09 Şubat 2017 10:45

Mahkeme heyetine 'Adalet' çağrısı, sanıklara insanlık dersi

10 Ekim katliamı duruşmasında konuşan, katliamdan yaralı kurtulanlar ve hayatını kaybedenlerin ailelerinden mahkemeye: Tarihi bir sorumluluğunuz var.

Paylaş

Cem GURBETOĞLU
Cem ŞİMŞEK
Ankara

101 kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin yaralandığı 10 Ekim Ankara Garı katliamı davasında konuşan yaralılar ve hayatını kaybedenlerin yakınları mahkeme heyetine “Tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyasınız. Bu soruşturma derinleştirilmezse yeni katliamlar yaşanabilir” diye seslendi.

‘BİZLE HELALLEŞMEK İÇİN ARKANIZDA KİMLER VAR ANLATIN’

Katliamda kızını ve kız kardeşini kaybeden İzzettin Çevik sanıklara insanlık dersi verdi. Çevik, hemşehrisi sanık Suphi Alpfidan’a seslenerek, “İdama karşıyım Suphi. Ölmeyeceksiniz. İntikamcı olamayız. Kan davası güdemeyiz. Benle nasıl helalleşeceksin biliyor musun? Yardımcı olacaksınız mahkemeye, arkasında kimler olduğunu anlatacaksınız. Mahkemeye adalete yardım edeceksiniz. Bu işte seçilmiş, atanmış kimin parmağı varsa anlatacaksınız” dedi.

‘EGE’DEN ÇIKMIŞ, BARIŞ İSTEMİŞ, GURUR DUYUYORUM’

Katliamda can veren Gökhan Akman’ın babası Mevlüt Akman Denizli’den geldiğini belirterek, şunları söyledi: “Devletin polisi oğluma ‘terörist’ demiş. Benim oğlum kim, tanıyor musun? Elinde silahı yoktu, gazete vardı. Bizim teröristle ne işimiz olur? Ben o polisten şikayetçiyim. Ben kapıcıyım. 6 saatte Denizli’ye ulaştık. Komutan diyor ki ‘Oğlun niye gitmiş. Oğlun Hükümeti eleştirmeye’ gitmiş. Hükümeti eleştirmeye gittik diye ölmek mi lazım? Oğlumun saçı çok dökülürdü. Bunların beyinlerini üst üste koysan oğlumun bir saçı etmez. Ben miting bilmezdim. Eksik yanımı oğlum tamamlamış. Ölmesi mi lazımdı? Ben adalet istiyorum. Oğlum Ege’den çıkmış, yalnızca barış istemiş. Neden bu muameleyi görüyorum. Oğlumun mezarına ziyarete gidiyoruz, sivil polisler peşimizde. Köyde kar var kar, ‘Altında yatmasına dayanamam’ diyor eşim, mezarlığa götüremedim. Aydınlık bir çocuk yetiştirmişim. Gurur duyuyorum, ‘Ben kapıcı bir adamım bir makine mühendisi yetiştirmişim’ diye. Barış istemiş. Şimdi daha çok gurur duyuyorum.”

‘GAZ SIKMA EMRİNİ KİM VERDİ?’

Korkmaz Tedik’in annesi Zöhre Tedik de, patlamadan sonra oğlunu aradığını ancak polisin attığı gaz nedeniyle bulamadığını anlattı. Tedik, “Gaz atılmasaydı oğlumun yanında olacaktım. Arkadaşları, yoldaşları üstüne kapanmış gaz gelmesin diye. Yanında olsam ona sarılır o kanını belki durdurdum. Sarılır öperdim. Sırtımda taşırdım, hastaneye götürebilirdim. Benim oğlumu o gaz öldürdü. Kim onlara gaz sıksın diye emir verdi?” diye konuştu.

Emniyet, valilik, dönemin Başbakanı ve Bakanların yaşananlar nedeniyle yargılanması gerektiğini belirten Tedik, mahkeme heyetine “Çocuklarımız torunlarımız için böyle bir davanın altında kalamazsınız. Bu kadar kişi yalan mı söylüyoruz? Cezasını en ağır şekilde vermezseniz, omuzunuzdaki yük çok ağırdır hakim bey. Ancak siz yapabilirsiniz” diye seslendi.

Katliamda yaralanan öğretmen Mehmet Murat Akçalı, katliama ilişkin müfettişlerin hazırladığı ön inceleme raporunun dava dosyasında neden yer almadığını sordu. Akçalı, “Bizim öleceğimiz 15-20 gün önceden biliyorlarmış. Herşey organize. Hadi ihmal olur, bir kişinin gözünden kaçar. Herkesin mi gözünden kaçar ya? Bunu yazan gazeteciye soruşturma açtılar” dedi.

‘BU ÜLKEDE HUKUK VAR’ DİYEBİLECEK MİYİM?

Mahkemeye seslenen Akçalı şunları söyledi: “Kimseyi kimseyi öldürmesin diyoruz. Ama birçok insanın yılanın kendine dokunduğunu farkında değil. Ama yılanı besleyenler, göz yumanlar var ya, en son yılan onları sokacak. İhmal yok burada, kasıt var. Bir kişi de işlememiş. o kadar çok suç ortağı var ki. Bunları kim besliyor? Silahları kim gönderiyor? Antep’te ne güzel örgütlenmişler? Orada yok mu bir emniyet müdürü? Görevini yapmıyorsa niye görevden alınmıyor? Herşey açıkça ortada. Hukuk sistemine güvenecek miyiz? Ben dönünce öğrencilerime ‘bu ülkede hukuk var’ diyebilecek miyim. Şu an öyle diyorum. ‘Bir gün sizi bulmasın bu katiller diye hepsi yargılanacak’ diyorum. Üzerinize çok zor, tarihi yükler düşüyor sayın Başkan, değerli heyet” diye konuştu.

‘10 DAKİKA KARAYOLUNUN KENARINDA SEDYEDE BEKLETİLDİM’

Katliamda yaralandıktan sonra kara yoluyla gitmesi tehlikeli olduğu için hava ambulansıyla İzmir’e götürüleceği söylenen, ancak Denizli’de kara ambulansına sevk edilen Mehmet Murat Akçalı’nın anlattıkları şaşkınlık yarattı. Vücudunda çok sayıda kırık ve şarapnel parçası bulunan ve vücudunun önemli bölümü alçıda olan Akçalı, ailesi İzmir’de olduğu için tedavisine orada devam etmek istediğini, doktorların kara yoluyla gitmesini uygun görmemesi nedeniyle hava ambulansıyla sevk edilmesine karar verildiğini anlattı.

5 gün bekletildikten sonra bindiği uçak İzmir’e gidecek diye biliyorken, kendisinin Denizli’de uçaktan indirildiğini anlatan Akçalı, yanında taşınan bebeğin rahatsızlanmasının gerekçe gösterildiğini, ancak sonradan öğrendiği kadarıyla aslında uçağın kendisini İzmir’e taşımak için değil bebeği Denizli’ye taşımak için havalandığını ifade etti. Kendisini İzmir’e taşımak üzere havaalanında bir ambulansın hazır bulunduğunu belirten Akçalı, “Ankara’da günlerce 5 gün ‘kara yoluyla gidemezsin’ dendi. Neden şimdi İzmir’e gitmiyor uçak” dediğinde kendisine “Bu uçağın İzmir’e inmesinin ne kadar maliyeti var biliyor musun” diye yanıt verildiğini anlattı.

Akçalı, daha sonra içinde sadece tek bir sağlık teknikeri bulunan bir ambulansla taşındığını belirterek şunları söyledi: “Beni bindirdiler kara ambulansına, ne bir doktor, ne bir hemşire var. Bir sağlık teknikeri var sadece. ‘Yolculuk İzmir’dir herhalde’ dedim. ‘Bizim belli bir rotamız var seni Selçuk’ta başka ambulansa bindiriyorlar’ dedi. Selçuk’ta beni yolun kenarına indirdiler. Öbür ambulansı bekliyoruz, vızır vızır araçlar geçiyor. 10 dakika sonra diğer kara ambulansı geldi. 9 Eylül Üniversitesi’ne varınca yaşadıklarımı anlattım, ‘Seni öldürmek için herşeyi yapmışlar’ dediler.”

Akçalı, hava ambulansının Denizli’de durmasına ilişkin iddiların Meclis’te de gündeme geldiğini hatırlattı. Uçakta kendisiyle taşınan bebeğin dönemin Sağlık Bakanı’nın bir yakını olduğu ve rutin olarak o uçakla Denizli-Ankara arasında taşındığı iddialarının Bakan’a sorulduğunu belirten Akçalı, soru önergesini veren CHP İzmir Milletvekili Musa Çam’a dönemin Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun “Çok ayıp ettin” dediğini, olaya ilişkin Çam’ın tanık olarak dinlenmesini istediğini söyledi.

'BARIŞ ELÇİSİNİ KATLETTİNİZ'

Katliamda hayatını kaybeden Meryem Bulut'un oğlu Adnan Bulut, annesinin askerin, polisin, gerillanın acısını yaşayabilendi bir insan olduğunu söyleyerek, “Annem, barış için nerede etkinlik varsa, oradaydı. Siz barışın elçisini katlettiniz, 101 canla beraber” dedi. Ölen Osman Turan Bozacı'nın oğlu Çağlayan Bozacı, babasının Rize'den Ankara'ya barış demek için geldiğini ifade ederek, “Erdoğan'ın, Rize'sinden gelmedi babam. Devrimcilerin Rize'sinden gelmişti.

AKP'den, devletten şikayetçiyim. Devletler katildirler. Çünkü bu bezirgan saltanat sürsün diye, ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Ben burada ihmalden söz etmiyorum. Devlet görevini yaptı ve o insanları öldürdü. Babam Beşiktaşlıydı. Şampiyonluğunu göremedi. En çok bunun için şikayetçiyim. Torununu göremedi, bunun için şikayetçiyim. Buradan adil bir sonuç beklemek fazla iyimser olur. Sadece karar verirken bütün kitaplarınızı yırtın atın, sadece 7 yaşındaki her hangibir çocuğu çevirin ve ona sorun. O size doğruyu söyleyecektir” diye konuştu.

'KÜRT- TÜRK AYRIMIM YOK'

Katliamda kardeşi Gökhan Alpaçay'ı kaybeden Dilek Alpaçay, kendisinin Türk olduğunu ancak “Kürt- Türk” diye ayrım yapmadığını vurgulayarak, “ Bir sabah kalkıyorsunuz, en sevdiğiniz öldürülmüş. Nedenini bilmediğiniz şeylerden, barış dediği için. Duyarlı olup konuştuğu için. Bunu söylemekten utanıyorum, ama söylemeliyim. Ben Kürt değilim, Türküm. Ama Kürt de olabilirdim. Böyle ayrımlara girerek hiç bir yerlere varamayız. Bugün biz öldüysek, yarın siz ölürsünüz” diye belirtti.  İnsanların barış taleplerinin ölmeden güven içinde yaşamak için olduğuna vurgu yapan abla Alpaçay, “Her sabah bu ülkede kim ölecek diye korkuyoruz, ben korktuğumuz bir ülkede yaşamak istemiyorum. Kimsenin beni korkutmasını istemiyorum. Güvenliğimizi istemek, barış istemek suç mu? Terörizm mi?” diye sordu.

FAİLİ MEÇHULDEN KATLİAMLARA

Katliamda hayatını kaybeden Ata Önder Atabay'ın kardeşi Dürdane Kaygusuz Atabay, “Bizim hayata dair planlarımız vardı. Oradaki insanların bütün insanlık istekleri vardı. Barış... Bundan ötesi yok. Onları katlettiler, yetmedi cenazelerine saldırdılar. Katliamdan 1 yıl sonra burada anmaya polisler saldırdı. Hepsinden şikayetçiyim” diye katliamın 1. yıl dönümünde 10 Ekim ailelerine yapılan polis saldırısını hatırlattı. Kardeşi Ercan Atsız'ı kaybeden Emirarslan Atsız ise “Babam bize heleli öğretti, haramzade değil. Bu onursuzlar gibi 10 dolara kendimizi satmayı değil, onurlu haysiyetli olmayı öğretti. Orada cenazeleri süpüren polisler de terörist sanıkların ortağıdır. Yeğenim 11 yaşında, amca benim babamı devlet mi öldürdü diye soruyor. Cumhurbaşkanı 'bu ülkede faili meçhul cinayet olmayacak' dedi. Tebrik ediyorum olmadı ama toplu katliamlar oldu. Hem de sokak ortasında” diye vurguladı.

Katliamda ölen lise öğrencisi Dicle Deli'nin babası Faik Deli, davanın aslında emek sermaye arasındaki süren kayganın davası olduğunu ifade ederek, “Çocuğum ve arkadaşlarıyla birlikte,barış için  ediyorduk. Bu dava siyasi davasıdır, emek-sermaye davasıdır. Katliamın bütün olarak planlanarak IŞİD barbarlarına yaptırıldığına inanıyoruz” dedi. Asker ve polisin yoksul çocukları olduğuna dikkat çeken baba Deli, “Ancak, bu devlet o çocuklardan da birer katil yaratmış. İşte bizim sorgulamamız gereken, bu sistemin tartışılıp mahkum edilmesidir” diyerek sözlerine devam etti. Baba Deli, 10 Ekim ailelerinin develet tarafında dışlandığını “Bu ülkede kontrollü darbe girişimi yaşandı. O gün kerhen sokağa çıkmış ve ayağından yaralananlara maaş bağlandığını biliyorum. Onlara bağlanan 3 bin 200 lira maaş, burada üniversitede çocuk okutana 110 lira maaş. Bu devletin ayrımcılığının göstergesidir” diyerek anlattı. 

ÖNCEKİ HABER

Erdoğan: Eğitim ve kültürde hayal ettiğim düzeye ulaşamadık

SONRAKİ HABER

'Hayır'ın şarkısını söyleme zamanı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...