18 Mart 2017 00:17

Kömür karası gözler para hırsına kurban edilir mi?

Yakup Aslandoğan, iş cinayetine kurban giden Halo Dayı'yı Evrensel'e yazdı.

Paylaş

Yakup ASLANDOĞAN
Kayseri

Bir araya geldiğimiz dönemi hatırlıyorum. Bir çoğunun arasından bazı özellikleriyle seçilebiliyordu. En yaşlı oydu. En sessizlerden biriydi. Türkçesinin zayıflığından ya da yıllarca, verdiği emeğe rağmen sigorta primleri yatırılmadığı için dişlerini yaptıramamış olmasından olabilirdi. İşçiler toplantı için merdivenleri hızla tırmanırken onun yavaşlığı yine dikkat çekiciydi. Sonraları anlayabilmiştik az bir şey de aksıyordu. Ama benim aklımda kalan en önemli görüntüsü içten gülüşü ile yıkansa dahi geçmeyen kirpiklerine yapışan demir tozlarının siyahıydı. Kendinden küçük yaştaki birçok işçinin de espriyle “sürmeli” dediği ama o güzel gülüşüyle herkesin içini ısıtan Halo Dayı’dan, Elbeyi (Aygül) ağabeyimizden bahsediyorum.

Evet, zor çalışma koşullarına karşı bir gurup işçiyle örgütlenme çalışmalarına başladığımız Ortadoğu Döküm Sanayi (ODS) işyerindeki sağlam, hiç geri basmayan, “İstifa et senin okuma yazman yok” demelerine rağmen demir gibi sağlam durarak örnek olan ve işçilerin Halo Dayı dediği Elbey ağabeyimiz maalesef çoğu iş kazası dese de alenen bir iş cinayetine kurban gitti.

HA GAYRET!

Birleşik Metal-İş’in örgütlenmesi ve sözleşme imzalaması sonrası kısmen hayatlarında, çalışma koşullarında düzelmeler başlamıştı. En azından yıkandıkları banyolar daha temiz olmaya başlamış ve gözlerinin karası azalmaya başlamıştı. “Halo Dayı 62 yaşında daha neden çalışıyorsun” dediğimizde Türkiye gerçeği yüzümüze bir tokat gibi çarpıyordu. Yıllarca çalışmış ve emekli olması için yatırılması gereken sigorta primlerini aşağılık patronlar yatırmamıştı. Eşi ve kendisi ile bir gün buluşmamızda getirdiği sigorta dökümleri ile gerçeği daha net görmüştük. Son 2 senesiydi. “Ha gayret” diyordu “Biraz daha dişlerimi sıkar ve emekli olurum.”

Çocukları kızıyordu. “Çalışma biz bakarız sana” demişler uzunca bir süre. Ama dinlememiş. Oturduğu küçük gecekondusundan her sabah bisikletiyle servis durağına gidiyor. İş çıkışı da gecenin kör karanlığında geri dönüyordu. Servis altı üstü 3-4 kilometre daha gelse Halo Dayı en az bir saat fazla dinlenmiş olacaktı. Ama patronlar bunu bile çok gördüler Halo Dayı’ya.

AYRAN HAKKINI DA VERMEYEREK

Son aylarda patron ücretleri geciktirmeye başladı. Geçen ay içinde 2-3 aylık ücretleri için 10 gün süren bir direniş yaptılar. Bu direnişte Halo Dayı hiç geri basmadı. Çünkü emekli olacaktı, hem de helalinden evine bu yaşında ekmeğini götürecekti. Sendikacılara da öfkeleri artmıştı. Zira daha dişli bir mücadele istiyorlardı. O süreçte işçilerin çoğu işten ayrıldı ya da atıldı. Halo Dayı da ayrılmıştı. Ama yaklaşık 100 işçinin 35’i geri dönmek zorunda kalmıştı. Yaşları ilerlemiş ve birçok işyerinde işe alınmamışlardı. İşte Halo Dayı işe dönmüş ve 2 işçinin yapması gereken işi birçokları gibi o da tek başına yapmaya başlamıştı. Hem de günde 12-13 saat çalışarak. Hem de ayran hakları da verilmeyerek.

Cinayete kurban gittiği günün bir gün öncesi gece 22.00’ye kadar çalışmış. Yıkan, temizlen derken işyerinden 22.30 gibi ayrılmış, evinin uzağındaki durakta servisten indirilmiş. Evine bisikletiyle belki de gece yarısına doğru gelmişti. Sabah da 06.00’da kalkıp işe gitmişti. O yorgunlukla sabah çay paydosundan sonra o yaşında ve tek olarak soğutma kumunun olduğu kum silolarını kontrole gönderilmiş ve sonra…

Evet, silonun altından gelmesi gereken kumun yerine Halo Dayı’nın kazağı gelene kadar işçi kardeşleri durumdan habersizdi. Çünkü herkes iki kişilik işlere tek başlarına koşturuyordu.

Halo Dayı’nın cansız bedeni 6 metrelik silodan ayaklarına ip bağlanarak çıkarıldı. Aslında oradan çıkan Halo Dayı’nın kömür karası gözleri, gülüşü ve emeğiydi. Işıklar içinde uyu Halo Dayı…

ÖNCEKİ HABER

Gmail'de videolar indirilmeden izlenebilecek

SONRAKİ HABER

Yeni işsizler çok nitelikli: Genç ve üniversiteli

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...