11 Mart 2017 11:41

'Şehir hastaneleriyle özel sektöre kaynak aktarılıyor'

'Şehir Hastaneleri Sempozyumu'nda şehir hastanelerinin sağlık hizmeti alacaklara ve sağlık çalışanlarına etkileri masaya yatırıldı.

Paylaş

Derya KAYA
Ankara

Ankara Tabip Odası ve TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi'nin ortaklaşa düzenlediği “Şehir Hastaneleri Sempozyumu”nda sağlıkta dönüşümün bir ayağı olan bu hastanelerin hukukla, iktisatla, kentle, yaşamla ilişkisi kurularak sağlık çalışanlarına ve sağlık hizmeti alacaklara etkileri ele alındı. 

Mimarlar Odası Ankara Şubesi'nde gerçekleşen sempozyum öncesi şehir hastanelerinin yapımı ile kapanmaları gündeme gelecek olan Cumhuriyet dönemi sağlık yapılarının fotoğraflarından oluşan sergi düzenlendi. 

Sempozyumun açılış konuşmasını yapan ATO Yönetim Kurulu üyesi Metin Baştuğ, şehir hastanelerinin yapımı ve nasıl işletileceğine ilişkin süreçlerin şeffaf olmadığına dikkat çekti. Şehir hastaneleri için yüzde 70 doluluk garantisi verildiğini hatırlatan Baştuğ, bu sebeple şehir hastanelerin açılmasıyla birlikte Cumhuriyet hastanelerinin kapanmasının gündeme geleceğini kaydetti. Şehir hastanelerine ulaşım konusunda da yaşanacak sıkıntılara dikkat çeken Baştuğ, “Geçilemez bir bölge. Maalesef Ankara'nın ciğerleri ODTÜ ve Hacettepe ormanları yapılaştırılacak. Otoyol yapılacak” dedi. 

'20-30 BİN İNSANLA KAPALI BİR ORTAMDA NASIL SAĞLIK HİZMETİ VERİLECEK?'

Bu hastanelerde verilecek sağlık hizmetine ilişkin yaşanacak sıkıntılara da değinen Baştuğ sözlerini şöyle sürdürdü: “3700 yataktan bahsediliyor. En az 10 bin çalışan, hastalar ve hasta yakınlarıyla sayı 20-30 bin. Kapalı bir alan. Her türlü şeyin kirliliği olacak. Böylesi bir ortamda nasıl sağlık hizmeti verilecek? Devletimiz insanların sağlığını düşünmüyor mu? Hastalansın da hastaneye mi gelsin insanlar?” 

Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Muteber Osmanpaşaoğlu da şehir hastanelerinin 2014 yılında çevre etki değerlendirme analizi olan ÇED sürecinden çıkarıldığını belirterek çevreye etkilerine ilişkin analize ihtiyaç olduğunu kaydetti. Hastanelerin kentsel gelişmeye etkileri, ulaşım analizlerine ilişkin cevap bekleyen soruların olduğunu söyleyen Osmanpaşaoğlu, projenin netleşmeden inşaat süreciyle birlikte projelendirmesinin yapılmasını da eleştirdi. 

Sempozyumda açılış konuşmalarının ardından Ankaralıların, hekimlerin, mimarların, milletvekillerinin şehir hastanelerine ilişkin görüşlerinin ve değerlendirmelerinin yer aldığı kısa bir film gösterildi.

'ÖZEL SEKTÖRÜN ALMASI GEREKEN TALEP RİSKİNİ DEVLET ALDI'

Sempozyumun ilk oturumunda “Şehir Hastanelerinin Ekonomi Politiği” masaya yatırıldı. İlk oturumun konuşmacılarından Doç.Dr. Sedat Çal, kamu özel ortaklığının nasıl işlediğine ve hem devletin hem de özel sektörün neden böyle bir düzenlemeye ihtiyaç duyduğuna değindi. Kamu özel ortaklığında Türkiye özelinde talep riskinin devlete verildiğine dikkat çeken Çal, “Özel sektör alması gereken riski almayarak bunu devlete yüklüyorsa bu uygulamayı izah etmesi oldukça zor” şeklinde ifade etti. 

'DÜNYANIN 17. BÜYÜK EKONOMİSİ KENDİ HASTANESİNİ YAPAMIYOR MU?'

Dünyanın en büyük 17. ekonomisi olduğu belirtilen Türkiye'nin bu hastaneleri yapacak gücünün olmadığına ilişkin açıklamalara da değinen Çal, “Devletin şehir hastanelerini kendisinin yapamayacağını söyleyerek 'Paramız yok' sözü burada bir soru işaretidir” dedi. 2013 yılında Borçlanma Kanunu'nda yapılan değişiklikle bu hastanelere ilişkin mali yükümlülüklerin Hazine Müsteşarlığı tarafından üstlenilmesinin önünün açıldığını kaydeden Çal, “Devletin bu hastanelere garanti vererek talep riskini üzerine almasıyla bu garantiyi cebimizden ödüyoruz. Bu Kamu özel ortaklığı değil, ayrıcalıklı rejim yani imtiyaz yaratmaktır” dedi. Çal, konuşmasında hastanelerin ihale sürecine ilişkin de çelişkilere değindi.

'NEOLİBERAL ARGÜMANLARLA ÇELİŞİYOR'

Prof. Dr. Faruk Ataay ise neoliberallerin “devlet hantal, bürokratları yolsuzluk yapar, bütün hizmetler piyasaya açılmalı böylece verimlilik artar” argümanıyla bu hastanelerin yapımının ve işletilmesinin çelişkili ve tutarsız olduğunu kaydetti. Ataay, “Özel sektör eliyle hastaneler kuruluyor. Özel sektör değil devlet işletsin, özel sektörden kiralasın diyorlar. Büyük bir tutarsızlıktır bu. Neoliberal argümanlar açısından saçma” dedi. 

'ÖZEL SEKTÖR YAPIYORSA NEDEN DEVLET GARANTİSİ VERİYORUZ'

Özel sektörün işlerini kolaylaştırmak için her türlü önlemin alındığını kaydeden Ataay, “Devletin kaynağı yok, bu hastanelerin yapılması lazım. Özel sektör finansmanıyla yapılsın deniyor. Özel sektör de borçlanarak yapıyor. O zaman neden devlet borçlanmıyor? Özel sektör yapıyorsa neden devlet garantisi veriyoruz, batarsa borçları neden devlet üstleniyor” dedi. Özel sektör ve devlet açısından ciddi maliyet farkları olduğunu belirten Ataay, “17 hastanenin maliyeti 10 milyar dolar. 25 yıllığına devlet ayrıca 27 milyar dolar kira verecek. Yatırım açısından özel sektör daha az maliyetle yapar gibi bir tablo yok” dedi. Kamu özel ortaklığı arkasında AB, OECD gibi uluslar arası finans örgütlerinin olduğunu belirten Ataay, 2008 kriziyle bu örgütlerin karlı yatırımlarını özellikle gelişmemiş ülkelere yönlendirdiğini ve yüksek karlılık alanı olarak bu ülkeleri kullandıklarını söyledi. Kamu özel ortaklığının temel mantığının devletten özel sektöre kaynak aktarımı olduğunu kaydeden Ataay, “Madem serbest piyasa. O zaman devlet neden karışıyor. Zararları devletleştireceksin ama karları özelleştireceksin mantığı ilk defa karşılaştığımız bir durum değil” dedi. Devletin işlevinin değiştiğini ve sermaye devleti haline geldiğini kaydeden Ataay, faturanın halka çıkacağını ama dolaylı olarak ödeyeceği için kısa vadede bunu fark etmeyeceğini bunun da hükümete kısa vadede olumlu yansıyabileceğini söyledi. Sempozyum öğleden sonra gerçekleşen “Şehir hastanelerinin Kent Planlamasındaki Yeri ve Mekansallığı” ile “Şehir Hastaneleri ve Sağlık” sempozyumunun ardından gerçekleşen forumla sona erdi. (Ankara/EVRENSEL)
 

ÖNCEKİ HABER

CHP'li Tekin: Bakanlar Kurulu'nun yarısı 'Hayır' oyu verecek

SONRAKİ HABER

Kılıçdaroğlu'dan Hollanda'ya tepki

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa