30 Mart 2011 11:11

Yarın olsun diye!

A. Suat Aytimur

Konunun paylaşımına ve yapılacaklara dair birçok fikir geldi geçti aklımdan; okulumuzun duyarlı hocalarından görüşler, çevre ve meslek odalarının konuya dair yaptıkları ve yapacakları, yerel halkın sorunları…  Tabi ki bunlar yapıldı ve yapılabilir, ancak ben kendi yaşanmışlığımı anlatmak istedim.

“Hırsızlık… Tüp…”

Tarih, 21 Mart’ı gösteriyordu. Gün güzel başlamıştı. Okul yolunu adımlarken, havada bahar kokusu, yeşil ve mavinin insanın içine işleyen güzelliği… Ders 10.15’te başlıyordu. Yani anlayacağınız, her şey çok güzel gidiyordu. Kantinden çayımı alıp, İskenderun Körfezi’nin mavisini, Amanos Dağları’nın yeşilini seyre daldım. Japonya’da yaşananlar, denizin diğer yakasında, Suriye dahil, bir çok Arap ülkesindeki halkların istemleri, dünya üzerinde varlığını sürdürmeye çalışan milyarlarca insan, bir bütün olarak geçiyordu gözlerimin önünden. Evet, bir bütündü insanlar. Binlerce farklı renk ve düşünceden oluşan bir bütün. Neydi bizi parçalayan, savaşlara sebep olan ve varlığımızın yegâne nedeni, doğayı yok olmanın eşiğine getiren?

İnsan çok, düşünce çok, soru çok, cevap çok…

Ders vakti gelmiş; içimde ardımda bıraktığım doğanın, insana umut veren güzelliği ile katları çıkıyor, koridorlardan geçiyor ve sınıfa ulaşıyordum. Hoca her zamanki gibi kendi yaşanmışlıklarının, dersin konularıyla bir bağı olduğuna inanarak ‘ders’ anlatıyordu. Dersin sonlarına doğru, konusunun nerden geldiğini kestiremediğim şu sözleri söyledi: “70’li yıllarda nükleer santraller yapılıp yapılmaması konusunda bir halk oylaması yapılmıştı ve ben de buna ‘evet’ oyu vermiştim.” diyor ve gerekçesini de şöyle açıklıyordu: “Bakın Yunanistan’da, Ermenistan’da, İran’da, Rusya’da… Çevremizde olan bütün ülkelerde, nükleer ve termik santraller var. Olabilecek herhangi bir sorunda zaten etkileneceğiz…”
Öyle çok sinirlendim ki bu duruma, sözünü bitirmesine bile izin vermeden “hocam komşumuz hırsızlık yapıyorsa, ya da evini bırakın temizlemeyi, sürekli kirletiyorsa, biz de mi öyle yapalım? Siz şimdi evde kullandığımız tüplerin de tehlikeli olduğunu söylersiniz” dedim. Hocam, “hırsızlık… tüp…” gibi şeyler söylemeye çalışırken, dersin konusu olan ‘zaman yönetimi’ sözlerine de, nasıl geçtiğini ‘anlayamadım’.

Bitirirken…

Şimdi hocama ve doğanın, yani insanlığın katline izin veren, hatta bunu destekleyen yurdumun güzel insanlarına; son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, elbette ki; biz bugünü yaşayanlar olmayabiliriz. Ancak; ben annemin, beni ve insanları nasıl sevdiğini düşünerekten, oğlumu ve başkalarının çocuklarını ne çok seveceğimi biliyorum. İnsan olan herkes böyle düşünür zaten. Yarınlara umutla bakabilmek için çokça sevgi ve çokça cesaret…

Evrensel'i Takip Et