12 Haziran 2012 17:50

SYRIZA bir umut ama nereye kadar?

Yunanistan’da 6 Mayıstaki seçimlerin ardından hakkında en çok konuşulan parti kuşkusuz SYRIZA oldu. Seçimden “sürpriz” bir zaferle çıkan SYRIZA kimileri için krizden kurtuluş umudu kimilerine göre ise kriz politikalarını uygulamak üzere piyasaya sürülmüş “sol görünümlü” b

SYRIZA bir umut ama nereye kadar?
Paylaş

Seyit Aldoğan


SYRIZA oylarını neredeyse dörde katladı. Olayların bu noktaya gelmesinde tayin edici olan etkenler nelerdir, nasıl bir süreç yaşandı?
6 Mayıs seçimlerinde SYRIZA çok ciddi bir başarı elde ederek ana muhalefet partisi konumuna geldi. Bu sonuçların ortaya çıkmasına neden olan esas etken ise AB’nin, IMF’nin ve AB merkez bankasının Yunan halkına dayattığı politikalara duyulan tepki ve hoşnutsuzluktur. Eşi görülmemiş bir politik yağmacılığı gündeme getirerek Yunan halkını yoksulluk ve sefaletin kucağına ittiler. SYRIZA bu şartlarda izlediği politikalarla Yunan halkının güvenini kazandı. Yıllardan beridir hükümet olan PASOK ve Yeni Demokrasi Partisine (YDP) karşı gerçek bir halk muhalefeti olarak ortaya çıktı ve bu yönde hareket etti. Muhalefetimiz sadece radikal bir söylemde kalmadı; kapitalizme, liberalizme ve troykaya karşı ortaya koyduğumuz alternatif politikalar kitleler içinde bir umut yarattı. Diğer yandan “sol bir hükümet” önerisini kitleler içinde gündeme getirdi ve saldırıların önüne geçmek için “sol bir cepheye” duyulan ihtiyaca dikkat çekerek, birlik ve ittifak çağrıları yaptı. Ayrılık noktalarımızı bir kenara bırakarak bizi bir araya getirecek olan talep ve politikalar üzerinden birlik sağlama önerisi oldukça ciddi bir umut yarattı. Ancak ne yazık ki güçlü bir “sol ittifak” beklentimiz gerçekleşmedi. Ama kitleler nezdinde bir umut yarattı ve onlara güven verdi. Ortaya konan program ve kitlelere verilen güven sandığa yansıdı ve SYRIZA beklentilerin çok üzerinde bir oy aldı.
 
Seçim sonuçları otuz yıldan beridir devam eden iki partili dönemin kapandığını ortaya koyuyor.
Evet. İki parti, tarihlerindeki en düşük oy oranını aldılar. Halk troyka partilerine sırtını döndü ve işçi ve emekçileri ve ezilen toplumsal kesimleri gözeten, ilerici önerilerle ancak dayatılan kapitalist- liberal politikalara dur denebileceği mesajını verdi.

Oylarını artıran sadece SYRIZA olmadı. Genel olarak AB ve IMF politikalarına karşı olduğunu söyleyen tüm partilerin oylarında değişik oranlarda artışlar oldu. YDP ve PASOK, bu durumu, seken oylar, küskün oylar, protesto oyları ya da tepki oyları olarak adlandırıyor. Yani olayı kitlelerin bir anlık protestosu, gelip geçici vb. basit tutumlara indirgiyor. Öyle mi gerçekten. Küskün ve kızgın oylar mı size geldi?
Evet oyların önemli bir bölümü bir çok partiye dağıldı. Fakat buna kör bir protesto demek doğru değil. Verilen oylar iki partili yönetime, troykaya, saldırı politikalarına, işsizlik ve yoksulluğa karşı olunduğu için verilmiştir. Bu oyların çok büyük bir bölümü sol partilere ve ortaya koyduğu alternatif politikalarla umut ve güven yaratan SYRIZA’ya verildi. Önümüzdeki seçimlerde SYRIZA’nın oylarında yeni ve ciddi artışlar bekliyoruz. Tabi böyle bir sonuç yeni bir dönemin açılacağı, yeni alternatiflerin taban bulacağı anlamına gelmektedir. “Sol bir hükümet” olasılığı büyük. Bu kolay değil ama imkansız da değil.

SYRIZA hangi sloganlarla seçime girdi, halka, işçi ve emekçilere hangi çağrıları yaptı? Öne çıkardığı talepler nelerdi?
Bizi bugünkü duruma sürükleyen karanlık döneme son vermenin, ülkeyi talan ve yağmaya açan, toplumu yoksulluk ve çaresizlikle baş başa bırakan partilerin cezalandırılmasının zamanı geldi dedik. Bu partileri bir kenara iterek birleşmiş bir solla ülkemize ve sorunlara sahip çıkalım diye çağrılar yaptık. Bizim merkez sloganımız buydu. Hedefimiz troykanın yeni sömürgeci postalı altında ezilmek istenen ülkemizi kurtarmaktır. Bu çağrılarımıza halktan olumlu bir yanıt aldığımız bir gerçek. Bu yönde önemli bir adım attık ve inanıyoruz ki 17 Haziranda bu başarımızı tamamlayacağız.
 
Seçimlerden önce YDP, PASOK ve diğer iktidar merkezleri SYRIZA’nın teröre destek verdiğini, yasallık sınırlarını zorladığını, ülkede istikrarsızlığı hedeflediğini söylerken seçim sonrası “SYRIZA diğer partilerle hükümet kursun biz dışarıdan destekleyelim” diye açıklama yaptılar. Ne değişti de size böyle bir öneriyle geldiler? Neden hükümet kurmayı kabul etmediniz?
SYRIZA ülkemizin egemen ve gerici güçlerinin kirli saldırı ve propagandalarının hedefi oldu. Bize terörist dediler, teröre destek verdiğimizi söylediler. Sadece bunlar da değil, yasa dışı göçmenlere kucak açtığımızı, Yunan halkından çok yabancıları gözetip kollayan bir politikaya sahip olduğumuzu bıkıp usanmadan işleyip, medyaya servis ettiler. Kuşkusuz bunlar yalan ve iftiradan oluşuyordu. Biz elbette göçmen ve politik ilticacıların haklarının olduğunu ve insani olarak onların yanında olacağımızı söylüyoruz. İnsanca yaşama çabalarını destekliyoruz. Elbette ki göçmen işçilerin burjuvazi tarafından ülkemizdeki temel iş haklarının ortadan kaldırılması için kullanılmasını kabul etmeyiz. Halk bizim işçi ve emekçilerden yana, demokratik ve ilerici bir güç olduğumuzu gördü ve bizi Meclisteki ikinci güç yaptı. Ancak bu güç “sol bir hükümet” kuracak kadar değil. Toplam 52 milletvekili çıkardık. Ama PASOK ve YDP “Siz hükümet kurmayı kabul edin biz 149 milletvekiliyle sizi destekleriz” dediler. Özünde destekleriz dedikleri hükümet “sol bir hükümet” değil onların politikalarının devamını getirecek bir hükümet isteğiydi. Yani siz hükümet kurun biz Demoklesin kılıcı gibi sallanıp duralım başınızda ya da bir diğer ifadeyle, siz elinizi taşın altına koyun biz üstten vuralım diyorlardı. Yani hedef SYRIZA’nın kuracağı “sol hükümeti” desteklemek değil tersine onu boğma ve işçi ve emekçilerin nezdinde umut olma çabasını kırmaktı. SYRIZA’nın halk desteğini kesmek ve güvenilemez olduğu yönünde halkı ikna etmekti hedefleri. Böylelikle SYRIZA’yı da tüm “solu” da tecrit etmiş olacaklardı. Karşı çıktıkları bir programa destek vermeleri samimi olabilir mi? Mümkün mü bu? Rakiplerimizin bize sunacağı destekle hükümet olabilir miydik? Dolayısıyla arkadan hançerleme anlamına gelen bu hediyeyi kabul etmedik. Siz kurun biz muhalefet olalım dedik kabul etmediler. Bu durumda seçimden başka yol yok dedik. Umudumuz oylarımızı artırarak “sol bir hükümet” kurma olanağı elde etmek ve tüm halkı birleştirmektir.  

Seçim sürecinde bulunuyoruz ve hemen her gün IMF ve AB yetkili organlarından ve merkezlerinden Yunan halkını tehdit eden açıklamalar geliyor. “Ya AB, ya iflas”, ya “eski para birimi drahmi, ya avro” tehdidi dayatılıyor. Avrodan çıkılması durumunda yoksulluk ve işsizliğin ortalığı kasıp kavuracağı propagandaları yapılıyor. YDP ve PASOK bu açıklamaları SYRIZA’ya ve diğer sol partilere karşı etkili bir propaganda malzemesine dönüştürmeye çalışıyor ve ancak kendilerinin bu yükün altından çıkabileceğini söylüyorlar. Halkın iradesinden bu kadar çok mu korkuyorlar?
Korkularının nedeni şu: biliyorlar ki SYRIZA hükümeti demek troykanın ve yapılan tüm anlaşmaların sonu demektir. Halkımıza dayatılan yeni sömürgeci politikaların sonu demektir. Yunanistan’ı ve bütün Avrupa halklarını bir kobay olarak kullanmak isteyen, iş yasaları ve haklarını ortadan kaldırmayı hedefleyen güçler SYRIZA nezdinde ölümcül bir rakip görüyorlar. Bu planların SYRIZA tarafından kabul edilmeyeceğini biliyorlar. Sözcülüğünü yaptıkları büyük sermayenin, bankaların ve uluslararası tekellerin izleyeceğimiz politikalar nedeniyle ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacaklarını biliyorlar. Bu nedenle seçimler öncesinde de, sonrasında da bize karşı açtıkları bu savaş devam edecektir. Ancak bütün bu saldırılara karşı çıkabilecek ölçüde bir güce sahip olmadığımızı da biliyoruz. Avrupa’da bu yönde birlikte hareket ettiğimiz ve ittifak yaptığımız hareketlerin de istenilen düzeyde bir güce sahip olmadıkları açık. Ancak var olan bu güçlerle kararlı bir biçimde ayaklarımız üzerine dikilecek ve cesaretle direneceğiz. Bütün Avrupa halklarının bu direnişe katılacaklarına, kendi kaderlerini ve geleceklerini  tayin edeceklerine inanıyoruz. Bunu Yunan halkı için. Türkiye halkları için, Avrupa, Balkan ve Akdeniz halkları için yapmak zorundayız.

AB’den çıkmadan, uluslararası tekellerle ve sermaye kuruluşlarıyla yapılan anlaşmaları iptal etmeden, Avro Bölgesi’nden çıkmadan bunu gerçekleştirmek mümkün mü?
AB’nin tüm Avrupa genelinde sermaye güçlerinin bir ittifakı ve kuruluşu olduğunu biliyoruz. Hedefleri halkları, emekçileri sömürmektir. Tekellerin sömürü politikalarının uygulayıcısıdır AB. Biz bu AB’yi  temelden değiştirmek istiyoruz. Bugün izledikleri politikaları, Almanya merkezli bir AB’yi, kendi içinde eşitsizlikleri artıran ortak para birimi anlaşmasını kabul etmiyoruz. Bu doğrultuda tüm sol hareketlere, tüm mücadele edenlere,ve Avrupa halklarına kardeşlik ve birlikte mücadele etme, Avrupa’yı halkların ve emekçilerin Avrupa’sı yapma çağrısı yapıyoruz. Kendi ülkemizde sosyalist bir gelecek kurma mücadelesi veriyoruz. Gelişmeleri tayin edecek olan anahtar, bölge halklarının elindedir.

SYRIZA hükümet kurma yetkisi alınca önce demokratik kitle kuruluşlarına, sol örgütlere, sendikalara gitti, sonra Meclisteki partileri ziyaret etti. Bu tutum PASOK ve YDP tarafından sert bir biçimde eleştirildi. Neden önce Meclis dışında bulunan güçlerle başladınız görüşmelere?
Bizim PASOK ve YDP ile birlikte koalisyon kurma amacımız yok. Bu partilerin program ve politikalarıyla taban tabana zıt şeyler söylüyoruz. Yani bunların politikalarına karşı mücadele ediyoruz. Dolayısıyla sadece Mecliste bulunan sol güçlerle değil Meclis dışında bulunan güçlerle de bir araya geldik. Yüzde 3 barajını aşamadığından dolayı Mecliste temsil edilmeyen güçlerle bir araya gelmek bizim açımızdan çok önemli. Meclise girememiş olabilirler ama bu güçlere gitmek oldukça önemli. İlerici ve sol bir hareketin oluşmasında rol oynayacak güçler olarak bunların düşünce ve önerilerini almak, desteklerini kazanmak gerekiyordu.

Birlik deyince örgütlerin birliğini mi yoksa toplumsal sınıf ve katmanların, ezilen kesimlerin birliğini mi anlamak gerekir?
Partilerin yanı sıra, toplumsal kuruluşların, sendikaların, çevreci güçlerin düşüncelerini sorduk ve önerilerini dinledik. “Sol bir hükümet” ve hareket ancak bu güçlere, işçi ve emekçilere, köylülere, ezilen toplumsal kesimlere, küçük üreticilere, esnafa, orta sınıfa dayanabilir. Diğer sermaye hükümetlerinden ancak böyle farklı olabilir. Yani uluslararası tekellere, IMF politikalarına, AB gericiliğine karşı ortak bir toplumsal mücadele cephesi oluşturmak. Toplumun çoğunluğunu temsil eden toplumsal bir cephe.

Yunanistan Komünist Partisi (KKE) ile de görüştünüz mü?
Görüşme talebimizi ilettik ama kabul etmediler. Olumsuz bir durum çıktı ortaya.

Sizce KKE neden önerinizi reddetti? Birlik doğrultusunda bir adımları oldu mu?
KKE’nin birlik konusundaki tutumu, özellikle SYRIZA’ya karşı aldığı tutumu izah etmek mümkün değil. İnanıyorum bugün konjonktürel durum göz önünde bulundurulduğunda tarihi bir yanlışlık yapıyorlar. Oysa KKE birlik konusunda birleştirici bir güç olabilir ve “radikal sol bir cephenin” oluşmasını sağlayabilirdi. Ne yazık ki KKE bu rolü oynamamakla kalmıyor SYRIZA’ya karşı olumsuz ve fayda getirmeyen saldırılara devam ediyor. Solda birliği değil ama ayrılıkları derinleştiren bir politika bu. Bu tutum nedeniyle seçimlerde oylarını artıramadı ve belki kaybetti demek gerekir. Sanırım önümüzdeki seçimlerde daha fazla oy kaybedecekler. Biz bu durumdan kesinlikle sevinç duymuyoruz. Bizim rakibimiz ne KKE ne Andarsia, ne çevreciler ne de diğer radikal soldur. Bizim rakibimiz ve hedefimiz gericilik, troyka, yapılan anlaşmalar, troykanın sözcülüğünü yaptığı çevrelerdir. Bizim sorunumuz onlarla ve onlara karşı mücadele ediyoruz. Dolayısıyla en geniş kesimlerin bu mücadele içinde yerini alması lazım. Bu, Yunan solunun ve Yunan halkının talebidir. İşçi ve emekçilerin hareketi daha ileri noktalara taşıyacak böyle bir birliğe ihtiyacı var.

KKE, SYRIZA’nın sistem partisi olduğunda ısrar ediyor, siz de solda birlik tutumunda. SYRIZA hangi toplumsal sınıf ve katmanların sözcüsü veya partisi?
Seçimler SYRIZA’nın işçi ve emekçilerin yoğun olduğu bölgelerde oylarını artırdığını ve birinci parti konumuna geldiğini gösterdi. Örneğin Atina’nın güney kesimlerinden ciddi bir oy aldık. Bu bölgelerde yoksul kesimler kalıyor. Pireas şehrinde yoksulların, emekçilerin kaldığı bölgelerde de aynı durum var. Biz emekçilerin sözcüsüyüz. Esas olarak da işçi sınıfının diyebiliriz. İşçi sınıfı, emekçiler, şehir ve kır küçük burjuvazisi bizim temel güçlerimizdir. Hedefimiz bunları birleştirmek.

YDP ve PASOK başta olmak üzere tüm sistem partileri ve sözcüleri SYRIZA’nın partiler ve gruplar koalisyonu olduğunu, dolayısıyla bir düşünce ve politik çizgi birliği sağlamalarının mümkün olmadığını ve böyle bir ittifakın hükümet olması durumunda ülkenin maceralara sürükleneceğini iddia ediyorlar. Ne cevap veriyorsunuz bu propagandalara?
Bir ittifak partisi olmamız zayıf olduğumuzu değil güçlü ve zengin olduğumuzu gösterir. Onların iddia ettiği gibi çok dillilik ya da bir çok program anlamına gelmiyor bu. Biz bir çok sol parti ve örgütün partisiyiz. Bu işbirliği ve ittifak, ortak bir anlaşma ve ortak bir programa dayanmaktadır. Aramızdaki ayrılıklara rağmen güçlü bir birliğimiz var. Bu propagandalar onlara bir fayda sağlamayacak. Biz tersine bu ittifakı daha da genişletmeye çalışıyoruz. Hedefimize ulaşmak için tek yol bu. Hedefimiz ise ilerici, demokratik, adaletli bir Yunanistan’dır, sosyalizmdir. (Atina/EVRENSEL)



SYRIZA NASIL BİR CEPHE İSTİYOR?

Bahsettiğiniz toplumsal ittifakın temelleri ne olacak? Hangi talepler etrafında bu kadar geniş bir toplumsal cephe oluşturulabilir?
- Öncelikle troykayla yapılan anlaşmaların iptal edilmesi, yerine ilerici ve halktan yana bir programın uygulanması.
- Yeni sömürgeci borç anlaşmalarının iptal edilmesi. Çünkü bu anlaşmalar tüm kamu yaşamını felç etmekte ve ülkenin ulusal bağımsızlığını ortadan kaldırmaktadır.
- Ülkenin banka sisteminin hemen toplumsallaştırılması ve kamulaştırılması. Biz bankaların kamu ve toplumsal denetim altında olmasını istiyoruz. Ancak bu yolla üretici ve kalkınmayı hedefleyen kriterlerle işleyen bir sistem kurulabilir.
- Ulusal kaynak ve gelirlerin adaletli bir biçimde dağılımını sağlamak. Bu, her şeyden önce adaletli bir vergi sisteminin uygulanması anlamına geliyor. Bütün yükü yoksul sınıf ve tabakaların sırtına yıkmayan, büyük sermayeye dokunulmazlık tanıyan yasaları ortadan kaldıran bir sistem.
- Yunanistan ekonomisinin temel stratejik kurumlarının kamulaştırılması. Örneğin enerji ve telekomünikasyon. Halktan yana bir ekonomik politika ancak böyle izlenir.
- Altıncı ve sonuncusu ise ülke ekonomisinin ve kamunun üretici bir konuma getirildiği yeniden yapılanma. Ağır sanayi ve teknolojinin hakim olduğu bir yeniden yapılanma. Bizce temel talepler bunlardır.


SYRIZA’NIN  TARİHİ VE BAĞLI ÖRGÜTLER

1968 yılının şubat ayı sonrasında eurokomünizmi savunan bir grup, KKE’den ayrılarak, KKE iç partisini kurar. Partide kalanlar ise KKE dış olarak anılır. Solun yeniden yapılandırılması ve “daha insani bir sosyalizm” çizgisini savunan KKE iç, “demokratik ve özgürlükçü sosyalizm”, “Demokratik yollardan sosyalizme geçiş” gibi eurokomünist teoriler temelinde örgütlenmeye başlar ve cunta döneminde tüm Yunanistan Antidiktatörlük Cephesi içinde yer alır. Cuntanın yıkılmasından sonraki süreçte sol örgütlerin kurduğu “Ilerici Sol Örgütler ve Güçler Birleşik Cephesi” içinde yer alır ve bazı seçimlere tek başına girer.
1986 yılında yapılan 4. Kongrede eurokomünist hareketin yeniden örgütlenmesini hedefleyen bir örgüt kurma kararı alınır. Ancak yeni örgütün kurulması gerçekleşmeden parti ikiye bölünür. Bu bölünmeden sonra KKE iç içinde çoğunluğu temsil edenlerce Yunan Solu (EAR) ve azınlıkta kalanların kurduğu Yenilikçi Sol (Ananeotiki Aristera) örgütleri ortaya çıkar. Her iki örgüt de sağ revizyonist bir çizgi olan eurokomünist çizgiyi savunmaya devam ederler.
1989 yılında KKE ve EAR seçim ittifakı yapmaya karar verir ve koalisyon anlamına gelen “Sinaspismos” partisi altında örgütlenirler. Aynı dönemde patlak veren “Koskotas skandalının” açığa çıkarılması ve başta Dönemin Başbakanı Andreas Papandreu olmak üzere sorumluların yargılanması için YDP ile “temizlik hükümeti” adı verilen bir koalisyon hükümeti kurulur. Koalisyon nedeniyle KKE’ye yönelik eleştirilerin arttığı bu süreç aynı zamanda revizyonist sistemin çöküşünün hızlandığı bir sürece tekabül etmektedir. Uluslararası planda temelini sosyalizm karşıtlığının oluşturduğu bir saldırılar dalgası giderek yaygınlaşmaktadır.
Hükümetin kurulmasından kısa bir süre sonra KKE Merkez Komitesi içinde ve gençlik örgütlerinde, KKE’nin sağ bir çizgiye kaydığını, sermaye partileriyle uzlaştığını ve perestroyka politikalarına tutum almamasının son tahlilde sosyalizm konusundaki çizgisinden kaynaklandığını söyleyenler MK’ye açıkça tutum alırlar ve kısa bir süre sonra da kitlesel olarak ayrılırlar. Bunlar daha sonra Yeni Sol Hareketi (NAR) kurarlar.
KKE, EAR’ı sağ revizyonist, reformist bir çizgiye kaymakla ve KKE’ye bu çizgiyi dayatmakla suçlar ve 1991 yılında Sinaspismos’tan ayrılır. Ancak KKE Merkez Komitesi Sekreteri Grigoris Farakos ve bazı yöneticiler “yenilikçi” çizgiyi savunarak Sinaspismos’ta kalırlar. Bu süreçte Sinaspismos kendini parti olarak ilan eder ve 1993 yılında girdiği seçimde yüzde 2.94 oy alır.
2004 yılında Sinaspismos bir dizi sol örgüt ve partilerle Radikal Sol Hareket (SYRIZA) adlı bir ittifak kurarak seçimlere girer. İttifak içinde şu yapılar bulunuyor; KKE iç’ten gelen (AKOA), KKE’den bu süreçte ayrılan ve sağ-reformist bir çizgiye sahip olan birleşik sol harekat (KEDA), Troçkist Enternasyonal İşçi Solu (DEA), Alman işgali sırasında Akropol tepesinden Nazi bayrağını indirerek Yunan bayrağı çeken ve Yunanlıların ulusal kahraman olarak gördükleri Manolis Glezos’un kurduğu Yurttaşlar Hareketi, ve Maocu Yunanistan Komünist Örgütü (KOE).
Daha sonraki süreçte SYRIZA’ya yeni katılımlar oldu; PASOK’tan ayrılan Demokratik Toplum Hareketi (DİKKİ), Troçkist Kırmızı Hareketi (Kokkino), Yunanistan Çevreci Sosyalistler, Radikaller (Rizospastes), Roza grubu, antikapitalist politik grup.
Bu gruplar içinde diğerlerine kıyasla Sinaspismos, KOE ve Birleşik Sol Hareket belli bir kitleye ve örgüte sahip. Ancak ittifak bileşenleri içinde marjinal yapıların da olduğunu belirtmek gerekir. Belli bir örgütlenmesi, örgütleri ve programı olmayan örgütler çoğunlukta.
SYRIZA içinde yer alan örgütler bağımsız örgütsel faaliyetlerine devam edebiliyorlar. Alınan her karara katılma zorunluluğu yok. Alınan kararlar eleştirilebiliyor ancak kararlara karşı pratik tutum geliştirilemiyor, karşı faaliyet yürütülemiyor.
SYRIZA’nın özelliklerinden biri de halkın, işçi ve emekçilerin mücadelesinin dayattığı bir ittifak olarak gündeme gelmemiş olması. Yani ezilen toplumsal sınıf ve kesimlerin, ortak ya da birleşik mücadelesini hedefleyen belli bir program etrafında oluşturulan bir ittifak olarak değil bir örgütler ittifakı olarak kurulmuş. Seçimlere iki hafta kala ortaya koydukları hükümet programı (Ki şimdiye kadar ortaya koydukları en kapsamlı program bu) ve “halktan yana hükümet”, “ilerici yönetim”, “özgürlükçü demokratik sosyalizm” vb. söylemler dışında belli bir programı ya da politik çizgisi yok. Basına ve kamuoyuna açıklanan hükümet programında ise “halkların Avrupası’ndan”, “üyelerinin eşit hakka sahip oldukları bir AB’den”, “daha güçlü bir avrodan” ve “yeni ekonomik kalkınmadan” söz ediliyor. Halkın işçi ve emekçilerin bugünkü temel taleplerine denk düşen, anlaşmaların iptali, bankaların kamulaştırılması gibi hedefler AB içinde çözülebilir talepler olarak gösteriliyor.

evrensel.net

ÖNCEKİ HABER

Bu mahkemelerin hukukta yeri yok

SONRAKİ HABER

Devlet sussun kadınlar konuşsun

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...