şu ifadeler de bu kesimin gerekçelerini özetliyor aslında: “Cumhuriyete sahip çıktığımız için”, “Tek adama hayır”, “Türkiye’de barış ve huzur için”, “Türkiye’ye sahip çıktığımız için”, “Başkanlığı istemiyorum”, “Diktatörlüğe hayır”, “Faşizme hayır”, “Hayır, çünkü Aleviler de insan”, “Korkudan konuşmamaya hayır”, “Binlerce sebepten dolayı hayır”, “Türk bayrağının dalgalanmasını istiyorum”, “Atatürkçü olduğum için”, “Anayasa Erdoğan yasası olduğu için hayır”... 

HAYIRCILARIN ORTAK NOKTASI DA ERDOĞAN

Hayır deme eğilimindekilerin epey geniş bir yelpaze oluşturduğu gerçeğini Köln-Müllheim’da açılan bu stantta da gözlemek de mümkün. Daha önce MHP’ye ya da HDP’ye oy vermişlerden, Alevilere, Atatürkçülere, liberallere, solculara kadar çok farklı görüşteki insan ‘hayır’ vereceklerini söylüyor. Bu kesimin gerekçelerinde anayasa değişikliğinin getireceği sakıncalar daha görünür olsa da öne çıkan aslında yine Erdoğan faktörü oluyor. 

Referandum standının dikkat çeken ilgililerinden biri de semtin Alman sakinleri. En az Türkiyeli vatandaşlar kadar onlar da standa gelip düşüncelerini söylüyor ve hayır diyenlerin açtığı bir stant olduğunu anlayınca da seviniyorlar çoğu zaman. Oy verecek olmasalar da onlar da ‘hayırcı’ ve onları da motive eden Erdoğan oluyor. 

Son haftalarda Ankara’dan Almanya ve Avrupa’ya karşı dayatmacı, kışkırtıcı ve şantajvari açıklamalar yapılması, Erdoğan’ın Almanya’da da medya mensupları ve mizahçılarla uğraşması ve son bir yıldır Erdoğan’ın antidemokratik politikalarıyla ilgili haberlerin neredeyse her gün gazete ve TV’lerde yer alıyor olması sokaktaki Alman vatandaşını da hayli rahatsız etmiş görünüyor. 

Standa gelip konuşan Alman vatandaşlarının bazıları o kadar istekli ki, çevresindeki Türkiyelilere dağıtıp onları ikna etmek istediği için Türkçe bildiri alanlar dahi oluyor. 

Tabii aralarında “Kardeşim Türkiye siyasetini niye buraya taşıyorsunuz, gidin ülkenizde yapın bunları” diyenler de çıkmıyor değil.

KUTUPLAŞMA DİKKAT ÇEKİYOR

Referandum tartışmaları hem Türkiyelilerin kendi arasında hem de Türklerle Almanlar arasında ayrışma ve kutuplaşmayı bir kez daha gözler önüne seriyor denebilir. Elbette bu kutuplaşma ortamı referandumla ortaya çıkmadı ama özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden itibaren hissedilir ölçüde arttı ve referandum tartışmalarıyla daha da keskinlik kazandı. Öyle ki, evet veya hayırı tercih etmeyi düşünenler arasında açık bir “biz” ve “ötekiler” duygusu hakim. 

Evetçiler, hayırcıları ülkenin iyiliğini düşünmemek, teröre destek vermek, dine düşman olmak vb. ile suçlarken hayırcılar da evet verecekleri, cahillikle, körü körüne Erdoğan’ı takip etmekle, ülkeye şeriat getirmek istemekle vb. suçluyor. 

AYNI FABRİKADA ÇALIŞIYOR, AYNI SEMTTE OTURUYORLAR

Ama Müllheim’daki bu stant örneği bile şunu açıkça gösteriyor ki, ister evet isterse hayır verecek olsun, iki kampa ayrılmış hissi içindeki bu kesimler aslında aynı sosyal tabandan geliyorlar. Aynı fabrikada veya aynı sokakta oturuyorlar ve dertleri, sorunları, hayat standartları neredeyse aynı. Ama ne var ki yıllardır siyasetin din, mezhep ve etnik köken üzerinden cereyan ediyor olması, ‘kader birliği’ içindeki bu kesimlerin emekçi kimliklerinin arka planda kalmasına neden olmuş durumda. 

Bu yüzden referandumdan evet ve hayır çıkması ne kadar önemliyse; sandıktan ister evet ister hayır çıksın, emekçiler arasındaki bu yapay bölünmüşlük ve kutuplaşma giderilemediği ya da en aza indirilemediği takdirde asıl zarar görenin, itilip kakılacak olanın hem evetçi hem hayırcı emekçiler olduğu gerçeği de en az o kadar önemli.

ÖNCEKİ HABER

Mersin açıklarında 4.5 şiddetinde deprem meydana geldi

SONRAKİ HABER

Mısır’da diktatör serbest kalıyor işçilere hapis isteniyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...