12 Mart 2017 22:53

‘Sosyalistler olarak aklın yönetimini kaybettik’

Kaan Arslanoğlu’yla hem yeni romanı 'Yüzü Silinenler'i hem de modern insanın internetle olan sınavını konuştuk.

Paylaş

Ferhat ULUDERE

Vakti zamanında, daha telefon hattından internete girip arayanlara meşgul tonu dinlettiğimiz, küçük bir hatada ağır telefon faturaları ödediğimiz bir dönemde edebiyatın geleceğini internetin belirleyeceği söyleniyordu. Yazar ve şairleri dergilerin yetiştirdiği dönemde internetle doğru düzgün sınanmayan bir topluluk için oldukça ilerici bir düşünceydi bu. İnternetin edebiyata yaptığı ilk katkı bloger’lar oldu. Kendilerini internette ifade etmeye çalışanlar ciddiyeti basılı bir kitabın sayfaları arasında aradılar. İnternetten matbaaya doğru ilerleyen bu akış popüler kitapların satış rakamını belirlerken Kaan Arslanoğlu İthaki Yayınları tarafından yayımlanan “Yüzü Silinenler” adlı romanında internetin gerçeği ile edebiyatın kurmacasını bir araya getirdi. Ve yıllar öncesinin ön görüsü bir anlamda tamamlanmış oldu.

Kaan Arslanoğlu’yla hem yeni romanı “Yüzü Silinenleri” hem de modern insanın internetle olan sınavını konuştuk. 

 

Yanılmıyorsam Enis Batur bir söyleşisinde edebiyatının geleceğini internetin belirleyeceğini söylemişti. Batur, haklı olmasına rağmen o dönem için erken bir saptama yapmıştı. Çünkü sonrasında ortaya çıkan metinler pek edebi değer taşımıyordu. Bu anlamda bakarsak “Yüzü Silinenler”, internet ve edebiyatı bir araya getirerek yeni bir anlatım biçimi inşa ediyor diyebilir miyiz?

Bugün okuduğum Can Ahıskra imzalı romanın ilk eleştirisinde “içeriği kadar biçimi de devrimci” diyor “Yüzü Silinenler-Darbe Günlükleri” için kitapeki.com da. Bu, aldığım en değerli iltifatlardan biri. Yeni biçim arayışları bir fantezi olmamalı bence. Yeni durumları daha iyi anlatabilmek için bir çare olmalı. Bugün internet iletişimi kötü ve iyi yanlarıyla tüm iletişim biçimlerinin önüne geçti. Bunun romanı da yazılmalıydı. Bunun romanı da o biçimde yazılmış oldu.

“Yüzü Silinenler”, internet yazışmalarından oluşan bir roman. Yazışmaların gerçek olduğunu siz zaten belirtiyorsunuz. Gerçeği kurmaca ile harmanlayarak ayrı bir gerçeklik yaratıyorsunuz.

Buradaki de bir kurgu. Aynen bu şekilde bir yazışma silsilem olmadı. Ama dört beş ayrı kişiyle çok benzerleri oldu. Gerek mail, face yoluyla, gerekse sitemizdeki tartışmalar yoluyla. Tartıştığımız kişilerin gerçek kimliğini bazılarında biliyorduk, bazılarında bilmiyorduk. Bu romana aynen yansıdı.

“Yüzü Silinenler”yeni bir anlatım ve okuma biçimi olmasına rağmen klasik edebiyattan, ya da eski metinlerden referanslar da taşıyor. Bu referanslara neden ihtiyaç duydunuz?

Gerçek olan bu da, ondan… Yani bu yazışmalarımızda, tartışmalarımızda çok geçen temalardan biri de bugünkü edebiyattı. Onun başlıca aktörleri. Dünyadan ve bizden… Gerçeklik denir ya hani, özellikle sosyalistler edebiyatta gerçekçiliğe çok önem verir ya… İşte alın size tam gerçeklik. Tabii edebiyat biçimiyle, onun yöntemleriyle harmanlayarak. 

Farklı anlatım biçimleri denediğiniz başka çalışmalarınız da oldu. Onları da takip ederek “Yüzü Silinenler”in genel itibariyle eserleriniz arasındaki yeri nedir?

Her roman birbirinden farklı şeyleri anlatıyor, benim romanlarım da aynı konu çevresinde değişik açılara odaklanıyor. “Kayıp Devrimin Öncesinde”, bundan önceki romanımdı. Günlük siyasi tefrika romanıydı. Rastlantı veya sezgi eseri Haziran Direnişi’ne denk geldi. Romana naklen anlatımla bu da girdi. Bu son romanımda her şeyin önüne geçen internet iletişimi dünyasını konu alıyor. Klasik roman anlayışından tam bir kopuşu, “hem roman hem roman değil”i deniyor. Deneme başarılı ise romanda yeni yol anlamına gelecek. Başka yeni olan şeylerin yanında…

“Yüzü Silinenler”, bugünü bugünün diliyle anlatıyor. Günümüz insanın sorunlarına odaklanıyor ve bunlar üzerinden yeni tartışmalar yaratıyor. Peki, nedir bugünkü insanın en temel sorunu ve bu sorunu nasıl sardı başına?

Bugünkü insanın temel sorunu tek kutuplu kapitalist emperyalist dünyaya yalnız bedenen, yalnız yaşam biçimi ve özüyle değil, kafaca da teslim olmak. Bu sorunu başına, gerçekleşmesi insanın tek kurtuluşu yolu olan sosyalizmi beceremeyerek, onu bozarak, ondan uzaklaşarak sardı.

TEKNOLOJİNİN ESİRİ DEĞİL EFENDİSİ OLMAK ZORUNDA İNSAN

Teknolojinin yarattığı iletişim biçimi kitapta tartışılan konulardan biri. İnsanın değişim hızıyla teknolojinin hızının aynı olması gerektiğini düşünüyorum. Ama böyle olmuyor, insan çabuk adapte olsa da geleneklerinden kolay kopamıyor ve bunu internete de taşıyor…

Burada değişmek mi iyi, değişmemek mi sorunu tartışılabilir. Eskiye göre, örneğin 80-100 yıl öncesine göre, kafaca, akılca ileri bir noktada mı, tam tersine değil mi? Teknolojinin kimin hâkimiyetinde olduğu önemli. Teknoloji böyle kullanılacaksa insanı aklen geriletiyor. Bence akılca insan 100 yıl öncekinden belirgin şekilde geri durumda. Teknoloji insanın aklını geliştirmiyor, geriletiyor. Bundan devrimci dönüşümü teknoloji alanına da yayarak kurtulmak mümkün. Sonuçta her şey, akıl kimin yönetiminde sorusuna geliyor. Sosyalistler olarak aklın yönetimini kaybetmişiz. Bunu önemseyerek tekrar en azından 80 yıl önceki konumumuzu kazanmamız gerekiyor. Olası, ama kapitalizmin olanakları, geçmişe göre muazzam akıl birikimi karşısında güç. Teknolojinin esiri değil, efendisi olmak zorunda insan. Aksi halde gittiğimiz yer uçurum.

BİR KÜLTÜR, TIP, EDEBİYAT SİTESİ

Yazışmaların yayımlandığı insanbu.com adlı internet sitesi hakkında bilgi alabilir miyiz?

insanbu.com dört yıldır yayında. Bir kolektif. 8 - 10 yazarın, yüz kadar sıkı okurun sürüklediği 3-4 bin kadar sıkı-gevşek takipçisinin olduğu bir internet sitesi. Amacı başka hiçbir yerde yayımlanmayacak yazı, haber ve yorumlara yer vermek. Bir kültür ve tıp, edebiyat sitesi ağırlıklı olarak. Yazar ve okurlarının neredeyse yarısına yakını hekim. Ama siyasete de giriyor sık sık, istemeden veya isteyerek. 

ÖNCEKİ HABER

Aktar: Türkiye Avrupa’dan kendi kendini çıkarttı

SONRAKİ HABER

Libya eski dönemi arıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...