05 Şubat 2017 00:34

Referanduma giderken: İktidar kurban istiyor!

Özcan Kırbıyık, Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş'un 'Referandumdan evet çıkarsa terör örgütlerinin sesi kısılır' sözlerini değerlendirdi.

Paylaş

Özcan KIRBIYIK

“Her seçim öncesi olduğu gibi, benzer olan iki resmi gösteren, resimdeki farklılıkları birer detay -hatta önemsiz birer detay- olarak gösterme gayreti ile yine yüzyüze bırakılıyoruz. Deleuzeyen bir örneklem ile karşı karşıya olduğumuz da söylenebilir. Referanduma giderken, egemen olan fail, birbirine benzer iki büyük resmi ortaya koyup, farklı olanı ihmal edilebilir olarak insan yığınlarına kabul ettirdikten sonra, bizleri detaylara saklanan ve adeta yokmuş gibi kabul edilen farklılıkları arama uğraşına itme girişiminde bulunuyor. ”

Türklük, Sünnilik ve erkeklik sınıflandırmaları genel başlığı altında bu şekilde eritilmek istenen Kürt, Alevi ve kadın vb. farklılıklar, seçimlerin ya da referandumların birer nesnesine dönüştürülüyor.

‘NEFRET OBJESİ’ ARAYIŞI

CHP’nin, HDP ile yanyana gösterilme “fobisi” CHP için bir kabusa dönüşmüş durumda. Bunun farkında olan iktidar da referandum kampanyasını CHP’nin “yumuşak karnı” olarak yansıttığı bu nokta üzerinden yürütecektir.

CHP’nin, AKP-MHP bloğuna karşı giriştiği milliyetçilik yarışının kazanılabileceği düşüncesi kuru bir sanrıdan ibarettir. Büyük bir milliyetçi partiye dönüşmüş olan AKP ve zaten milliyetçilik politikasının kurumsal sahipliğini üstlenmiş olan ortağı MHP ile “kusursuz milliyetçilik” yapıyorken, Kılıçdaroğlu’nun “asıl ülkücü benim” çıkışlarının bir karşılığı olmadığı gibi, bu siyasetin ters tepme riskini de ortaya çıkarmaktadır. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylık sürecini hatırlatmakta fayda var. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına “korkunç ama evet” diyerek HDP’li vekillerin hapse atılmasına rıza gösteren CHP yönetimi, o gün de HDP ile yanyana gösterilme korkusuyla yaptığını anlatmaya çalışıyordu. Dolayısıyla, HDP’nin referandum için daha etkili bir çalışma yapamayacak olmasında CHP’nin bu basiretsiz tutumunun etkisini unutmamak lazım. Bunun yanında CHP’li yöneticilerin ve siyasetçilerin HDP üzerinden çoğu zaman kolonyalist şekle bürünmüş olan bir üslupla referandum kampanyasını yürütmeye çalışması tatbik edilen başarısız deneyimlerden ders çıkarılmadığını ortaya koyuyor.

‘GÜNAH KEÇİSİ’ 

Günah keçisi tabirinin köklerinin eski Ahit’teki Kefaret Günleri’ne kadar gittiği biliniyor. Eski Ahit'deki Kefaret Günü ayinlerinde Yahudilerin, günahlarını bir erkek keçiye yüklediği ve bu keçiyi kötü ruhu yatıştırmak ve aynı zamanda Yahudi kavmini günahlarından arındırmak için bir uçurumdan aşağıya attığı söylenir. Tarih, Antik Yunan’a geldiğinde ise veba ve doğal afetleri önlemek için “günah keçisi” seçilirdi. Ama bu sefer “günah keçisi” olarak insanlar kurban edilmeye başlanmıştı.Antik Yunan’da Tanrıların doğal felaketler ve hastalıklarla insanları cezalandırdıklarına inanılırdı. Yani tanrılar kurban istiyordu!

Modern zamana gelindiğinde ise “günah keçisi” kavramı toplumlara kadar ulaştı. Bunun en bariz örneği Hitler’in egemenliğini daim kılma arzusuyla Yahudileri bir bütün olarak “günah keçisi” seçmiş olmasıdır.

Hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş, 24 ocak günü referandum kampanyası boyunca şiddet eylemlerinin olabileceğini, ama referandumdan “evet” çıkarsa, bu şiddet motivasyonun sona ereceğini söylüyordu. Bu sözleri “hayır” kampanyası yürütecek olan muhalefet partilerinden birinin söylemesiyle oluşacak” skandal” ile hükümet sözcüsünün dillendirmesi sonrasında yaratamadığı skandalın ritim farkı tartışması bir yana, hükümetin, devletin bütün ideolojik aygıtlarıyla bu “skandalın” meşruluğunu kolayca inşa etmiş olması ayrıca vahim bir durumdur.

İktidar, referandum için arzu ettiği “Evet”in rızasını almak için şiddet ikliminden maksimum derece yararlanmayı ve şiddet politikasının işini kolaylaştıracağını düşünmektedir. Buradan itibaren Antik Yunan’daki inanışın post modern hali ile yüzyüze bırakılıyoruz: İktidar kurban istiyor!

Unutmamakta fayda var; sandığa gitmemek veya boykot etmek, matematiksel ve taktiksel olarak dolaylı yoldan “EVET” demek olacaktır. İktidar da kesinlikle “EVET” demeyeceğini bildiği HDP tabanını çelişkilerle, askeri yöntemlerle, korku ve şiddet politikalarıyla sandığa gitmemesi için her şey yapıyor ve daha fazlasını da yapması beklenebilir. Numan Kurtulmuş’un “referanduma kadar terör artabilir” demesi de HDP ve “HAYIR” diyecek diğer kesimler arasında çelişki yaratma girişimleri olacağı anlamında da okunabilir. İktidar ve çıkar çevresi, referandumdan “HAYIR” çıkarsa; imtiyazlarından olacaklarının ve giriştikleri hukuksuzluklarınkendilerini zorda bırakacağının farkındalar.Bunun için de mevcut kriz halini kalıcı ve sürekli hale getirecek anayasal bir düzen getirmek arzusu içindeler. Dolayısıyla,  “Türkiye’nin beka sorunu var” retoriğinden ziyade, varsa bir beka sorunu, onun da AKP’nin beka sorunu olduğu ortaya çıkmaktadır.

“HAYIR” diyecek yığınların farklı ideoloji ve dünya görüşüne sahip kesimlerden teşekkül ettiğini ve hepsinin de kendi nev-i şahsına münhasır hassasiyetlere sahip olduğunu, iktidar cenahının bu hassasiyetler üzerinden çelişkiler ya da kırılmalar yaratmak için her an siyaset ve söylem üreteceğini unutmamakta fayda olacaktır.

Türkiye’de bir kriz halinin olduğu tespiti doğrudur. Ama bu kriz, iktidar eliyle sürekli hale getirilen ve dost-düşman politikasıyla inşa edilmiş olan yapay bir siyasi krizdir. Bu suni siyasal krizi, hakiki bir toplumsal fırsata çevirmek hem mümkün, hem de çok yakın bir ihtimaldir.

ÖNCEKİ HABER

Soloviev’in Taiga’sı, Türkiye’nin Survivor’ı

SONRAKİ HABER

Neden ‘Evet’ densin ki?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...