KHK’yle ihraç edildi metal direnişiyle dönecek

Tamer Arda ERŞİN
Ankara

KHK ile ihraç edilen  Ankara Üniversitesi (AÜ) Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri (ÇEKO) Araştırma Görevlisi Onur Can Taştan, kurumuna geri döneceğinden emin olarak 2015 yılına damgasını vuran metal işçilerinin direnişi üzerine çalışmalarına devam ediyor. 

Taştan, 1 Eylül 2016’da yayımlanan 672 sayılı KHK ile ihraç edilmesinin ardından yaşadıklarını Evrensel’e anlattı. SBF’deki hocalarının ve daha önce 1402’lik olmuş hocalarının dönecekleri yönünde cesaret verdiğini belirten Taştan, “5 yıl sonra dönebiliriz ama bu 5 yılda akademiyle bağımızı koparmışsak çok daha verimsiz dönmüş oluruz. Biz bunu istemiyoruz” dedi. Emek tarihi üzerine çalışmalar yürüten ve doktora tezini de 1980 öncesi metal işçileri üzerine yazan Taştan, ihraç edilmesine karşın 2015 yılı metal işçilerinin direnişi üzerine çalışmalarına devam ediyor. 

GEZİ KRİTİK NOKTA

SBF’den ihraçlarda Cebeci Kampüsü öğretim üyeleri ve öğrencilerinin geniş olarak katıldığı Gezi direnişinin kritik nokta olduğunu dile getiren Taştan, “2006’dan bu yana Eğitim Sen üyesiyim. Katıldığım en büyük eylem Gezi sürecinde Cebeci Kampüsünde yapılan yürüyüştür. O yüzden Gezi sonrası Kampüsü kriminalleştirmeye çalıştılar. 15 Temmuz sonrası OHAL, iktidara ve rektörlüğe başka bir araç seti sundu” dedi. 

Barış için Akademisyenler (BAK) bildirisine imza atmalarının ihraç edilme nedenlerinden sadece biri olduğunu söyleyen Taştan, “BAK bildirisine imza meselesiyle ilgili olduğu söyleniyor ama tüm imzacılar atılmadı. Son bir kaç yıllık bir süreç. Biz atıldık ama geride kalanlara mesaj veriyorlar” diye konuştu. 

İBİŞ’İN BAŞKANLIK YETKİSİ

AÜ Rektörü Erkan İbiş’in ihraçlar sonrasında açıklamada bulunmaktan kaçındığını hatırlatan Taştan, şu noktalara dikkat çekti: “Rektörlük hiçbir açıklama yapmıyor. Örneğin Kocaeli Üniversitesi rektörü gelen tepki üzerine sosyal medyada bir şeyler söylemek zorunda kaldı. Ankara Üniversitesinde bir şey yok. Ancak fısıltılar geliyor. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun YÖK Başkanıyla yaptığı görüşmede akademide ihraçlar için üniversitelerde komisyonlar oluşturularak ihraç listeleri çıkarıldığını biliyoruz. Bu komisyonun bir yerle çalışması lazım emniyetle mi, MİT’le mi orasını bilemiyoruz.  Komisyon konusunda AÜ özeline gelirsek, rektörün onaylamayacağı hiç bir şey olmaz. Bir komisyon varmış, komisyon karar vermiş önemli değildir. Rektör tam da Türkiye için tasarlanan başkanlık sisteminde başkana verilen yetkilere benzer yetkilerle donatılmış. Her şeyde son sözü söyleyen bir konumda. YÖK’ün verdiği yasal mevzuat yetkilerinin dışına da çıkan bir tavra sahip.”

SENDİKALI OLMANIN GÜVENCESİ

İhraçlarına rağmen sendikalı olmanın güvencesini yaşadığını vurgulayan Taştan, “Sendikam bana atıldığımdan bu yana maaşımın yarısını ödüyor. Bunu sıradan bir sendika yapar mıydı bilmiyorum. Bizi sivil ölü yapmaya çalıştılar, olmadı. Bizim üzerimizde iş gücü piyasası üzerinden baskı kuramadılar. Atıldığımın ertesi günü iş aramak zorunda değildim. Sendikalı olmanın da önemi burada. Başka sendikalar atılan üyelerini sendika kapısından dahi içeri sokmadılar. Sonuçta en fazla ihraç Kamu-Sen ve Memur-Sen konfederasyonlarında yaşandı. Onlardan atılanların hepsi mi Fethullahçıydı, hiç mi başka insan yoktu” diye konuştu.

ÖNEMLİ BİR ÖRNEK

ONUR Can Taştan’ın 2015 metal direnişi üzerine görüşleri şöyle: “Son yaşanan metal direnişi Türkiye sendikacılık tarihi açısında kritik öneme sahip. Sendikal krizle ilgili bütün ögeleri gösteren bir örnek. İşçilerin bu krize karşı ne tür cevaplar geliştirdiği direnişle ortaya çıktı. İşçilerin bu cevabına karşı sendikal yapıda ne tür dönüşümlerin yaşandığını, nasıl mücadelelerin buradan tetikleneceğini de göreceğimiz önemli bir örnek. Şu an 2015 direnişini anlamak bu direnişe farklı aktörlerin verdiği tepkileri anlamak gerek. Yeni işçi kuşağının ne yapacağını anlamak ve sonrasına ilişkin bir şeyler söyleyebilmek önemli olacak.”