26 Şubat 2017 00:52

AKP ile kadınların çelişkili ilişkisi

Referandum sonucunu etkileyecek en önemli kitle kadınlar... Biz de kadınların tercihini etkileyen nedenleri Sosyolog Sevinç Doğan’la konuştuk.

Paylaş

Gizem ÖRNEK
Hilal TOK
İstanbul

Referandum yaklaşıyor, tarih yaklaştıkça ‘evet-hayır’ tercihleri hayatın her alanına daha da fazla girmeye başlıyor. Sokakta, evde, işte, okulda, çarşıda, otobüste, her yerde referandum sohbetlerine daha fazla rastlar olduk. Bu işin bir ‘yüksek siyaset sahnesi’ bir de tahminler ve anketler kısmı var tabii. Anayasa değişikliği gündeme geldiğinden beri anket sonuçları da benzer; “Referandumun sonucunu kararsızlar belirleyecek.”

A&G Araştırma Şirketinin kurucusu Adil Gür geçtiğimiz hafta “Referandumun kaderini kadınlar belirleyecek” başlıklı yazısında kararsızların oranının yüzde 10 olduğunu ve bu yüzde 10’a karşılık gelen 5 milyon seçmenin yüzde 35.6’sını ev kadınlarının oluşturduğunu ortaya koydu. Neredeyse her üç seçmenden birinin ev kadını olduğu verisiyle birlikte düşünüldüğünde rakam oldukça büyük.

Kadınların, özellikle de ev kadınlarının referandumla ilgili tutumlarını, AKP’nin kadınlar arasında nasıl bir çalışma yürüttüğünü “Mahalledeki AKP” kitabının yazarı, Sosyolog Sevinç Doğan ile konuştuk.

ÇELİŞKİLİ BİRLİKTELİK

AKP içerisinde kadınların çok önemli olduğunu, ancak siyasetin belirleyicisi durumunda olmadığını belirten Sevinç Doğan, kadınların AKP içindeki durumlarını çelişkileri ile birlikte görmek gerektiğini söylüyor. “AKP, bir yandan kadınları eve hapseden politikalar izleyip kadınların aile içindeki rollerini pekiştirirken, bir yandan da o kadını mobilize ederek kendi iktidarını yenilemek için evden çıkarıyor. Bir taraftan kadınların itiraz edeceği yasalar çıkarken, diğer taraftan küçük de olsa yaşamını kolaylaştıracak şeyler yapıyor; engellilere yardımı artırıyor, yaşlı bakımına para veriyor mesela” diyor.

Referandum sürecine de kadınların AKP ile kurdukları bu çelişkili ilişki içinde bakmak gerektiğini söyleyen Doğan’ın değerlendirmeleri şöyle: “Kadınlar referandum sürecinde çok görünür durumda. Aynı zamanda kadınlar, ülkede olup bitenden de müthiş rahatsız ve yaşananlardan yakıcı biçimde etkileniyorlar. Bir taraftan seküler alanlar gittikçe artan boyutta tahrip ediliyor, söylem düzeyinde teolojik meseleler çok ön plana çıkarılıyor, ama her şeyden önce şiddet dilinin çok yükseldiği bir eril siyasal alan var. Silahlar konuşuyor, bombalar patlıyor, erkekler konuşuyor ve kadınlar kendilerini rahatsız hissediyor bence. O yüzden de ‘Ne zaman bitecek bu savaş, terör bitecek mi’ diye soruyorlar. Çünkü bütün bu yaşananlardan kadınlar daha çok korkuyor, savaş ve her türlü şiddet kadınların hayatını daha çok zorlaştıran etkilere sahip.

Bu bahsettiklerimizin hepsi, araştırma şirketlerinin açıkladığı kadınların kararsız olduğu yönündeki verileri doğrulayabilir. Savaş dilinin yükselmesi, operasyonların devam etmesi, ekonomik alandaki istikrarsızlık... İnsanlar, en büyük sorun ne diye sorunca, geçim sıkıntısı diyorlar, önceden tek maaşla geçinebiliyorduk şimdi geçinemiyoruz, diyorlar. Geçim sıkıntısı bir ailede ilk önce kadını vuruyor ve elbette kadınlar tüm bu yaşananların farkında.”

TRAVMALARA OYNUYORLAR

Burada kadınların neden kararsız olduğunu değil, neden ‘hayır’ demediklerini sorgulamak gerektiğini, AKP’yi neden desteklediğine kafa yormak gerektiğini düşünüyor Doğan: “Ben iktidardan düşersem, başkanlık sistemi gelmezse başörtüsü meselesi tekrar açılabilir, siz var olduğunuz konumları kaybedebilirsiniz, darbe diye bir şey olduğuna göre siz yine ilticadan içeri alınabilirsiniz söylemleriyle korku iklimi yayıyorlar. İnsanların ya da toplumun yaşadığı travmalara oynuyorlar. AKP’nin kadınlara yönelik en çok vurguladığı şey başörtüsü, ‘siz benim iktidarımda başörtüsüyle kamusal alana dahil oldunuz, devlet dairelerine girebildiniz’ diyor. Sanki bir boyun borcu varmış gibi bunu sürekli ifade ediyorlar.”

YARATTIKLARI NEFRETİN ALTINDA KALMAKTAN KORKUYORLAR

7 Haziran seçimlerinden 1 Kasım’a giderken AKP’nin vurgularını hatırlatan Doğan, referandum sürecinde aynı politikanın yaygınlaştırılarak sürdürüleceğini düşünüyor: “AKP 1 Kasım’a giderken şunu iyi başardı; ‘Biz kendi ayağımıza mı sıktık acaba, elimizdekini mi kaybediyoruz, AKP düşerse biz bütün bu kazanımlarımızdan olacağız’ duygusuna ikna etti. ‘Bu bir güç mücadelesi; birisi ölümüne tasfiye edilecek, birisi ölümüne kazanacak’ duygusunu hakim kılma konusunda başarılı oldu. AKP iktidardan düştüğünde yargılanabilir, elinden belediyeler alınabilir, bütün kamu personeli değişebilir. Türkiye’de şu anda siyaset böyle işliyor. Belki insanlar AKP’yi eleştiriyorlar, belki içinde sevmedikleri bir sürü insan var, şu anda yapılan politikaların hiçbirini bilmiyorlar belki ama şunu biliyorlar AKP iktidardan düşerse bu saatten sonra ürettikleri şey nefret, kin ve müthiş bir düşmanlık ve tasfiye süreci. Cemaat meselesinde yapılan haksızlıklar, Kürt meselesinde yaşananlar, o kadar çok düşmanlık tohumu ekildi, o kadar çok kutuplaştırma yaratıldı ki artık kendileri bunun altında kalmaktan korkuyorlar.”

SİYASAL KİMLİĞİ AŞAN KADIN DAYANIŞMASI ÇOK ÖNEMLİ

Sevinç Doğan, referanduma yönelik çalışmalarda, kullanılan dilin ve söylemlerin önemine dikkat çekiyor: “Bugün yaşanan sorun başörtüsü sorunu değil, toplumda bir güven mekanizması oluşması lazım. AKP iktidardan düştüğünde kimse aşağılanmayacak, kimse kamusal alandan itilmeyecek, bu iyi anlatılmalı. Ama burada muhalefetin bıraktığı boşluklar çok fazla ve AKP bunu da iyi değerlendiriyor. Kadınlarla siyasal kimlikleri aşan, kadın dayanışmasını, kadın birlikteliğini kuracak tarzda bir araya gelmek, bunu göstermek oldukça önemli.”

AKP SİYASETİNİ KADINLARLA YERELE TAŞIYOR

“AKP, kadının ailedeki tüm rollerini kutsallaştırıp, aileyi birincil kılıp kadını kendi siyaset üretiminde önemli bir figür haline getiriyor” diyen Sevinç Doğan, AKP içerisindeki kadınlar için en önemli şeyin aile içindeki görevleri olduğunu ifade ediyor. “Ama bunun yanında partideki güçlerinin farkındalar. Görüştüğüm kadınlar, ‘Biz olmadan hiçbir yere gidemezler, kapıları çalamazlar’ bilincinde” diyor.

AKP’nin kendi siyasetini, kadınları mobilize ederek yerele taşıdığına işaret eden Doğan, bunu şöyle açıklıyor: “Kadınlar aslında siyasetin yerel aracıları diyebiliriz. Kadınlar, birim, mahallede, ilçe, il örgütlenmelerinde görev alıyor, toplantılara, eğitimlere, sosyal/siyasal ağlara dahil oluyor. Orada bir ilişki kurup siyasal kimlik ediniyor. Kendine bir yaşam biçimi kuruyor ve sosyalleşiyor. AKP, tam da görülmeyen, siyaseten gücünün farkına varılmayan, eğitim sermayesi düşük, dezavantajlı, ayrıcalıklı olmayan, evden, mahallesinden çıkmayan, sınırlarını aşma imkanı öyle ya da böyle bulamayan kadınlara özellikle de ev kadınlarına hitap etmede ve onları mobilize etmede başarılı oldu. AKP kimsenin yapamadığı sihirli şeyler yapmadı aslında. Türkiye siyasetinin yaralarını, delik deşikliklerini kapadı ve bir boşluğu doldurdu. Ama bunu yaparken de kadını eve ve aileye bağlayan bir siyaset izledi.”

AKP’DE İSLAMCI KADINLARIN MÜCADELESİ GÖRMEZDEN GELİNİYOR

Erdoğan figürünün kadınlar için çok önemli olduğunu vurgulayan Doğan, bunu şöyle açıklıyor: “Bir erkek figürü olarak Erdoğan çok önemli. O yüzden Erdoğan üzerinden yapılan tartışmalar karşılıksız kalıyor. Kadınların gözündeki, erkeklerin gözündeki ve gerçekteki  Erdoğan figürü şüphesiz bambaşka. Kadınların gözündeki Erdoğan güçlü bir lider figürü, güçlü bir erkek figürü ve bir fantezi ürünü. Hiçbir erkek için rahatça konuşamayan kadınlar için Erdoğan, duygularını ifade etmekte sorun yaşamadıkları bir figür. Ayrıca kadınlar, parti içerisinde Erdoğan sayesinde güçlendiklerini düşünüyorlar.”

AKP içerisinde İslamcı kadınların geçmişten gelen mücadelelerinin görmezden gelindiğini belirten Doğan, kadınların bu konumlarını Erdoğan’a ‘borçlu’ oldukları kanısının yaygınlaştırılmaya çalışıldığının altını çiziyor: “Örneğin başörtüsü özgürlüğü Tayyip Erdoğan’ın sayesinde elde edilmiş gibi anlatılıyor. Bu konuda kadınların daha öncesinden bu yana verdikleri mücadele görünmüyor. Sanki kadın örgütlenmesinin sıfırdan yapıldığı algısı yaratılıyor. Kadınlar Erdoğan’ın temsiliyetini ve siyasetini yeniden üreten bir güç. Kadınlar istikrarı, statükoyu ve iktidarın kendisini yeniden üreten bir güce ve enerjiye sahip. Tıpkı ev gibi, aile gibi...”

YARDIMLAR DURUMU AÇIKLAMAYA YETMEZ

Sevinç Doğan, kimi çevrelerce sıkça ifade edilen “Yardım aldıkları için AKP’ye oy veriyorlar, çıkar ilişkisi var” söylemlerini ise şöyle değerlendiriyor: “Yardımlar ANAP döneminde de vardı, DSP döneminde de vardı, CHP de yaptı. Yardımların, çıkar ilişkilerinin etkili olduğu doğru. Ama durumu tek başına açıklayamaz. Şunu görmek gerekiyor; AKP’de kesinlikle bir şirket işleyişi, neoliberal bir yapı var ve bununla bağlantılı bir sınıf atlama şansı yaratıyor. Ama kadınlar için AKP’ye dahil olmak demek öncelikle mekansal sınırları aşmak ve sosyal ilişkiler ağına dahil olmak demek. Milletvekilleriyle, belediye başkanlarıyla sohbet etmek demek. Bu, kadının bir siyasal kimlik edinmesi demek. Parasal anlamda bir kazanım olmasa bile bu bir statü edinmek demek. Çengelköy’de yakın zamanda yaptığım bir görüşmede kadınlar ‘Ben eskiden kocam bir şey söylediğinde tartışmazdım partiye gittikten sonra kocamla tartışmaya, fikrimi söylemeye başladım onun da bana bakışının değiştiğini fark ediyorum’ diyor. Yani kadın güçlendiğini söylüyor. Bu durum ‘Din üzerinden etkiliyorlar, kömür dağıtıyor’ diye indirgenerek anlaşılacak bir durum değil. AKP’den en çok duyduğumuz şey devletin artık topluma mesafeli olmadığı. Bir kesim şimdi devletin kendisi tarafından oluşturulduğunu hissediyor.”

GÜNDELİK İLİŞKİLERİ ESAS ALIYORLAR

Sevinç Doğan, ‘güçlü ve sürekliliği olan’ bir örgütlenme olarak tanımladığı AKP’nin kadın kollarının işleyişini şöyle anlatıyor: “Mahallede, ilçede, ilde, genel merkezde kadın kolları yönetimi var. Bunların her birinde komisyonlar var ve bu komisyonların sorumluları var. Mahalle başkanı her hafta ilçeden gündemleri alıyor, gündemler de genel merkez ve ilden geliyor. Başkan, bu gündemleri mahalledeki kadınlara bildiriyor. Birimlerde ve komisyonlarda yer alan kadınlar da bu gündemleri sorumluluk alanlarında anlatıyorlar. Planlanan işleri (bebek ziyareti, taziye, yaşlı ziyaret, toplantı, sohbet, derneklerle görüşme vs.) hayata geçiriyorlar. Aslında çok gündelik ilişkileri esas alıyorlar. Seçim dönemlerinde çalışma kimi yönleriyle başka bir boyuta taşınıyor. Şimdi ‘Başkanlık nedir, eskiden nasıldı, şimdi nasıl olacak’ vs. bunları anlatıyorlar. Ama kimse kafasına göre anlatmıyor, merkezden gelen bilgilendirmede neler anlatılacağı, nasıl anlatılacağı açıklanıyor.”

ÖNCEKİ HABER

Eğitim Sen Kocaeli Şubesi 10. Genel Kurulu’nu yaptı

SONRAKİ HABER

Boydak Holding işçileri: Bu anayasada işçi için bir şey yok!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...