31 Mart 2011 11:23

Şanslı ve şanssız işçilerin kardeşliği

Tekstil sömürünün, güvencesiz çalışmanın, cinsiyet ayrımcılığının en fazla yaşandığı sektörlerden birisidir. Yüksek çalışma saatleri, sigortasız çalışma, çocuk işçilerin sömürüsü bu sektörün olmazsa olmazları haline gelmiş durumda. Yüzlerce kişilik atölyelerde sigo

Paylaş
Faruk Ayyıldız


Cemal Tekin 26 yaşında ve bu sektörün şanslı işçilerinden. Çocukluğundan bu yana tekstil sektörünün içerisinde olan Cemal, sigortalı çalışıyor. “Sigortan olsun gerisini boşver” fikrinin her geçen gün toplum içerisinde yayıldığını söyleyen Cemal gülümseyerek, kendisine şanslı hissettiğine vurgu yapıyor. Emek sömürüsünün çok ciddi yaşandığından bahseden Cemal, 150 kişinin çalıştığı atölyelerde sigortalı çalışan işçi sayısının bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda olduğunu söylüyor. Yoğun çalışma saatlerinden şikâyet eden Cemal, tekstil sektöründe çalışan kadın işçilerin bu zorlukların çok daha fazlasını yaşadığını aktarıyor. Bir kadın işçinin, işini ne kadar iyi yaparsa yapsın erkek kadar maaş alamayacağını söyleyen Cemal, hayatın tüm alanlarında olduğu gibi tekstil sektöründe de kadınların ikinci plana itildiğini söylüyor. Çocuk işçi sömürüsüne değinen Cemal, okulda olması gereken yaşta çocukların aileleri tarafından “nasıl olsa okuyamaz” düşüncesiyle okuldan alınıp, tekstil atölyelerine gönderildiğini söylüyor. Devletin ise çocuk işçiler konusunda üzerine düşeni yapmadığını söyleyen Cemal, bu çocukların okullarda, sıralarda olması gerektiğini belirtiyor.

Mahmut Tekin 25 yaşında ve beş yıldan bu yana tekstil işinde çalıştığını söylüyor. Çok düşük ücret ile işe başladığını söyleyen Mahmut, atölyede makine kullanmayı öğrenince maaşının arttığını belirtiyor. Tekstil sektörünün düzensizliğinden şikâyet eden Mahmut, düzenli şekilde çalışamadıklarını aktarıyor. Bayram ile birlikte ayları bulan tatiller gördüklerini söyleyen Mahmut, bu süre içerisinde zorluklar çektiklerini vurguluyor. Patronların istedikleri zaman işçilerin maaşını vermediklerini, istedikleri zaman atölyeleri kapatıp, tatil ilan ettiklerini söyleyen Mahmut, tekstil sektöründe çalışan işçiler için düzenli para kazanma ve çalışma gibi kavramların hiç olmadığını aktarıyor. İstanbul gibi daha büyük şehirlere oranla Adana’da tekstil işçilerinin çok daha düşük ücretlere çalıştığını söyleyen Mahmut, herkesin gurbeti göze alamadığını ve farklı bir şehirde çalışmanın zor olduğunu bildiğini söylüyor.

Ali Tekin: 29 yaşında ve kardeşlerin en büyüğü. Ortaokulu bırakıp tekstil atölyelerinde çalışmaya başladığını söyleyen Ali, henüz yeni evlenmiş. İşin düzenli olmaması, patronların maaşı zamanında ödemiyor olması gibi sorunların kendisini zora soktuğunu söyleyen Ali, kardeşlerinin yardımı olmasa evlilik borçlarını ödeyemeyeceğini söylüyor. Çok uzun zamandır bu tekstil işçisi olduğunu söyleyen Ali, yılın yarısından fazlasını boş geçirdiklerini dahi hatırladığının altını çiziyor. İşçilerin sadece tekstil sektöründe değil her alanda sömürüldüğüne vurgu yapan Ali, çözüm olarak ise işçilerin örgütlenmesini gösteriyor. Atölyelerde sendikaların olmayışından dolayı patronların istedikleri gibi işçiye davrandıklarını söyleyen Ali, Tekel işçilerinin birliğinden bahsediyor. Sigortalı çalışmak istediği için maaşının, düştüğünü söyleyen Ali, sigorta istemezsem eğer maaşım 200 TL daha artacak ancak ben bu duruma razı olmuyorum diye ekliyor. Sağlığın paralı olduğunu söyleyen Ali, tüm bu sorunların ancak işçilerin her alanda güçlenip, ortaya eylem koymasıyla ortadan kalkacağını söylüyor.

Recep Tekin: ise ailenin en küçüğüdür. Henüz 17 yaşında ve liseyi terk ederek tekstil atölyelerinde çalışmaya başlamış. Okulu bıraktığı için aslında pişmanlık yaşadığını söyleyen Recep, makine kullanmayı yeni öğrenmiş. Makine kullanmayı öğrenince maaşın arttığını söyleyen Recep, işe 200 TL maaş ile başladığını söylüyor. Sigorta yok, yol, yemek kendisine ait derken paranın kalmadığını söylüyor. Zaten 200 TL’yi bile çok zaman düzenli alamadığını belirtiyor. Tekstil işçisinin sigortayı hayal olarak gördüğünü söyleyen Recep, çocuk işçiler konusunda ise “ben ağabeylerimden dolayı dayak yemedim ama dayak yemeyen çocuk yoktur ve yahut çok azdır” diye ekliyor. Çocuk işçilerin çoğu zaman hakaret, dayak ve küfür ile karşı karşıya kaldığını söyleyen Recep,  her çocuk işçinin kendisi kadar şanslı olmadığını, olamayacağını belirtiyor.

ÖNCEKİ HABER

BDP’li Binici yoğun bakımdan çıkarıldı

SONRAKİ HABER

AKP il binası önünde oturma eylemi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...