21 Şubat 2017 15:30

Mutluluk Bakanlığı

10 Ekim Katliamı'nda yaralanan Cafer Altun, engellerini ve hayallerini yazdı.

Paylaş

Cafer ALTUN
10 Ekim Katliamı yaralılarından

10 Ekim Ankara Katliamı öncesinde ataması bekleyen bir Coğrafya öğretmeniydim. Katliamla beraber acıyı ve kanı gördüm. Gözyaşlarının içinden, yarım kalan hayallerin içinden çıktım. İnsanların duymaya tahammül edemeyeceği bir katliam alanından bir bacağı kopmuş halde hastaneye götürüldüm. 101 arkadaşımı kaybettim. Dostlarımın tedavisi hala devam ediyor, ben de öyle...

Bir çok acıdan sonra şimdi bir bacağım protez. Ve hala iyi bir dünyaya inanıyorum. 10 Ekim davalarına adalet mücadelesi için gitmeye devam ediyorum. İçimde bilyelerle yaşıyorum ve dediğim gibi inanıyorum. Ben Cafer Altun. 10 Ekim’de dostlarımı kaybettim. Protez olan bacağımla ‘Terminatör’ ailesinin bir parçası oldum. Hala mutlu bir dünyaya inanıyorum. Aşağıdaki satırları mutlu dünyanın ilk adımları olarak görün. Engellilere bakış açısının nasıl yanlış olduğunu ve nasıl olması gerektiğini bu satırlarda anlatmaya çalıştım; herkesin birlikte yaşayabileceğini, engelli bir bireye engelin aslında diğer insanlar olduğunu...

DÜNYAYI GÜZELLİK KURTARACAK VE HERŞEY MUTLU OLMAKLA BAŞLAYACAK

Bir zamanlar bir ülke varmış. O ülkede insanlar mutluluk içinde yaşarmış. Çünkü birbirlerini kıracak, birbirlerini üzecek hiçbir suç o ülkede olmazmış. Dışarıda engelli durakları, park yerleri, görme engelli yolları olmazmış çünkü kimse bunlara gerek duymazmış. Onları ayrıştırmak yerine farklı bir yola başvurulmuş ve geleceğe yatırım yapılmış. Bilim o kadar gelişmiş ki, o ülkede görme engellilerin büyük çoğunluğu görme yetilerini geri kazanmış. Kazanamayanlara da yardım etmesi için devlet insanlar görevlendirmiş. Bu insanlar görme engellilere asla kötü davranmazmış, çünkü o ülkede en kötüsü bir işi sevmeden mutsuzca yapmakmış. Ayakları tutmayan insan sayısı çok azmış herkes birbirinin yaşama hakkına saygı duyarmış, kazalar olmazmış. Bomba kelimesi sözlükten kaldırılmış; birilerini yaralamak, öldürmek diye bir şey asla olmazmış. Çünkü insanlar bir insanı mutsuz edecek bir olayın kendilerini de mutsuz edebilecegini düşünüp hep mutlu yaşarmış. Bunların dışında ayakları tutmayan o az sayıdaki kişi de yürüyecekleri güne kadar herkesin onlara çok iyi davrandıklarını söylermiş. Engelliler hızla azalmasına rağmen tuvaletler o az sayıdaki insan için tasarlanır, asansörler geniş, tekerlekli sandalye ile girebilecekleri şekildeymiş. Araçlar kaldırıma park edilmez, yaya geçidinden önce yayalar geçermiş. Trafik ışıkları hep mutluluğa ışık yakarmış. İlk okuldan ölene kadar herkes sürekli insan hakları dersleri alırmış. İnsan hakları herkes tarafından ezebere bilinirmiş.

O ülkede statüler yokmuş, meslekler ekonomik sınıfları gözetmez, bürokrasi herkese eşit davranır, kişiler cinsiyetlerinden dolayı şiddete uğramaz, insanlar etnik yapılara ayrılmazmış. Devlet toplumun her kesimine eşit davranırmış, mutsuzluk sebebi hükümetler hemen istifa eder, mutsuzlukluk yüzde 10'nu geçince seçim yapılırmış. Mutsuz bir insan görüldüğünde Mutluluk Bakanlığına bağlı görevliler hemen onun sorununu çözüp mutlu ederlermiş. Ayrıca Mutluluk Bakanlığına bağlı bu görevliler sürekli ellerinde çicek ve şekerlerle gezerek yolda ağlayan çocuklara şeker verip onu hemencecik mutlu ederlermiş.

Sözlüklerden bir çok kötü sözü çıkarmış olan bu ülkede şu aralar çok az mutsuz insan kalmış. Ve her yerde onlar aranıyormuş. Tüm dünya bunlara imrenirmiş. Ve o kadar güzellermiş ki; dünya onların yarattığı güzellik sayesinde kurtulmuş.

ÖNCEKİ HABER

Yargıçlar Sendikası Sekreteri'ne 'referandum' incelemesi

SONRAKİ HABER

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: El Bab sonrası hedef Rakka

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...