17 Şubat 2017 00:40

Başkanlık sistemine neden hayır diyorum?

Kartal Belediyesinde çalışan işçiler, başkanlık referandumunda neden 'hayır' oyu kullanacaklarını Evrensel'e yazdılar.

Paylaş

Kartal Belediyesi işçisi
İstanbul

Bir aileyi yönetme yetkisi (Reisliği ) bile tek kişiye vermeyip eşler arasında yetki paylaşılırken,
Küçük bir köyde dahi biri muhtar ve 4 azadan oluşan yönetim şekliyle tek başına muhtara yönetme yetkisi verilmiyorken,
Bir dernek yönetimi bile en az 3 üyeden oluşup ayrıca denetim kurulu tarafında denetlenirken; 
Bir kooperatif yönetimi dahi en az 3 üyeden oluşup denetim kurulu tarafından denetlenirken;
Sendika yönetimlerinin ve onlara bağlı şubelerinin yönetimleri bile en az üç üyeden oluşup denetim kurulu tarafından denetlenirken,
Yukarıda bahsettiğin kurumların yönetimleri bile tek elde toplanmayıp ayrıca hem kendi denetimleri tarafından hem de devlet tarafından denetlenip yanlış ve usulsüzlük görüldüğünde yargılanıp hesap sorulurken;
Bir ilçe belediyesinin dahi meclis yetkileri ve onayı aranırken;
Türkiye gibi büyük bir devlet yönetiminin tek kişiye verilmesinin, bütün yetkilerin tek kişide toplanmasının, denetimin ve yargılanmasının neredeyse imkansız hale getirilmesinin kabul edilir bir yanı yoktur. Bir ülke yönetiminin bir araç yönetimiyle veya gemi yönetimiyle kıyaslanması akıl tutulmasından başka bir şey değildir.

BAKKAL DEĞİL DEVLET YÖNETİMİ

Akıl tutulması değilse bakkal dükkanı, dernek, kooperatif, sendika şubesi veya holding yönetiminden değil büyük bir devletin yönetiminden bahsediyoruz. Demokrasinin vazgeçilmez kuralı olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin yok edildiği bunun tam tersi kuvvetler birliğinin olduğu bir sistem veya rejim adı ne olursa olsun kabul edilir bir yanı yoktur.

Yasama organı olan TBMM için kendi partisine ait milletvekili listesini aynı kişi yapacak. Anayasa Mahkemesi üyelerinin bir bölümünü doğrudan kendisi, diğerlerini ise kendisinin belirlediği milletvekilleri atayacak. Yani onları da dolaylı olarak yine kendisi atamış olacak. Dolaylı ya da kendisinin atamış olduğu Anayasa Mahkemesi üyeleri kendisini nasıl denetleyecek ve yargılayacak?

YA DENETİMSİZ BIRAKANLAR?

Daha yeni ve güncel olan bir konudan bahsetmek istiyorum: TBMM divan üyeleri ve grup başkan  vekillerinin iletişim harcamaları sınırsızmış. Bu sınırsızlık hangi dönemden beri var? Kimlerin bu sınırsızlık yasasını yapıp onayladığını da bilmiyoruz. Elif Doğan’ın bir yıllık 1 milyon 200 bin liralık ve ardından bir aylık 800 bin liralık faturası sayesinde haberdar oluyoruz! Kim bilir sınırsızlık getirildiğinden bu yana bu ve benzeri kaç tane fatura olmuştur. Bu ülkede çok sayıda insanımız yoksullukla boğuşurken; çöplerden ve pazar artıklarından karnını doyurmaya, ihtiyaçlarını gidermeye çalışırken böyle bir faturadan böyle bir sınırsız harcamadan haberdar oluyoruz! Bu harcamayı yapan kişi ya da kişiler adı, düşüncesi, görevi ne olursa olsun hiç kuşkusuz suçludur.

Peki bu harcamayı sınırsız yapanların, denetimsiz bırakanların hiç mi kabahati, suçu yok. Şimdi bir devletin yönetimi tek bir kişiye, sınırsız yetkiyle; denetimi, yargılanması ve sorgulanması imkansız kılınarak verilmek isteniyor. İletişim faturasının sınırsızlığı maliyeti 2 milyon lira. Tek kişinin sınırsız yetkilerini ve  denetimsizliğini siz düşünün! Devlet yönetiminin bir kişiye denetimsiz ve sınırsız yetkiyle bırakılmasının maliyetini hesaplamaya aklım ve kapasitem yetmiyor.

KIZIM DA OLSA OĞLUM DA OLSA HAYIR...

Başkanlık sistemi daha gelmeden bile fiili durum yaratılarak yasal grevlerin yasaklanması, en ufak farklı bir sese dahi tahammül edilmeyip, cezaevlerinin siyasi muhaliflerle ve gazetecilerle doldurulması! Muhalif radyo, televizyon ve gazetelerin yasaklanıp kapatılması, kitaplar, dergiler basılmadan toplatılması... Varın yarınları siz düşünün! Ahmet veya Mehmet fark etmez. A düşünceli veya B düşünceli hiç fark etmez. Bu durum kabul edilebilir gibi değildir. En güvendiğim kişi veya benimsediğim siyasi düşünceden biri de olsa yine kabul etmem. Çünkü o kişinin de bir ömrü ve yönetme süresi vardır. 

Yarın başka kişilerin, bilerek ya da bilmeyerek aynı yetkileri kötüye kullanmayacağının garantisi yok. Öncesinde kim ne kadarını kulandı bilmiyoruz, bir Elif Doğan’ın sınırsız iletişim faturasının 13 aylık maliyeti 2 milyon lira. Elif Doğan gibi bir kişinin sınırsız yetkilerle devleti yönetmesinin maliyetini, bedelini tahmin etmeye aklım ve bilgim yetmiyor.
Sizinki yetiyor mu?

Sınırsız faturalara hayır! Sınırsız yetkilere hayır! Tek adama hayır! Denetimsizliğe hayır! Kuvvetler birliğine hayır!

Kızım da olsa hayır, oğlum da olsa yine hayır!

 

SALDIRILARIN GÖRÜLMESİ AÇISINDAN ÖNEMLİYDİ

Kartal Belediyesinde çalışan taşeron işçisi
İstanbul

Değerli Evrensel okuru emekçi arkadaşlar. 

13 Şubat pazartesi günü Genel-İş Anadolu Yakası 1 No’lu Şubenin Kartal Hasan Ali Yücel Kültür Merkezinde yaptığı Taşeron, Bireyse Emeklilik Sistemi ve Referandum konulu eğitim çalışmasının  işçiler üzerinde olumlu bir etki yarattığını  söylemeliyim. Bu çalışma asgari ücretle başlayıp, BES ve grev yasaklarıyla daha da azgınlaşan saldırıların referandum sonrası nasıl bir yol izleyeceğinin geniş emekçi kesimler tarafından görülmesi ve bu nedenle referandumda işçi ve emekçilerin hayır demesinin öneminin anlaşılmasına yönelikti. 

Bu çalışma aynı zamanda DİSK’in 50. kuruluş yılına de denk geldi. Bu saldırıların DİSK’in tarihine uygun bir mücadeleyle püskürtüleceğini bilerek, biz belediye işçileri olarak “BES’e de hayır, referandumda da hayır” diyeceğimizi duyurduk.

 

BİZE KESİNTİSİZ MÜCADELE DÜŞÜYOR

Kartal Belediyesi işçisi
İstanbul

13 Şubat 2017 tarihinde çalıştığımız belediye, Kartal Belediyesinde örgütlü olan Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu Şube Hasan Ali Yücel Kültür Merkezinde Bireysel  Emeklilik Sigortası ve referandumla ilgili bilgilendirme ve eğitim çalışması yaptı.
Uzun bir aradan sonra sendikanın yaptığı bu geniş katılımın  gerçekleştiği toplantıyla ilgili, çalışan sayısına göre çok da iyi değildi. Ama en son yapılan şoför eyleminden sonra gelinen nokta bir çok umutsuzluk, kırgınlık ve sendikaya olan güvenin sarsılmasına sebep olmuştur. 

Bu noktaya gelinmesinde hepimizin eksikleri, yanlışları ve zaafları olmuştur. Ama ülkenin geldiği nokta, toplumun sıkıntıları ve emekçilerin dertleri kimsenin keyfini beklemiyor.

Sermayenin saldırısı aralıksız devam ediyor. Emek cephesi olarak bize de bu saldırılar karşısında kesintisiz örgütlü savunma ve mücadele düşüyor.

 

SANDIĞA GÖMECEĞİZ

Kartal Belediyesinde çalışan taşeron işçisi
İstanbul

Değerli Emekçi arkadaşlarım ve yoldaşlarım; 

13 Şubat tarihinde Genel-İş  1 No’lu Şube üyesi Kartal Belediyesi işçileri olarak katıldığımız BES, taşeron ve referandum eğitim çalışmasına hükümetin ülke genelindeki baskı ve yasaklamalarına karşı ciddi bir katılım sağladık. BES’in uygulandığı bütün ülkelerde emekçi sınıfına hiçbir getirisi olmadığı, aksine aldığımız üç kuruş maaşa göz dikilip bunun nasıl özel şirketlere peşkeş çekildiğini gördük. Önümüzdeki aylarda gerçekleşecek olan referandumda bu ülkenin asıl sahipleri olan biz işçi ve emekçi  sınıfına büyük iş düşüyor. Bütün baskılara rağmen geçmişte olduğu gibi işçi sınıfına yakışır bir şekilde saldırıları püskürteceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Bu ülkenin emekçileri olarak 16 Mart’ta BES’i, 16 Nisan’da da referandumu sandığa gömeceğiz.

 

ÖNCEKİ HABER

Çavuşoğlu: CHP her seferinde masayı terk etti

SONRAKİ HABER

Şişli'de bir sokağın istinat duvarı çöktü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...