18 Şubat 2017 00:36

Ercan Kesal: Benim de bir hikayem olmuş

150 fotoğraftan oluşan ‘Zamanın İzinde’ için Kesal, 70 farklı hikaye yazdı. Fotoğrafların yer aldığı kitap için Rıza: Bellek boşluğuna hitap edecek.

Paylaş

Vedat AYDEMİR
İstanbul

Yayım hayatına 30 yıl önce başlayan Ayrıntı Yayınları, 1000. kitabına ulaştı. Yayınevi, 30 yıllık yolcuğunu kutlamak için özel olarak 3 kitap hazırladı. Yayınevinin 999. kitabı Karl Marx’ın seçme yazılarından oluşan “Hayalet”ti. 1000. kitap ise Ercan Kesal’ın fotoğraf yazılarından oluşan “Zamanın İzinde” adlı kitap oldu. Ayrıntı Yayınları son olarak 1001. kitabın “Yüzbir Gece Masalları” olacağını duyurmuştu. “Zamanın İzinde” kitabının yazarları Ercan Kesal ve Enis Rıza, Beyoğlu’daki Mephisto Kitapevinde Masis Kürkçügil’in moderatörlüğünde söyleşi gerçekleştirdi.

‘BAŞLANGIÇTA BÜYÜK BİR KİTAP OLARAK TASARLANDI’

Kürkçügil, Enis Rıza’nın kitapta yer alan fotoğrafları seçtiğini, Ercan Kesal’ın fotoğraflara hikayeler yazdığını hatırlatarak, söyleşiyi başlattı. Fotoğrafların nasıl seçildiğine ilişkin konuşan Rıza, hem kendi arşivinden hem de genel arşivlerden fotoğraflar topladıklarını aktardı. Fotoğrafları seçmeden önce kronoloji çalışması yaptıklarını, 1910’dan 2010’a kadar olan süreçte Türkiye’de toplumsal ve siyasal çeşitli platformlarda yaşanmış süreçleri tarihlediklerini belirten Rıza, “Başlangıçta çok büyük bir kitap olarak tasarlanmıştı. Fakat düşünülen biçimde bu kitabı yapmaya kalksak epey kalın bir kitap olacaktı. Bizde daha sade bir hale getirmeye çalıştık” dedi.

‘FOTOĞRAFLAR BENİ ÇOK ZENGİNLEŞTİRDİ’

Kürkçügil, kitabın oluşum aşamasıyla ilgili soruyu bu kez Kesal’a yöneltti. Burhan Sönmez’in bu işin mimarlarından birisi olduğunu aktaran Kesal, 30’uncu yılını kutlayan Ayrıntı Yayınevi’nin 1000. kitabının da sembolik bir anlamı olduğunu, “Bu kitabı, uzağa atılan okun düştüğü yere dikilen bir nişan taşı, kitabe olarak hissettim “ sözleri ile ifade etti. Kitaba başlarken zorlanacağını bildiğini fakat olabilecek iyi işi çıkardıklarını, fotoğraflara hikaye yazarken kendisine tanınan özgürlükten söz eden Kesal, “Kitap için seçilen fotoğraflar çok kıymetli, bir çoğuna ilk defa rastladım. Fotoğraflar beni çok zenginleştirdi” dedi. 1910-2010 arası yılların seçilmesini “çok iyi bir tercih” olarak nitelendiren Kesal, “Bir imparatorluk yıkılıyor, içinden yeni bir ulus yaratılıyor. O çabayı görüyorsunuz, o yıkılan imparatorluğun ağırlığını hissediyorsunuz. Kurucu unsurların bıraktıklarını görüyorsunuz. Sonra 1950’li yıllarla birlikte tüm dünyada başlayan özgürlük talebinin, bizde neden doğru düzgün karşılığının olmadığını anlamaya başlıyorsunuz” dedi. 1970’li yıllara gelindiğinde ise aynı zamanda kendi gençlik yıllarına gelindiği aktaran Kesal, “56 yaşındayım ömrüm siyasi cinayetlerle, politik baskılarla, despotizmle, faili meçhullerle geçmiş” sözleri ile “neden ben bu çağda, doğdum? Niçin bunlara maruz kaldım?” sorularına yanıt aramaya başladığını cevap olarak da Kemal Tahir’in “Hikayesi olamayan insanlara acıyorum” sözünü hatırlatarak “Benim de bir hikayem olmuş” cevabını bulduğunu aktardı.

‘BİR HAFIZA İNŞA ETMEYE ÇALIŞTIK’

Masis Kürkçügil, bu kitabın aynı zamanda “bellek boşluğuna” hitap ettiğini belirterek, “Unuttuğumuz, bilmediğimiz bir takım anlara dokunuyor. Gösterdiği şeyin yanı sıra fotoğraflar, görmediklerinize de davet ediyor” diyerek toplumsal hafıza sorusunu Enis Rıza’ya yöneltti. “Türkiye insanları olarak bir hafıza sorunumuz var. Toplumsal hafızayı inşa edebilecek kurumlar yok” diyerek söze başlayan Rıza, bir belgeselci olarak Türkiye ile ilgili bir çalışma yaptıklarında konu ile ilgili fotoğrafların çoğunu yurt dışında aradıklarını aktardı. Toplumsal tarihle ilgili bilgi ve belgeleri gerçek anlamıyla çöplüklerden bulduklarını ifade eden Rıza, örnek olarak İttihat ve Terakki’ye ait cam negatifleri İstanbul Bebek’te bir çöpte bulduğunu söyledi. Bir hafıza inşa etmeye çalıştıklarını, bu kitabın ilham olmasını istediklerini ifade eden Rıza, fotoğrafların yıllarca önce tescilli dergi veya yayınlarda çıkabildiğini belirterek kimi zaman telif haklarıyla da uğraştıklarını aktardı.

‘FOTOĞRAFLAR BİR DONMA HALİDİR’

“Kitapta yer alan hikayelerin, bize anlatılan dışında bir hikaye arayışı” olduğunu söyleyen Kürkçügil, “Bahsedilen bütün hikayelerden bizim geleceğimize ne aktarılabilir” sorusunu Kesal’a yöneltti. Kitaptaki hikayelerin birinden örnek veren Kesal, “Mustafa Kemal’in cenazesi geçerken, Yahudi esnafı düğmeleri kopartır. Bu yas tavrıdır. Yüzlerce düğme yerde yuvarlanırken, yağmur sesi gibi bir ses çıkar” bu hikayenin anlatılması gerektiğini belirterek, “Fotoğraf bir donma halidir, ona bakan kişiyle birlikte ısınıp çözülmeye başlar, o yüzden sinemaya ihtiyaç duyulmuştur. Arkasında neler yaşandı” dedi. düğme fırlatıldığı anda aynı zamanda birilerinin de Dersim’e bomba fırlattığını ifade eden Kesal, her iki olaya da korkusuzca, yansız olarak, insan vicdanıyla bakılırsa iyi bir ilişkinin kurulabileceğini belirtti. Kesal, “Fotoğraflar Anadolu’nun bu toprakların sesi olsun istedim, yazarken” sözleriyle çok kıymetli bir iş yapmaya çalıştıklarını aktardı.

Kitapta kullanılan ilk fotoğrafın hikayesini de soran Kürkçügil, Resneli Niyazi’nin hikayesini Kesal’dan dinlemek istediğini belirtti. Fotoğrafları seçerken estetik, üzerinde oynanmış fotoğraflardan uzak durduğunu hatırlatarak söze başlayan Kesal, “Geyik yapmak” deyiminin Resneli Niyazi’nin beraberinde İstanbul’a getirdiği geyiğin halk arasında çok konuşulmasından dolayı ortaya çıktığını ifade etti. Kesal, “Ne şehittir ne gazi” cümlesinin de yine Niyazi Bey’den geldiğini belirterek şunları söyledi: “Koruması, Niyazi Bey’i yanlışlıkla vurup öldürmüş. Sonra karar verememişler, şehit mi? Değil mi? Bu yüzden fotoğraf birçok şeyi anlatıyor.” Hikayede geyiğin hayatının nasıl son bulduğuna ilişkin detaylara takıldığını belirten Kesal, “Bilet kesip, Niyazi Bey’in geyiği seyrettirilmiş ve birileri bundan para kazanmış” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Konya'da sobadan zehirlenen çift yaşamını yitirdi

SONRAKİ HABER

Doğa ve insan not eder

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...