16 Şubat 2017 01:00

Bu sadece Muhammed’in hikayesi

4 yıldır Türkiye'de yaşayan, 14 yaşında bir çocuk işçi olan Suriyeli Muhammed'in hikayesi, mültecilerin yaşam koşullarına dair sadece küçük bir örnek.

Paylaş

Serap CAN
Tuzla

“El Bab’da o kadar bizim askerlerimiz şehit düşüyorken Suriyeliler burada sefa sürüyor, devletten para alıyorlar, hastanede ücretsiz muayene oluyorlar” diyenlerin iddialarını, gelin bir de 14 yaşındaki Muhammed’in yaşadıklarına bakarak değerlendirelim.

Dinlenmek ve bir de çay içmek için gittiğimiz börekçide orada çalışan Muhammed'le de sohbet ettik. Muhammed, çalışan Suriyeli çocuk işçilerden sadece biri. Muhammed henüz 14 yaşında. Türkiye’ye ne zaman geldiğini, neden okula gitmediğini, aile durumunu ve çalışma koşulları gibi temel sorulardan sorduk ona. Muhammed 10 yaşındayken gelmişler Türkiye’ye. Annesi babası Muhammed ve 3 kardeşiyle birlikte yaşıyorlar. Aslında 5 kardeşlermiş ama bir abisi Suriye’de atılan bir bomba sonucu ölmüş. Zaten o yüzden gelmişler Türkiye’ye. Suriye de 5. sınıfta okuyan Muhammed Türkiye’de sadece bir hafta gitmiş okula. 

Neden devam etmediğini “Okulda öğretmenler normal davranıyordu ama çocuklar sürekli dalga geçip, ‘Suriyeli, Suriyeli’ diye alay ediyorlardı. Ben de dayanamadım kaçtım. Bir daha da gitmedim okula” sözleriyle anlattı. Evde sadece bir ağabeyi ve kendisi çalışıyor. "Ne kadar ücret alıyorsunuz" diye sorduğumuzda fırında çalışan ağabeyinin 1100, kendisinin ise 1000 lira aldığını anlattı. Çalıştığı yerden çıkıp fırında çalışan ağabeyinin yanına girmek istiyor. Şu anki çalıştığı yerde sabah 5’ten akşam 6’ya kadar çalıştığını ama az para aldığını, abisinin ise daha kısa çalışıp 1100 lira aldığını söyledi. “Bu aldığınız maaşlar yetiyor mu size?” diye sorduk. “Hayır yetmiyor” diyen Muhammed’e "ne kadar kira veriyorsunuz, eviniz nasıl" diye sorduğumuzda, sobalı bir eve 400 TL kira verdiklerini öğrendik. Biz de bunun üzerine “Peki belediyeden veya her hangi bir kurumdan para yardımı veya yakacak yardımı filan alıyor musunuz?” diye sorduk. “Hayır almıyoruz, yakacağı da millet getiriyor. Millet yardım ediyor” dedi. “Getirmedikleri zaman ne yapıyorsunuz?” sorusuna ise şu yanıtı verdi Muhammed: O zaman da battaniyenin altına giriyoruz o şekilde ısınıyoruz. “Türkiye’yi seviyor musun? Memleketini özlüyor musun?” dediğimizde Türkiye’yi sevmediğini, Suriye’de savaş bitince tekrar geri gideceklerini söylüyor. 

Bu kez Muhammed bana soru soruyor: Senin memleketin nere? Gülerek cevaplıyorum soruyu. “Peki sen oraya mı gitmek istiyorsun? Burada mı kalmak istiyorsun?” diye devam ediyor. Burada kalmak istediğimi söyleyince “Ben senin yerinde olsam memleketime giderdim” diyor ve gelen bir müşteriyle ilgilenmek için yanımızdan ayrılıyor. 

Şimdi özetleyelim bu sohbeti. Bir çocuğun kendi yaşıtlarının alay etmesi sonucu biten okul hayatı, bir çocuğun sabah gün doğmadan akşamın gün batımına kadar 13 saatlik bir çalışma zamanı, bir çocuğun çocukça özleminin önüne geçen memleket özlemi, bir çocuğun sevgiden, barıştan önce tanıştığı savaş ve kan, bir çocuğun çocukluğundan önce büyüyen büyüklüğü. Bu sadece bir Muhammed’in hikayesi, ama kaç tane daha Muhammed gibi çocuk var. Bu çocuklar belki de kendilerini şanslı sayıyorlar en azından yaşadıkları için.

 

ÖNCEKİ HABER

Gençlerin seçilme hakkı var, işi yok!

SONRAKİ HABER

Esenyalı'da çocuk istismarı şüphesine karşı polis kayıtsız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...