15 Şubat 2017 00:30

İşe geri dönme hakkımı istiyorum!

BES Kocaeli Şube Başkanı Gülüzar Ateş, hukuksuz bir şekilde görevinden ihraç edilme sürecini, mücadelesini ve taleplerini Evrensel'e yazdı.

Paylaş

Gülüzar ATEŞ
BES Kocaeli Şube Başkanı

Ülkemizde kamu alanında örgütlü olan ve toplumsal mücadele odaklarından biri olarak kabul edilen KESK’te (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu) yöneticiyim.

27 Aralık 2016 tarihinde, herhangi bir soruşturma geçirmediğim halde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden 657 sayılı Kanun’un 137 ve 138. maddelerine atıfta bulunularak görevden uzaklaştırıldım. 6 Ocak 2017 tarih 679 sayılı KHK ile ihraç edildim.

2001 yılında BES’e (Büro Emekçileri Sendikası) üye oldum. Üye olduktan sonra işyeri sendika temsilciliği yaptım. 2004 yılından itibaren sendika şube yöneticiliği, 2014 yılından itibaren ise Büro Emekçileri Sendikası Kocaeli Şube Başkanlığı görevini yürütmekteyim.

Sendikal çalışmalarım bahane edilerek 28 Temmuz 2011 tarihinde Çayırova Sosyal Güvenlik Merkezine sürüldüm. Sürgüne karşılık hem dava açarak hukuksal mücadele başlattım, hem de çok sayıda basın açıklaması ve eylem gerçekleştirdim. Bu dönemde Kocaeli’deki bütün kitle ve emek örgütleri yoğun bir dayanışma gösterdiler. İlimiz CHP’li milletvekillerinden Haydar Akar ile görüşmeler yaptık ve CHP Milletvekili Mehmet Hilal Kaplan Mecliste soru önergesi vererek bana destek oldu.

Bu sürecin sonunda, Kocaeli Valiliği ve Bakanlık bir müfettiş görevlendirme gereği duydu. Gelen müfettişin yaptığı soruşturma sonucunda haksız ve hukuksuz bir şekilde sürgün edildiğim tespit edilip, müfettiş raporuna istinaden tekrar eski görev yerime ve servisime verildim. Ayrıca sürgün edilmem ile ilgili açtığım dava da kazanılmıştır. 

Sürgünden dönmek için verdiğim mücadele sonrasında üzerimdeki baskı arttı. OHAL’in getirdiği yoğun baskı ortamında, ihraç edilmeme kadar uzandı. 

Sendika yöneticisi olduğum günden itibaren, KESK’in ve BES’in aldığı tüm kararları Kocaeli’de hayata geçirdim. Kamu emekçilerinin ekonomik, sosyal ve siyasal olarak daha iyi bir yaşantıya sahip olması için, sendikal mücadelenin gereğine ve önemine inandım. Ayrıca Sendika Şube Başkanlığı yaptığım süre boyunca, çalışanların her türlü sorunu ile ilgilendim, kurumlarda yapılan hakkaniyet ve liyakate uygun olmayan, siyasi ilişkilerle yapılan usulsüz atamaların takipçisi oldum, bunları basın ile paylaştığım gibi, ilgililer hakkında suç duyurularında bulundum ve anlaşılıyor ki; benim ve sendikamın bu hukuksuzlukların peşini bırakmamamız, gündemde tutmamız, gerektiğinde basınla ve ilgili kurum yetkilileri ile paylaşmamız, bu usulsüz ve hukuksuz atama ve uygulamaları hayata geçirenleri son derece rahatsız etti. Biliyorum ki ihraç edilmem ile ilgili nedenler, sendikal mücadelem ve sendikal çalışmalarımdır. 
Açığa alınma kararı (657 sayılı Kanun’un 137 ve 138. maddeleri) “amirleri tarafından, görevde bulunması sakıncalı personel” kriterine göre verilmiştir. Mücadele eden bir sendika başkanı olmak, “amirler” tarafından “sakıncalı” tanımlanmak için yeterlidir. 

Hiçbir terör örgütü ile hiçbir bağlantım yoktur. KESK ve Kocaeli Dersimliler Derneği dışında, hiçbir örgüte üyeliğim de yoktur. İşten atılmamın tek nedeni, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yaşanan baskı ortamıdır.  

Başarısızlığa uğrayan darbe girişiminin ardından hükümet, darbecileri cezalandırma ve tasfiye etme adına bir saldırı dalgası başlattı. Ancak bu saldırı, asıl olarak toplumsal muhalefet odaklarını yerle bir etme çabasına dönüştü. Bütün ilerici-demokrat-devrimci kesimler bu saldırının hedefi haline geldi. 

En yoğun saldırının yaşandığı alan ise, sendikalar ve kitle örgütleri oldu. Emek ve demokrasi mücadelesi veren KESK’in (Kamu Emekçileri Sendikalar Konfederasyonu) sendikal mücadelesinde büyük emeği olan, direnen üyeleri ve yöneticileri işten çıkartıldı, hakları gasbedildi. 

Ben de KESK’e bağlı BES (Büro Emekçileri Sendikası) Kocaeli şube başkanı olarak, bu saldırıların doğrudan hedefi oldum. Somut hiçbir suçlama, hiçbir kanıt olmadan, hiçbir hukuki çerçeveye dayanmayan bir biçimde, yasalara aykırı bir tutumla, bir gece yarısı KHK’si (kanun hükmünde kararname) ile beni işten çıkardılar. Çalışma ve üretme hakkım elimden alındığı gibi, emekli ikramiyem de gasbedildi.

İhraç kararının bana bildirilmesinin ardından, Kocaeli’de birçok kurum destek olmak için basın açıklamaları ve ziyaretler gerçekleştirdi. Kocaeli’de, ihraç edilen tek sendika başkanı olduğum için önemli bir etki yarattı, yerel basında yer aldı. Ayrıca, CHP Milletvekili Fatma Hürriyet Kaplan, Mecliste benim durumuma ilişkin bir soru önergesi verdi. 

AKP hükümeti, darbe ve OHAL (olağanüstü hal) ortamını bahane ederek, bir hamleyle birkaç saldırıyı birden gerçekleştirmektedir. 
Birincisi, ülkemizde kamu çalışanları için iş güvencesi, uzun yıllar verilen mücadelenin sonucunda kazanılmış bir haktır. KHK’lerle işten çıkarma yöntemi, kamu emekçileri için iş güvencesinin ortadan kaldırılmasıdır.

İkincisi, işten çıkartılanların önemli bir kesimi, kıdem tazminatı ve emekli ikramiyesi hakkından yoksun bırakılmaktadır. Devlet açıkça, ekonomik kazanımlarımıza el koymaktadır. Ekonomik krizin bu kadar derin olduğu bu koşullarda, bizim hakkımız olan para, devletin kasasına aktarılmaktadır. 

Üçüncüsü, yeşil pasaportlarımızın iptal edilmesi başta olmak üzere, birçok sosyal hak elimizden alınmakta, hatta işten atılanların ezici çoğunluğu, başka bir alanda işe girmesi engellenerek açlığa mahkum edilmektedir. 

Dördüncüsü, asıl amaç KESK’i bitirmek, böylece bir toplumsal mücadele odağını yok etmektir. 

Bugün görevden alınan 97 bin 679 kamu çalışanının, 2 bin 550’si KESK üyesidir. Bunların önemli bir kısmı da KESK’e bağlı sendikalarda yöneticilik yapan kamu emekçileridir. 

Ülkemizde darbe öncesinde de hükümet, muhalif kesimler üzerinde yoğun bir baskı uyguluyordu. Uluslararası kurumların hazırladıkları raporlardan, oluşturdukları istatistiklere kadar, bu veriler zaten çoktan resmiyete dökülmüş durumda. 1 Mayısların yasaklanmasından tutuklu gazeteci sayısına kadar birçok konuda uluslararası kurumların raporları ve mahkeme kararları var. 
15 Temmuz sonrası, bu tablo daha da derinleşti, yaygınlaştı, hükümetin saldırıları pervasızlaştı. Muhalefeti genel olarak susturma çabası, AKP Hükümetinin en önemli icraatlarından biri haline geldi. 

AKP Hükümeti bugün “anayasa değişikliği” adı altında, tüm yetkinin tek elde toplandığı, baskının ve zulmün arttığı bir sistem oluşturmak için harekete geçmiş durumda. Bunu başarabilirse, hukuksuzluk artacak, baskı yoğunlaşacaktır.

Benim işten atılmam, ülkemizde yaşanan baskı ortamının bir özetidir. Ben Alevi’yim, kadınım, sendikacıyım. Ve bunların her biri için ayrı baskı görüyorum. Sendikal mücadele dışında herhangi bir siyasal faaliyetim yok. Buna rağmen işten atılmış olmam çarpıcıdır. 
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bakan Yardımcısı Orhan Yeğin’in bizzat kendisi, Sendika Genel Merkezimiz ile 12 Ocak 2017 tarihinde ihraçlar ile ilgili yaptığı görüşmede, kamu emekçilerinin ihraçlarının, ihbarcıların “yemin etmesi” ile gerçekleştirildiğini söyleyebilmiştir. Bu söylemi Büro Emekçileri Sendikası sitesinde Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bakan Yardımcısı Sayın Orhan Yeğin ile görüştük başlıklı yazısında mevcuttur.

Hukuksuzluğun, iş güvencesizliğinin, masumiyet karinesini dikkate almamanın bundan daha çarpıcı bir örneği yoktur. 

Ben işe geri dönme hakkımı istiyor, bunun mücadelesini veriyorum. Bu konuda, tüm kurumların destek ve dayanışmasını bekliyorum.

 

ÖNCEKİ HABER

Rusya’da bir köpek –21 derecede çocuğu donmaktan kurtardı

SONRAKİ HABER

PSG, Barcelona'yı tarihi farkla yendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa