‘Sandıktan kaos çıktı’ diyenler de yargılansın

10 Ekim davasında ifade veren müştekiler, siyasilerin sorumluluğuna ve olay günü polislerin alana gaz bombasıyla saldırmasına değindi.

07 Şubat 2017 10:32
Paylaş

10 Ekim Ankara katliamı davasında söz sırası katliamda yaralanlar ve yakınlarını kaybedenlerdeydi. Dinleyenlerin gözyaşlarını tutamadığı duruşma salonunda, “7 Haziran sonrası ‘Sandıktan kaos çıktı’ diyenler, ‘en az 400 vekil' isteyenler de yargılansın” talebi öne çıktı. İstihbarata rağmen önceki mitinglerde alınan önlemlerin dahi alınmadığına dikkat çeken yaralılar ve aileler, yaralıların bulunduğu bölgeye biber gazı atarak “Süpürün” talimatı veren polislerin de yargılanmasını istedi. Yaralılar, diğer yaralılara gaz bombası nedeniyle yardım edemediklerini, gaz bombası atılmadan önce yaşayanların daha sonra hayatını kaybettiklerini anlattılar. 

10 Ekim Ankara katliamına ilişkin 18 kişinin tutuklu yargılandığı davanın ikinci duruşması dün katliamda yaralananlar ve yakınlarını kaybedenlerin ifadeleriyle devam etti. Tutuklu sanıkların hazır bulunduğu duruşmada konuşan müşteki sıfatıyla söz alan yaralılar ve yakınlarını kaybedenler, yaşadıklarını anlatırken duygulu anlar yaşandı. İstihbarat raporlarına rağmen toplanma noktasında önlem almayan emniyet görevlileri, Ankara Valisi ve yaralıların bulunduğu bölgeye biber gazı atan polislerin yargılanmasını isteyen müştekiler, gaz bombası atıldığı ana dair tanıklıklarını aktardılar. Katliamın siyasi sorumluluğun 7 Haziran seçimleri sonrası “Sandıktan kaos çıktı” diyenler olduğunu belirten müştekiler, dönemin Başbakan Ahmet Davutoğlu ve “400 vekil verin” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üzerinde olduğunu söylediler. 

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın dünkü oturumunda katliamda yaralananlar ve yakınlarını kaybedenler müşteki sıfatıyla konuştu. İfadeler sırasında duygusal anlar yaşandı. Katliamda yaralanlardan Solmaz Kılıç’ın ifadesinin ardından fenalaşması üzerine duruşma boyunca sağlık ekibi koridorda hazır bekletilmesi kararlaştırıldı. 

‘AYLARDIR HER GECE KATLİAMIN KOKUSUNU DUYUYORUM’

Müşteki sıfatıyla konuşan Ayşegül Duman, bomba patlamadan önce Allah-u Ekber dendiğini duyduğunu ifade etti. Önce polisin biber gazıyla saldırdığını düşündüğünü ancak daha sonra yüzünün yanmadığını farkettiğini belirterek, “Sonra yanık kokusu duydum. Halepçe’deki gibi katledecekler mi bizi dedim. Ama o koku, patlamada ölen arkadaşlarımızın kokusuymuş. Aylardır ben her gece o kokuyu duyuyorum. Bir saate yakın ambulans bekledim. Aynı zamanda epilepsi hastasıyım. Arkadaşlarım olmasaydı o halde belki atak da geçirebilirdim. Bir amca vardı, elini tutabildim sadece” dedi.

Duman, “101 kişi siz hayatta kalın diye canını vermiş. Sizin hayatta kalmanızın anlamı olur mu? Bir ayağı çukurda, 80’ine gelmiş bir anne evine gittiğimde ‘evladım yaşayaydı da bir kolu olmayaydı’ diyince ne diyebilirim. Ömür boyu geçmeyecek yaralarımız var” diye konuştu. 

‘OYLARIMIZ ARTTI DİYENLER YARGILANSIN’

Mülkiye müfettişlerinin emniyet görevlileri hakkındaki ön inceleme raporlarının dosyala alınmasını talep eden Duman, Paris’te yaşanan saldırıda polislerin yaralıları taşarken görüntülerini gördüğünde duygulandığını, çünkü kendisi yaralıyken polislerin gaz sıktığı hatırladığını söyledi. “Biz kan kaybıyla boğuşurken ‘süpürün bunları’ diyen polis amirlerinden de şikayetçiyim. İstihbarat raporlarına rağmen önlem anlamayanlardan, ‘Ya kaos ya 400 milletvekili’ diyen siyasetçilerden ve gazetelerden, ‘oylarımız arttı’ diyen dönemin başbakanından şikayetçiyim” diyen Duman, Mahkeme Başkanına “Dünyanın hiçbir yerinde katliamların sahipleri yoktur. Biz buradaki aileler kurumlar davamızın bekçisiyiz. adalet nöbetindeyiz. Bizi sahipsiz bırakmayın, Adalet yerini bulsun” şeklinde seslendi. 

‘BEN YERDE SÜRÜNÜRKEN POLİS GAZ ATTI’

Özer Ersan Değirmenci de ifadesinde, “İlk patlamaya yakalandım. İleride duman tütüyordu. O sırada polisler gaz bombası attı. Bir arkadaşımdan yardım istedim. Beni alandan sürükleyerek çıkardı 30 metre kadar. Sağ tarafımda sirenler çalıyordu ama ambulansın geçişine izin verilmedi.

O gün görevli kamu görevlilerinden, Ankara istihbarat şube müdüründen, dönemin başbakanından, Ankara Polisi ve bize gaz atan bütün polislerden ve önünüzdeki katillerden de şikayetçiyim” dedi.

‘GAZ ATILMADAN ÖNCE YAŞIYORDU’

BTS üyesi Can Ateş de, “Yaralılarımızın ve kaybettiklerimizin üzerinden tekmeleyerek giden polislerden şikayetçiyim. Ali Kitapçı benimle birlikteydi, yanımdaydı, yaşıyordu. Birlikte yere düştük. Vücudunun büyük kısmı iyiydi ama atılan gaz nedeniyle hayatını kaybetti. Benim iki ayağımda kırık var ve tedavim sürüyor. Gaz nedeniyle kalbim durmuş. 5 gün boyunca yoğun bakımda kalmışım. Akciğerlerimi delerek o gazın çıkmasını sağlamışlar. Raporlara bakılsın. Biber gazının aşikar olduğu belli ama davada öyle birşey geçmiyor. Bu olayın yaşanmasına sebep olan dönemin siyasilerinden de tekrar tekrar şikayetçiyim” diye konuştu. 

‘OĞLUMU AMBULANS DEĞİL, SES ARACI HASTANEYE TAŞIDI’

Katliamda yaşamını yitiren Korkmaz Tedik’in babası Erdoğan Tedik de, davanın sadece bir katliam davası olmadığını aynı anda siyasi bir dava olduğunu vurguladı. Suriye’de yaşanan savaş ve 7 Haziran seçimlerinin öncesinden başlayan kaosun seçim sonrası arttığını, bunu gören demokratik kitle örgütleri ve aydınların barış için 10 Ekim’de biraraya geldiklerini belirten Tedik, “Diyarbakır’la başlayan Suruç’la devam eden ve Ankara’da bizi perişan eden bir katliam” dedi.

O gün alanda polislerin olmamasının dikkatini çektiğini belirten Tedik, patlama olduğunda bir yandan yerde yatan arkadaşıyla ilgilendiğini, bir yandan oğlunu aramaya çalıştığını anlattı. Bu sırada gaz bombası atıldığını belirten Tedik, “25 dakika gelmedi ambulans. Oğlumu ambulans değil ses aracı götürdü hastaneye. Bombalar patladıktan sonra orada bulunan sağlık emekçileri engellemek için gaz bombası atıldı. İhmali bulunan Ankara Emniyet Müdürü, vali, dönemin içişleri bakanı ve başbakanından ve katliamı gerçekleştiren IŞİD üyelerinden şikayetçiyiz” dedi. 

‘KIZIM ASTIM HASTASIYDI, ATILAN GAZDAN ÖLDÜ’

BTS eski Genel Başkanı Nazım Karakurt da, katliamda 14 arkadaşını ve 9 yaşındaki Veysel Atılgan’ı yitirdiğini anlattı. Karakurt, “Barışta evlatlar babalarını, savaşta babalar evlatlarını kaybeder. 7 Haziran’dan sonra ülkenin kimyası bozuldu. 400 milletvekili isteyenler, verilmediği takdirde Türkiye’nin nasıl Suriye, Irak olacağını söylüyorlardı. İki gün sonra Başbakan utanmadan sıkılmadan ‘biz bunları biliyorduk ama eyleme geçmeyince nasıl yakalayacağız’ dedi. 101 kere ikinci kez öldük. Ben bu ülkede yaşadığıma pişman olduğumu gördüm”  diye konuştu.

Patlamada kızını kaybeden Salih Aydeniz de, “Kızım ağır yara almadı. astım hastasıydı. Eminim ki kızım atılan gazdan ölmüştür” dedi. Şebnem Yurtman’ın annesi Şafak Yurtman’da kızının görünür bir yarası olmadığını, biber gazı atılması nedeniyle ölmüş olabileceğini belirterek, polislerin de yargılanmasını istedi. 


‘YAŞIYORDU, GAZDAN YARDIM EDEMEDİM’

Oğuç Tengiz de şunları anlattı: “Emniyet görevlilerinin içinde suçlular var. O gaz bombasını atan polisler. Bir arkadaşımız vardı yere sırt üstü yatmış. Yanmış, bir gözü kıpkırmızı, yüzü isten kararmış. Yaşıyor, dedim. Tam ona yardım edeceğim sırada gaz bombası attı. Yardım edemedim. Polis arkadaşlar asker gibi rap rap ölen insanların üzerine yürüyordu. Düşünebiliyor musunuz?”

Solmaz Kılıç da, “480 gündür uyuyamıyorum. Siz değil size bunu yaptıranları sanık sandalyesinde görmeden ölmek bana nasip olmasın. Biz bu ülkeye barışı, özgürlükleri getireceğiz, biz birbirimize kız alıp vereceğiz, halaya duracağız. Mevcut iktidardan, dönemin başbakanından, önlem almayanlardan şikayetçiyim” dedi. 

SAVCIDAN DA ŞİKAYETÇİ OLDU

Katledilen Dilan Sarıkaya’nın babası Ali İzzet Sarıkaya da, iddianamede istihbaratları değerlendirmeyen kamu görevlilerinin sanık sıfatıyla yer almamasını eleştirerek, iddianameyi hazırlayan savcıdan da şikayetçi olduğunu söyledi. 

Hayatını kaybeden Mehmet Ali Kılıç’ın babası Kemal Kılıç, 7 Haziran sonrası sürece dikkat çekerek, “Milli iradeye saygı duymayanlar, beyaz toroslar geçer, demişti. 1 Kasım seçimlerinde ‘halk istikrarı seçti’ dediler. Hani istikrar. Onlarca yerde bomba patladı” dedi. Kılıç, “Can güvenliğini sağlayacak kamu görevlileri neredeydi? Görevleri bana gaz sıkmak mıydı?

Almanya’da Solingen için her yıl anma yapılıyor. Kamu görevlileri de katılıyor. Ama biz de ben çocuğumu anmak için gidince bana gaz sıkılıyor” diye konuştu. 

‘GAZ ATANLARIN IŞİD’DEN FARKI’

Ali Karaçay da, polisin gazlı saldırısı nedeniyle yaralılara yardım edemediklerini anlattı. Karaçay, “Suruç'tan 18 ay sonra iddianame hazırlandı. Açılan davada kamu görevlisi 10 ay ceza aldı. Aldığı ceza da paraya çevrildi. Bu katliamda 101 insan öldü, kamu görevlilerinin sorumluluğu konusunda adım atılmadı. Böyle büyük bir duruşmada sadece örgüt üyeleri var. Sadece bu sanıkların olması kabul edilemez. 7 Haziran öncesi '400 vekili verin bu iş bitsin' diyenlerin hiç mi suçu yok? MİT Müsteşarının hiç mi suçu yok. Bedenleri paramparça olmuş insanların üzerine gaz atanların hiç mi suçu yok? Bunun IŞİD'lilerin yaptıklarıyla hiç bir farkı yok ki?” diye konuştu. (Ankara/EVRENSEL)

Reklam
ÖNCEKİ HABER

Malta Zirvesi: Ne pahasına olursa olsun mülteci olmasın!

SONRAKİ HABER

Avukat Eren Keskin yargılandığı 20 dava için savunma yaptı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...