06 Mart 2017 01:57

Siz evde annenizin karşısına takım elbiseyle mi çıkıyorsunuz

Çeşitli illerdeki öğrenci yurtlarında kalan kadın öğrenciler Evrensel'e yazdıkları 8 Mart mektuplarında yaşadıkları sorunları ve taleplerini yazdı.

Paylaş

KOÜ Ekmek Ve Gül Kadın 
Çalışmaları Atölyesi
Kocaeli


Kocaeli Üniversitesindeki kadın öğrencilerin yurtlarına dair sorunlarını konuşmak için bir araya geldik. Yurtları farklı olsa da her birinin yaşadığı sıkıntılar birbirine benzerdi. Şimdi Şerife Gelin KYK Kız Öğrenci Yurdundan bir arkadaşımıza kulak verelim:
“Odamızda bırakın interneti, telefon bile çekmiyor. Telefonla konuşmak için, belli bir noktaya çıkmak gerekiyor. Yeni bir düzenleme getirildi bizim yurda; koridorlarda pijama ile gezmek yasak dendi. Pijama yasağı için diyorlar ki yurtta çalışan erkekler oluyor tamir için, ondan pijama çirkin duruyormuş. Ben de yurt müdürü ne bu sorunlarımızı anlatmak istedim. Cevabı burası bir eğitim kurumu oldu. Oysa yurt hane demek hane yani ev demek. Burası yatacağımız yer, yatak var burada sonuçta diyerek karşı çıktım. Neyse her şeye bir kılıf uydurdu. Sonra ben de il müdürünü de aradım 10 dakika konuştum. O bana 1 saat açıklama yaptı. Ama icraatta pek bir şey göremiyoruz açıkçası. En azından üstüme düşen görevi yaptım diye düşünüyorum.

Yurtta çıkan yemekler sindirim sistemimizi bozuyor. O yüzden pek yurtta yememeye çalışıyorum. Sorunlar bu kadarla bitmiyor elbette. Ulaşımdan, yol aydınlatmasına kadar pek çok sorun yaşıyoruz bu sorunları yetkililere anlatınca aldığımız cevap ise 1 saatlik bizim de elemanımız az yakınması oluyor.”

Aynı yurtta kalan bir başka arkadaşlarımızı dinliyoruz: 

“Odalarımızın kilidi olmadığı için her an herkes girebilir korkusuyla odada rahat hareket edemiyoruz. Güvenlik denetim konusunda ciddi sıkıntılar var. Bu durum aklımıza Aladağ faciasını getiriyor. Kılık kıyafetimize karışacaklarını bizlerin eksiklerini, sıkıntılarını gidermeye çalışsalar? Çamaşırhane yeterli olmadığından kirlilerimi çoğu zaman eve götürmek zorunda kalıyorum.Hadi benim evim yakın evi uzak olanlar ne yapsınlar?”

Fatma Seher Hanım KYK Kız Öğrenci Yurdu’nda kalan arkadaşlarımızdan biri aktarıyor:

“Yurdumuzda ikinci öğretim öğrencisi olmama rağmen saat 8’den sonra izin alamıyorum ve saat 10’dan sonra çıkış yapamıyorum. Acil bir durumda hastaneye gitmem gerekse bile yurttan çıkmam gerektiğinde idare kapalı olduğundan çıkış izni alamıyorum ve sabah uyarıya çağrılabiliyorum. Bir diğer mesele ise yerel bir gazete de yer alan habere göre yemeklerde şap olduğu iddiası. Bizce doğru bir iddia çünkü oda arkadaşımın cildi yurda gelmeden önce pürüzsüzken yurttaki yemekleri yemeye başladığından beri cildinde tüylenmeler, sivilceler arttı. Ayrıca yurtların bizim evimiz olması gerekirken idareye terlik ya da pijama ile girmek yasak. Siz evde annenizin karşısına takım elbiseyle mi çıkıyorsunuz?”


Kampusa hapis oluyoruz

Elif Yaren İNCE
Özge UZUN
ODTÜ-Ankara


8 Mart yaklaşırken ODTÜ’de Refika Aksoy yurdunda ve 7. Yurt’ta kadınlarla yaşadıkları sorunlara ve beklentilerine dair konuştuk. ODTÜ’ye gelirken beklenti içinde olan kadın öğrenciler, geldiklerinde gördükleriyle şaşkınlık yaşamışlar. Anlatılanlar, diğer yurtlarda ne yaşanıyorsa ODTÜ yurtlarında da aynısının yaşandığını gösteriyor. 

Kadınların sürekli makyajlı ve bakımlı olması gerektiği algısının hakim olduğunu söyleyen Işıl, böyle davranmadığında ise çeşitli adlandırmalara maruz kaldıklarını söyledi. “Kadın hiçbir yerde rahat, hiçbir yerde özgür değil” diyen Işıl, ODTÜ’de olmalarının hiç sorun yaşamadıkları anlamına gelmediğini söyledi. Kadın öğrenciler kendilerini kampusta dahi güvende hissetmiyor. Tayyibe ve Deniz ODTÜ’deki kadınların yolda yürürken bile çekince içinde olabildiğini söyledi. 

DAHA OTOBÜS GELEMEDEN... 

Öte yandan yurtta kalan kadın öğrenciler için ulaşım ciddi bir sorun haline gelmiş. Ulaşım araçları ve olanakları diğer üniversitelere nispeten daha geniş olsa da kadınlar geç saatte kampus dışına ya da içine seyahat etmekten çekinir durumda. Özgecan olayından sonra birçok kadın tek başına otobüse ve dolmuşa binemediğini ifade ediyor. Kaygı duymadan otobüse binebilmek istediğin dile getiren Fatma, daha otobüs gelmeden nereye oturacağını düşünmek istemediği ifade etti. Sedef Erdemli ders saatleri geç olduğu için ulaşım olanağı olmasına rağmen kampus dışındaki dil kursuna gidemediğini belirtirken, kadınların öğrencilerin çoğu kampusa hapis olduklarını ifade etti. 

TACİZ OLAYLARINDA DA SUÇLANAN YİNE KADINLAR OLUYOR 

Kadınların bir diğer rahatsız olduğu konu ise son dönemlerde daha da sıklaşan taciz olayları. ODTÜ’de geçirdiği süre boyunca hem yakın arkadaşlarının ve sevgilisinin dijital ve psikolojik şiddetine maruz kaldığını ifade eden Işıl, psikolojik şiddetin daha aza indirildiği bir ODTÜ istediğini ifade etti. Tacizin sürekli arttığını ifade eden Yağmur, bir taksicinin arkadaşlarıyla yolculuk sırasında ettikleri sohbeti bölerek “ODTÜ’lü kızlar kendine neden bu kadar güveniyor?” dediğini aktardı. “Tesettürlü olsam daha mı az sorun yaşarım?” diye gülerek soru soran Dersu, daha sonra tesettürlü arkadaşlarının da benzer sorunlar yaşadığını aktardı. Dersu, tacizi ifşa etmekten bile çekindiğini, suçlananın yine kadınlar olduğu söyledi. 

KADINLAR, AYRICALIK DEĞİL EŞİTLİK İSTİYOR    

Öğrenciler okulda zorunlu bir toplumsal cinsiyet dersinin açılmasını, artan taciz olaylarına çözüm getirilmesini, kadın çalışmaları topluluğunun kurulmasını, okuldaki taciz ve hak ihlalleri komisyonunun öğrencilerin ulaşabileceği bir hale getirilmesini istiyor. Sedef Erdemli’nin “Biz kadınlar, özel bir ayrıcalık istemiyoruz. Eşitlik istiyoruz” sözleri ve Deniz’in “Bombalara alıştığımız gibi bunlara da alışmayacağız” serzenişi, ODTÜ’deki kadınların talep ve haklarını savunmadaki ısrarını gösteriyor. Bu 8 Mart’ta ODTÜ’lü kadınların rektörlük önünde yapacağı şenlikte da bu talepler dile getirilecek. 


Mahkumlar, haydi koğuşa!

Mersin Üniversitesi’nden bir kadın öğrenci

Çoğu öğrenci üniversiteye başladığında ailesinden ayrılarak kendisine yeni bir çizgi çiziyorlar. Bu sırada bazılarımızın şansı yaver gidip devlet yurtlarında kalabilirken bazılarımız paramızın hunharca sömürüleceği ticarethane yani özel yurt arayışlarına giriyoruz. Ben de özel bir yurtta kalmak zorunda olan kadın arkadaşlarınızdan biri olarak bu yazıyı yazıyorum.

Hangi yurtta kaldığımız fark etmeksizin hemen hemen aynı sorunlarla karşılaşıyoruz ve hiç kimse bu sorunların düzeltilmesi için çaba harcamıyor.

YAŞAM ALANIMIZ YOK

Odaların küçük ve basık olması, bir balkonun bile bizlere çok görülmesi bize sunulan yaşam alanının ne kadar aşağılayıcı olduğunu gösteriyor. Dört duvar arasında yaşamamızı istemeleri bizi açık hava cezaevi mahkumları gibi gördüklerini apaçık ortaya koyuyor. 

Bazı yurtlarda yatak, dolap, çalışma masası ve geniş bir alan olurken bazılarında ise öğrenci odası denilen şeyin yatak ve kapısı kapanmayan dolaplardan ibaret olması aradaki eşitsizliğin büyük göstergesidir. 

Zaten küçük olan yaşam alanımızda hijyen kurallarının en aza indirilmesi, tesisat sorunlarının olması, çamaşır yıkamak için haftalarca sıra beklenmesi bizlerin sağlığını oldukça tehdit ediyor. Kış aylarında ısınma sorunu da cabası. Öyle yurtlarda kalıyoruz ki çok değerli kaloriferler ve sıcak su günün yalnızca belirli saatlerinde açık.

YURDUN KÜLKEDİLERİ

Yurdumuzun giriş-çıkış saatleri 23.00’da son buluyor. Bu zaman sorunu erkek yurtlarında esnetilebilirken biz kadın öğrenciler açısından tam anlamıyla uygulanıyor. KYK yurtlarında geç kalan öğrencilere yemek fişi verilmemekte ve olay tekrarlandığında öğrenciler yurttan atılma cezası ile karşı karşıya kalıyor. Özel yurtlarda ise biz geç kaldığımızda ailelerimiz durumdan hemen haberdar ediliyor ve külkedisi misali yaşamımıza devam etmememiz isteniyor. Bu sıkıntı zaten bizleri konser, tiyatro gibi sosyal aktivitelerden uzak tutmaya yetiyor da artıyor. Gece vakti kadınların dışarıda gezmesi zordur, malumunuz. Erkek arkadaşlarımız bizi yurda bıraktığında ise hakkımızda tutanak tutuluyor.

BASKILAR SON BULMALI!

Bizler üniversite yaşamımızı bu hapis ortamında çürüyerek değil, öğrenimimizi rahatça sürdürebileceğimiz, gece gündüz fark etmeksizin kültürel faaliyetlerde bulunacağımız, en önemlisi rahat nefes alabileceğimiz bir ortamda sürdürmek istiyoruz. Gerçek bir yaşam istiyoruz!


Yaşanılabilir yerler olmasını umut ediyoruz

Adana Öğrenci Yurdundan 
bir kadın öğrenci
Adana

Üniversite yaşamı beraberinde ailemizden uzakta olmamızı; yurtlarda barınmamızı gerektiriyor. Yurtlarda birer kadın olarak birçok problemle karşılaşıyoruz. Bu problemler öncelikle yurtlara yerleşmekle başlıyor. İlk önce hepimize yetecek kadar kontenjan bulunmuyor ve bu yüzden bazılarımız açıkta kalıyoruz veya yedek olarak yurtlarda kalıyoruz. Yani sorunlar yurtların yetersiz olmasıyla başlıyor. Yurt odalarının kişi sayısına göre çok küçük olması beraberinde bireysel bir yaşam alanımızın kısıtlanmasına ve verimli çalışma alanımızın daralmasına neden oluyor. Yüksek ücretli devlet yurtlarında bu problem ortadan kalkıyor ancak bu yurtlarda kalmaya da her öğrenci arkadaşımızın durumu el vermiyor. Özellikle de kadın öğrenciler için en önemli sorun hijyen iken çok fazla kişiyle beraber kullanılan duş ve tuvaletlerin temiz olmaması büyük sağlık sorunlarına sebep olabiliyor. Yurtların kampüsten uzak ve tenha yerlerde olması kadın öğrenciler için büyük güvenlik sorunlarına sebep oluyor. Yurda giriş saatlerinin 23.00 olması bir üniversite öğrencisi için sıkıntı oluşturuyor. Herhangi bir konser ya da etkinliğe gittiğimiz zaman yanında güvenilir biri olsa bile 23.00’da yurda dönmek zorunda kalıyoruz. Yurtlarda her kesimden öğrencinin faydalanabileceği konferanslar etkinlikler yerine tek taraflı hükümet yanlısı etkinlikler düzenlenerek öğrenciler ayrıştırılıyor. Bu gibi sorunlar her öğrenci için büyük sorun oluşturmakla beraber kadın öğrenciler için daha büyük sorunlar oluşturmaktadır. Yurtların ve üniversitelerin daha özgür ve öğrenci destekli olmasını ve böylelikle daha yaşanılabilir yerler olmasını umut ediyoruz.


Kendı bulduğumuz bireysel çözüm yollarıyla hayatımızı devam ettıirmek istemiyoruz

Ataşehir Kız Öğrenci Yurdu
İstanbul

Bir yeni okul dönemi daha başlar ve ilerlerken biz genç kadınlar kaldığımız barınma alanlarında (özel yurtlar, KYK yurtları vs) her gün yaşanan kadın cinayetlerini ve sürekli artmasını tartışır olduk. Yurdun kantininde otururken “babası, abisi, kocası, sevgilisi, kayınpederi tarafından öldürüldü” haberlerini duymaktan ve buna bir çözüm getirilmemesinden de bıktık. Gün geçmiyor ki kadınlar tacize tecavüze ve tehditlere maruz kalmadan bir hayat yaşasın. Babası tarafından tecavüze uğrayıp şantajla tehdit edilen gençliğinin baharında bir genç kadın da Marmara Üniversitesi yurdu odasında intihar ederek yaşamına son vermişti. Biz sokaklarda, otobüste, okullarda... Hayatın her yerinde bir şekilde tacize, tecavüze maruz kalıyorsak yasalarla bunun önleminin alınmasını bekliyoruz. Ama maalesef hükümet biz kadınların taleplerini görmezden gelerek, tersine tecavüzü meşrulaştıracak anayasa maddelerini gündeme getirmiştir. Bizim kaldığımız yurttaki kadınlar da dahil olmak üzere bütün ülkedeki çoğu kadın bu yasaya karşı sokaklara inmiştir. Bizler bu yasalara, baskılara, intiharlara ve cinayetlere karşı birlik ve mücadele için 8 Mart’ta alanlarda olacağız. Bizler kendi bulduğumuz bireysel çözüm yollarıyla hayatımızı devam ettirmek istemiyoruz. Artık biz KYK yurdunda kalan kadınlar olarak kadın cinayetlerine son verilmesini ve bir an önce bununla ilgili yasaların çıkarılmasını istiyoruz. Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz !

ÖNCEKİ HABER

AÜ’deki polis saldırısının görüntüleri ortaya çıktı

SONRAKİ HABER

Sonuç ne olursa olsun tedirginlik hakim!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa