16 Haziran 2012 15:47

Sanatçının gırtlağındaki nefes kimin?

Takvime şöyle bir baktım göz ucuyla. Ufak bir hesap yaptım, hem de kullanmadan parmaklarımı. İkinci ayına yaklaşmakta bu yolculuk. Ama ne yolculuk. Herkes uykusunun en güzel yerlerine doğru süzülmekteyken, bir iç titremesi ile uyanıverdi. Sanki hiç istemediğin kişilerin sana sürpriz parti düzenlemesi gibi bir hissiyatla karışık kar

Sanatçının gırtlağındaki nefes kimin?
Paylaş
Yiğit Sertdemir*

Takvime şöyle bir baktım göz ucuyla. Ufak bir hesap yaptım, hem de kullanmadan parmaklarımı. İkinci ayına yaklaşmakta bu yolculuk. Ama ne yolculuk. Herkes uykusunun en güzel yerlerine doğru süzülmekteyken, bir iç titremesi ile uyanıverdi. Sanki hiç istemediğin kişilerin sana sürpriz parti düzenlemesi gibi bir hissiyatla karışık karşıladık yöneltici yönetmeliği. Şaşkınlık, öfke, kırgınlık yerini eyleme dürtüsüne terk ediverdi bir anda. Bir kaç gün içinde, yedi bine yakın kişi aynı anda aynı yerde toplaşmayı başarıp duyurmaya çalıştık sağlam diyaframlarımıza yaslanıp haykırdığımız çığlığımızı. Bitmedi, sabahı karşıladık Muhsin Ertuğrul’un mezarı başından gittiğimiz, adını taşıyan (ama bitişiğindeki kongre merkezi hasebiyle ruhunu taşıdığına bin şahit) sahnenin önünde. Şarkılar söylendi, bir anda oluverdik bir avuç serseri. 1 Mayıs kortejindeydik, en emekçi hallerimizle. Kendimizi hatırladığımız bir yürüyüştü Şişli’den Taksim’e uzanan. Yetmez. Beyazlara bürünüp susuldu festivalin onurlu açılışının kapısının önünde yüzlerce insan. O  büyük ustanın, Mücap Ofluoğlu’nun gözyaşları simgeledi eylemeye devam etme isteğini ve kararlılığını. Elbet yalnız da değildik. Ankara’da beraber el ele sardık tiyatronun etrafını. İzmit’te ise hep beraber oturduk selamda sahneye. Biz. Hepimiz. Sonra Açıkhava’daydık birlikte. Müzikallere ses verdik. Sesimizi kattık suskunluğumuza. Yirmi bin sessizlik hali sardı tüm Harbiye’yi ve dahi duyan kulaklar için Ankara asfaltını. Elbette bu süreçte, hukuki ve bürokratik kanallar da yolculuğun parçasıydı. Davalar açıldı, meclise gidilip görüşmeler yapıldı. Tüm zarafet ve akıl düstur idi yolculukta. Sanatçıya yaraşır bir eyleme hali. Edilen onca lafa, olası tüm kafa karışıklıklarına, arkadan ya da yüzlere karşı edilen tüm hakaret ve haksız suçlamalara rağmen... Herkesin kendi yaşamsal kaygıları ve fikirleri ile yolculuğu değerlendirdiği şu yerde, bir köşede oturup olanları lekelemek yerine, eylemeyi seçen kişilerce taşındı onur... Sorumluluk büyük... Öyle böyle değil...  Ve nihayet gelindi Sanat Maratonu adı ile meşhur hadiseye...

Sanatçı, siz de biliyorsunuz ya, tuhaf bir mahluk... Hele şu tiyatrocu milleti... Tonlar da tonlar, etkileyici sesi ile konuştukça konuşur, sanırsın bir şey söylüyor. Halbuki aynı şeyi geveler durur işte ağzında: ÖZGÜRLÜK...

Yatar kalkar, yazar oynar, içer, sızar, ezberler, sallar... Ama hep aynı laf: ÖZGÜRLÜK...
Tek derdi... Tek çabası... Tek muradı... Ciddiyim bak, aç oku tüm oyunları, seyret ödenekli ödeneksiz tüm tiyatroları... Hepsi de aynı sesle atıyor çığlığını: ÖZGÜRLÜK...

O kör olası babası kılıklı Hamlet de aynı derdi çığırıyor, o geleceğim diye garibanları kandıran Godot mendeburu da baksan aynı dertte, şerbetli bacağını sürüyen Keşanlı Ali de ondan sebep kesiyor raconunu... ÖZGÜRLÜK!

Her alanda, binlerce ağızla söyleneduran bu sözü, şimdi daha da güçlü haykırıyor tiyatrocular... Sanatçılar... Bitmemecesine... Çünkü sanat kapsar tüm alanları... Dayak yiyen doktor da, tacize uğrayan kız, hakkını alamayan işçi de vücut bulur bir tiyatrocuda, bir oyunda... Öyleyken bir kez daha anlamak gerekir ki...

Sanatçının çığlığı, herkesin çığlığıdır... Tüm insanlığın nefesi geçer gırtlağından o sesi çıkarmadan önce...

Bunca yıpratılmış, saygınlığı bunca azaltılmaya çalışılırken sanatçıların... Şimdi daha da güçlü ve daha da kalabalık çıkacak sesleri... O yüzden bir simgeye dönüşecek bu maraton... Bu onurlu duruş... Ama keyifle, hem de büyük keyifle...

Deneyin şimdi siz de... Düşünün gırtlağınızdan geçen nefesi... Sonra o nefese yüzbinleri katın... Ve çıksın ağzınızdan o laf... ÖZGÜRLÜK.

Sanat maratonuna gelin. Birlikte uyuduğumuz yetti. Haydi uykusuz kalalım bu sefer hep birlikte.

* İstanbul Şehir Tiyatrosu Sanatçısı

SONRAKİ HABER

Şanlıurfa Cezaevi'nde Katliam

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...