10 Şubat 2017 01:02

Mutlu ve huzurlu yaşamak için hayır

İstanbul Pendik'ten bir işçi Evrensel'e yazdığı mektupta başkanlık referandumunda niçin 'hayır' diyeceğini madde madde sıraladı.

Paylaş

Bir işçi
Pendik/İstanbul

Ülkemizin siyaset gündemi ister istemez işyerlerine de yansımakta. Konuşuyoruz, tartışıyoruz. Özellikle de, “Başkanlık sistemi ne getirir ne götürür?”, “evet mi, hayır mı?”, “Neden hayır, niçin evet?” gibi. Bir arkadaş, “Neden evet?”e “Daha güçlü bir ülke olacak, silah sanayimizi geliştireceğiz, düşmanlarımıza korku salacağız. Terörü bitireceğiz, iç düşmanlarımızı temizleyeceğiz. Hem PKK’lılar (burada kastedilen HDP) hayır diyorsa, onun destekçisi CHP hayır diyorsa, bizim halk olarak evet dememiz lazım” yanıtını verdi. Başka bir arkadaş ise, “AKP’nin yaptığı hizmetleri görüp de hayır demenin hainlik” olduğunu söylüyor. Hangi hizmetler diye sorduğumuzda, “hava alanları, duble yollar, yapılan hastaneler, biten ilaç kuyrukları” vb. söylüyor. “İçim vereceğim evete ısınmıyor, ama, yine de evet diyeceğim” diyen arkadaşlar da var.

Özellikle ülkücü olduğunu söyleyen arkadaşların büyük çoğunluğu hayır oyu vereceğini söylüyor. Fikir beyan etmeyen, “Hele neyin nesi, neyin fesi bir öğrenelim ondan sonra karar veririz” diyen arkadaşlar da çok.

Artan elektrik faturasını gösteren, çocuğundan her gün okulun para istediğinden, muayene ücretlerinden yakınan arkadaşlar da bu durumu hayır için gerekçe gösteriyor. 

EMEKÇİLER İÇİN NE YAPILDI

Kanımca asıl “Emekçiler için neler yapıldı? İşçi, köylü, emekli, esnaf, memur ülkemizin büyük çoğunluğunu oluşturan kesimler için ne gibi iyileştirmeler yapıldı? Bu konuda ileriye doğru gidiş mi var, yoksa gerileme mi?” bunları konuşmamız ve değerlendirme yapmamız gerekir. 

Asgari Ücret Tespit Komisyonunun beş sendika temsilcisi, beş işveren temsilcisi, beş de hükmet temsilcisinden oluştuğunu hepimiz biliriz. İşveren ne verirse hükümetin noter gibi onları onayladığını biliyoruz. 15 sene içinde bırakın sendikaların yanında yer almayı bir sefer dahi tarafsız, ara bulucu bile olamadı. İşverenin verdiğini onayladılar. Asgari ücretle pekala geçinilebileceğini söyleyerek, “Az veren candan çok veren maldan” diyerek biz işçilerle alay ettiler. Grevleri yasakladılar. Bu konuda o kadar hızlılar ki grev başlamadan, yasak kararını çıkardılar. Grev yasaklama kapsamını genişletip, grev eğer ekonomiye zarar veriyorsa (Siz patronlara anlayın) milli güvenliğe aykırıdır dediler. Yandaşları olan sendikaları destekleyip diğerlerini bölücü ilan ettiler.

Taşeron çalışma, kiralık işçilik, emeklilik yaşının yükseltilmesi, işsizlik fonunun patronlar yararına peşkeş çekilmesi, vergi oranlarının artırılması, özellikle 6 aydan sonraki kesintilerin had safhada artırılması, iş güvenliği denetimlerinin göstermelik yapılması, artan iş kazalarıyla birlikte işçi ölümleri, bireysel emeklilik adı altında gasbedilen ücretler, sosyal güvenlik kurumunun devreden çıkarılmaya çalışılması, kıdem tazminatına el koyma çalışmaları ya da patronlar lehine yük olmaktan çıkarılmak istenmesi vb. onlarca neden hayır dememizi gerektiriyor. Çünkü, yukarıda yaptıkları, yapacaklarının teminatıdır diye düşünüyorum.

KÜÇÜK AZINLIK İÇİN...

Yaptıkları anayasaya gelince, 12 Eylül Anayasası’nın demokratik olmadığını söyleyen hükümet OHAL koşullarında kanun hükmünde kararnamelerle yürütme yapıyor. Üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve basın üzerindeki baskı ve tutuklamalar, aydın ve akademisyenleri baskılamak, 2 parti bir araya gelerek anayasa yapmak gülünç ve komik. Hele muhalefet yapmaya da çekincelerini söyleyen milletvekillerine nasıl davrandıklarını ibretle izledik.

Yapılan anayasadan toplumun büyük çoğunluğu için, işçiler, köylüler, emekliler, memurlar, öğrenciler, kadınlar, çevreciler için olumlu şeyler çıkmayacaktır. Anayasa değişikliği maddeleri incelendiğinde bunları görmek mümkündür. Çünkü, onlar için önemli olan sermaye ve sermaye sahipleridir. Yani, küçük azınlıktır. Onlar için yeni maden alanları, arsalar, ihaleler, yap işlet devret, zarar edersen vergiyi artırır, zararını karşılarız, özel okullar, özel hastaneler hep onlar için.

KARIN TOKLUĞUNA ÇALIŞMAK İSTEMİYORUM

Hayır diyorum. Çünkü;

* İşçiyim, işsiz kalmak, karın tokluğuna çalışmak istemiyorum. Çocuğumun iyi bir eğitim almasını, mutlu ve huzurlu bir ülkede yaşamasını istiyorum.

*Tenim, derim, dilim, milliyetim, ırkım, dinim, tanınsın, saygı görsün istiyorum. 

* Yurdumda özgür yaşamak, kendimi özgürce ifade etmek istiyorum. Kadın-erkek ayrımının yapılmadığı tüm bireylerin eşit, özgür olduğu bir ülke istiyorum. Savaş ve çatışmanın seçenek olmadığı, halkları birbirine düşüren, yapay, yalan politikaların son bulmasını barış ve kardeşlik istiyorum.

* Derelerin özgürce akmasını, doğanın tahrip edilmemesini temiz kalmasını istiyorum.

* Eşit, adil, dürüst, yurtsever, barışsever, hümanist insanların bizi yönetmesini istiyorum. Ya tarafsın ya da bertaraf diyen yönetenler istemiyorum.

* Yırtık ayakkabıyla siyasete atıldım deyip, simit edebiyatıyla, ayakkabı boyadım edebiyatıyla, gemicik edebiyatıyla bizi yönetenler istemiyorum. 

Gelecek güzel günlerin, gördüğümüz her şeyde emeği olan işçilerle geleceğini üretenin yöneten de olacağı günlerin gelmesi dileğiyle...

ÖNCEKİ HABER

Mor Çatı için ‘İki Soluk Arası Dayanışma’ Sergisi

SONRAKİ HABER

İşçilerin olmadığı anayasaya niye evet diyelim?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...