04 Şubat 2017 10:14

Her mekanın cinsiyeti var

Birey ve toplumu şekillendirme konusunda etkili rollerden birine sahip olan mekan içerisinde cinsiyeti nasıl barındırır?

Paylaş

Burcu YILDIRIM

Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları

Mekan, içinde yaşadığımız yer ve mimari özelliklere sahip yapılar olarak adlandırılır. Bunun yanında bize hep devletin, yaşanılacak vatanın ve toplumun iç içe geçmişliği ile sunulur. Bulunduğumuz her mekan aynı zamanda hakim kültürü, ideolojiyi, yaşam şeklini yansıtır. Birey ve toplumu şekillendirme konusunda etkili rollerden birini üstlenirken, çoğu zaman mekanın önemini kavrayamıyoruz.

KADININ YERİ NEDEN DÖRT DUVAR ARASI?

Mekanın cinsiyetinden bahsederken karşımıza kamusal ve özel alan çıkıyor. Kamusal alanı sokaklar, caddeler, meydanlar oluştururken özel alanı ise kapalı mekanlar, ev gibi ‘dört duvar arası’ diye tabir edilen yerler oluşturur. “Dört duvar arası” ifadesi hapishaneye de karşılık gelir.

Mekanların kullanımındaysa cinsiyetlere göre ayrım başlıyor... Karanlık ve ara sokaklar, kadınlar için hele de belli bir saatten sonra tehlikelidir. “Eğer o sokaktan, o vakitte geçersen başına geleceklerin sorumlusu ne devlet ne de sana zarar veren o erkektir.” Bu yargıyı hepimiz iyi biliriz. Çok kere şahit olduk; gece evine dönen kadınlar taciz, tecavüz ya da şiddete uğradığında “O saatte orada ne işi varmış” sözüne. Dışarı çıkacaksan da gece vaktinde başında bir erkek olacak, sonunda ise seni eve bırakacak. Görece özerk ve güvenli olduğun özel alana!

Günümüzde neredeyse şehirlerin bitki örtüsü sayılacak TOKİ konutları; uzun, her biri tek ama içinde yüzlerce yaşamı barındıran görüntüleriyle erilliği ve iktidarı sergiler aynı zamanda.
Geniş ve büyük caddelerde gösterişli mağazalar, pırıltılı alışveriş merkezleri varken ara sokaklar hep tehlikenin ve karanlık işlerin döndüğü, bilindik ama gizli olan mekandır. Bu özel ve kamusal alanın paylaşımında kadın-erkek rolleri belirlenirken iktidar, egemen ideoloji, ekonomik çıkarlar da bir bir sıralanıyor. Şehirler, şehirlerin arka sokakları, kent meydanları, varoşlar... Bu mekanlardaki hedef kitle planlanan şekilde günlük rutinlerine devam eder.

ANKARA’YA BİR DE BÖYLE BAKIN


Ankara’dan örnekler verelim. Muhafazakar ve islami imgelerin yoğun olduğu Sincan’da farklı yaşam tarzlarına hitap eden yerler sınırlı iken, meydanlarında uzun ve sivrilen “Vakit daralıyor” yazılı saat kuleleri ile karşılaşıyoruz. Ölümü ve öbür dünyayı geçen her bir dakika ile hatırlatan bu mekansal yapılar bu dünyadan vazgeçmeyi “normalleştirmenin” aracı olarak karşımıza çıkar.

Kent merkezine doğru ilerlerken Eskişehir Yolu üzerindeki bakanlıklar, resmi daireler, zırhlı birlikler devletin ve gücün simgesini kentin kalbine taşır. Son zamanlarda üzerlerine asılan kocaman bayraklar ise milliyetçiliğin, tekçiliğin, ulus bilincinin dalgalanan göstergeleridir.  Vatan ve millet ikileminde kadın “namus” olarak kalır ve korunur. Ümitköy, Çayyolu, Balgat yerleşimleri ise orta ve üst gelirli insanların yaşadıkları, sınıfsal ayrımın mekanlarla belirlenmeye çalışıldığı yerlerdendir.

Gelelim Kızılay Meydanı'na; Genelkurmayın, Başbakanlığın ve Meclisin devamında olan Güvenpark günümüz ve yakın tarihin politik çehresine göre halka açılmaz. Burada her daim gücü ve devleti temsil eden polisler yer alır. Bu alanın, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra halka “Demokrasi nöbetleri” çerçevesinde açıldığını gördük. Bu noktada mekan politiktir. Politika, siyasi iktidarın çevresinde gelişirken kadın politikaları da aynı düzlemde değişiyor haliyle. Kadın Bakanlığının adını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı alırken, duble yollar, ormanları delen köprüler, kent merkezlerine ve yüksek yerlere inşa edilen heybetli camiler, değiştirilen meydan isimleri “15 Temmuz Milli İrade ve Kızılay Meydanı” gibi şekillenen mekanların, iktidara, güce ve erilliğe göre nasıl da yapılandırıldığının nüvelerini veriyor.

DÖRT DUVAR ARASINDAN BAŞLAYARAK...

Mekanın; politikayla, sınıfla, cinsiyetle her dönemin iktidarını yansıttığını ve bu bağlamda kadınların her alanda daha fazla sömürülerek biçimlendirilmeye çalışıldığını da mekan analizinde görebiliriz.

Kadın mücadelesinin de bir ayağını oluşturan kreş talepleri, yaşlı, çocuk ve engelli bakımının devlet tarafından karşılanması, eşit işe eşit ücret talebi ve kadın istihdamının arttırılması gibi birçok hak talebi özel alana sıkışıp kalan kadınları çıkarmak, cinsiyetleriyle özdeşleştirilen mekandan azade kılmak...

Dört duvar arasından başlayarak sokağa, mahalleye, meydana, kente taşacak kadınların hikayeleri ve mücadeleleri de mekanları belirleyecek. Cinsiyetçi ve eril politikaları da kadınlar, arka ve karanlık sokaklara değin değiştirecek.

ÖNCEKİ HABER

Bu ne cinsiyetçilik yahu!

SONRAKİ HABER

Yaşasın kadın dayanışması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...