01 Mart 2017 00:45

'İşçiyi değil patronu koruyan yasa ölümleri durduramaz'

İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Yapı İşletmesi akademisyenlerinden Doç. Dr. Emre Gürcanlı, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu değerlendirdi.

Paylaş

Tamer Arda ERŞİN
Ankara

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 2012 yılında yürürlüğe girdi. Ancak Kanun çıktıktan bu yana işçi ölümleri artarak devam etti. Öyle ki İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi rakamlarına göre 2016 yılında iş cinayetlerinde tarihinin en yüksek rakamı olan 1970’e ulaştı. Bu kara tablonun nedenlerini değerlendiren İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İnşaat Fakültesi Yapı İşletmesi Ana Bilim Dalı akademisyenlerinden Doç. Dr. Emre Gürcanlı, İSG yasasının altında işçiyi değil patronu koruma mantığı yattığını ifade etti. “İşçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini bir maliyet yaklaşımı ile ele alan düzenleme ve zihniyet iş kazalarının temel nedeni” diyen Gürcanlı, kiralık işçi, taşeron işçilik, uzayan çalışma saatleri ve işçi sınıfının diğer hak kayıplarının iş kazalarında artışa neden olduğuna dikkat çekti. 

İSG Yasası çıkarken meslek örgütlerinin uyarılar yaptığını ancak bunlara kulak asılmadığını hatırlatan Emre Gürcanlı, “İSG Yasa Tasarısı, iş nedeniyle zarar görebilecek işçiyi değil, işi korumayı odağına alan bir yaklaşım ile kurulmuştur. Sürdürülebilir cinayet ve hastalık sistemi genel perspektifi kurgusu ile hazırlanmıştır. Dokuzuncu Kalkınma Planı, Ulusal Sanayi Stratejisi Belgesi, Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi ve güvenceyi esnekleştiren benzeri düzenlemelerle uyum içindedir. Maliyeti düşük kılma, hızı artan ve genişleyen üretim önündeki engelleri kaldırma kaygısı da tasarıyı belirleyen diğer etmenlerdir” diye konuştu.  

‘İŞÇİYİ DEĞİL, PATRONU KORUMA MANTIĞI’

İSG yasasının altında işçiyi değil patronu koruma mantığı yattığını ifade eden Gürcanlı, “Temel yaklaşım, iş nedeniyle problem doğması halinde oluşan iş günü kaybını önlemeyi öncelikli kılmasıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini bir maliyet yaklaşımı ile ele alan bu düzenleme ve zihniyet iş kazalarının temel nedenidir. Yapılması gereken sermayeden ve siyasi erkten bağımsız ancak yaptırım gücü yüksek bir denetim organının, şu anki haliyle iş müfettişliğinin, daha iyi yapılandırılması ve korunması ile iş müfettişlerinin sayısının arttırılmasıdır” diye konuştu. 

UZMANLAR KURBANLIK KOYUN

Yasa çıkarıldıktan sonra İSG uzmanlarının iş kazası ve meslek hastalıkları nedeniyle kurbanlık koyun haline getirildiğini ifade eden Gürcanlı, “Parasını kendi patronundan alan ve onu denetlemekle yükümlü olan bir meslek dalı olabilir mi? Parasını aldığı herhangi bir şirketi bir iş güvenliği uzmanı objektif bir şekilde denetleyebilir mi veya üzerinde bir baskı hissetmez mi? İşin en can alıcı noktası da buradan başlıyor. Bağımsız ve kamusal bir denetimden söz edemiyoruz” diye konuştu. 

ÜRETİM YAPISINA BAKMAK GEREK

Gürcanlı, işyerlerinde gerçekleşen kazaların büyük bir kısmının önlem almanın ötesinde bizzat üretimin yapısıyla ilgili olduğunu belirterek şunları söyledi: “Mühendislik ve mimarlık fakültelerinde iş güvenliği dersi ya seçmelidir ya da son zamanlarda yeni yeni zorunlu ders haline gelmiştir. Ama altını çiziyorum topu topu tek bir derstir ve bu haliyle tüm başlıkların yanı sıra ek bir başlık gibi sunulmaktadır. Halbuki üretimin ve tasarımın her evresinde işçi sağlığı ve iş güvenliği göz önünde bulundurulmalıdır. Kurşunsuz PVC kapı-pencere sistemleri üretirken de bu düşünülmelidir, asbestsiz yalıtım sistemleri düşünülürken de. Titreşim ve gürültüyü en aza indirecek malzeme ve ekipman tercih ederken de, insan yerine daha fazla otomasyon tercihini yaparken de. Tüm bunlarda karar verici noktada yer alanlar bizzat sermayedarların kendisidir. En tehlikeli malzemeler ve yöntemler tercih edilir ama bizden onları tehlikesiz hale getirmemiz istenir! Teknik elemanlara, mühendis ve mimarlara dönük müfredatta kesinlikle ders konularının içine işçi sağlığı ve iş güvenliği serpiştirilmez, içkin hale getirilmez olay yalnızca önleme noktasına getirilir. Önleyecek kişi olarak da iş güvenliği uzmanımız seçilir!”

UZUN ÇALIŞMA SAATLERİ ÖLÜM GETİRİR

İş kazalarını tetikleyen unsurları da açıklayan Gürcanlı, uzun saatlerce, yoğun çalışmaların iş cinayetlerine ve meslek hastalıklarına davetiye çıkardığını, özelleştirmeler sonrası kamu hizmetlerinin temel istihdam biçimi taşeronlaşmanın ölüm ve hastalık anlamına geldiğini vurguladı.  Devletin kamusal sorumluluğu olan denetimlerinde azaldığını ifade eden Gürcanlı, “Denetimin giderek zayıflaması, şantiyeleri, fabrikaları ve özellikle de küçük sanayi sitelerini toplu ölüm merkezleri haline getiriyor” dedi. Gürcanlı, özelleştirmeleri savunan, hem kamuda hem de özelde  taşeronlaşmanın temel istihdam biçimi haline getiren, yoğun çalışma saatlerine ses çıkarmayan bir anlayışla iş cinayetlerinin önlenemez olduğunu belirterek, “Kiralık işçi, taşeron işçilik, uzayan çalışma saatleri, işçi sınıfının hak kayıpları iş kazalarının artması sonucunu doğurur bu kadar net” diye dikkat çekti.

‘BU BİR YAŞAM MESELESİ’

Gürcanlı İSG konusunda sendikaların duyarlı olması gerektiğini belirterek, “Sendikalar bu noktada, mücadeleyi bütünsel olarak yürütmek zorundalar. Sendikalar örgütlü oldukları sektörlerde sektörel analizler, ‘kaza’ ve ‘meslek hastalıkları’nı tespit etmeli, bunların nedenlerini araştırarak, ülke ölçeğinde kampanya başlatmalı, o alanda uygulanmayan mevzuatın uygulanması konusunda baskı yapmalı, örgütlenerek ve bu sayılanları yaparak ‘örgütlü işçi sağlıklı ve güvenli çalışabilen işçidir, bu bir yaşam meselesidir’ noktasına getirebilmeliler” diye konuştu.

ÖNCEKİ HABER

Çanakkale'de 4.7 büyüklüğünde deprem meydana geldi

SONRAKİ HABER

Kızıl medcezir Selanik körfezini kırmızıya boyadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa