09 Haziran 2012 16:39

İlk üç maddeye takılmayalım

Prof. Songül Sallan Gül ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızın son gününde anayasa yazım sürecinin nasıl olması gerektiğini, ülkemizdeki seçim sisteminin yarattığı olumsuzlukları ve siyasetçilerin konuyu tartışma düzeyini konuştuk...Başkanlık sisteminde sadece  yürütmenin değil, ABD örneği

İlk üç maddeye takılmayalım
Paylaş
Berivan Tedik / Tuba Güngör

Prof. Songül Sallan Gül ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızın son gününde anayasa yazım sürecinin nasıl olması gerektiğini, ülkemizdeki seçim sisteminin yarattığı olumsuzlukları ve siyasetçilerin konuyu tartışma düzeyini konuştuk...

Başkanlık sisteminde sadece  yürütmenin değil, ABD örneğindeki gibi yerellerin de güçlendirileceği, valilerin halk tarafından seçilebileceği belirtiliyor. Buna ne diyorsunuz?
Bu da tartışmanın başka bir boyutu. Amerika’daki  sisteme baktığınızda en alttaki yerel yönetimlerde bile seçimle iş başına geliniyor.
Bizim ülkemizde ise seçim sisteminin çok ciddi sıkıntıları var. Örneğin baraj sistemi var veya adayların, bir partinin üyesi olmaktan çıkıp, seçildikten sonra yönetici olmayı becerememe gibi sorunlar var.
Yani idarecilerin seçimle işbaşına gelmesi, sistemin demokratikleşmesi adına gayet çekici ama uygulamadaki sorunları çözmemiz gerek. Valiyi seçimle işbaşına getirdiğimiz zaman bu valilerin, başkanın valisi mi olacağı, yoksa halkın valisi mi olacağı konusunda ciddi sıkıntı oluşabilir.   Yine Amerika’dan örnek vereceğim ama önemli. Türkiye’nin Amerika’dan silah alımıyla ilgili Sayın Obama, özetle ‘Bizim değil, kongrenin vereceği bir karar, çalışıyoruz’ dedi. Yani kuvvetler ayrılığı
na atıf yaptı, bu önemli.
Başkanlık sistemiyle yürütmenin başındaki güç, kendini tek güç olarak görmek isteyebilir. Daha kolay karar vermek ve yürütmenin gücünü daha da arttırmak için çalışabilir, buna dair ülke örnekleri vermiştik. Oysa demokratik sistem yasama, yürütme ve yargının özerk ama dengeli gittiği bir sistem içinde olması lazım.
Dolayısıyla Türkiye’deki bu başkanlık sistemine ilişkin tartışmalar bir süre daha devam edecek gibi. Ama benim gördüğüm kamuoyunun, sivil toplum kuruluşlarının, hatta hükümetin kendi içindeki önemli bir grubun da mesafeli ve temkinli bir yaklaşımı var ve ben de temkinli olunması gerektiğine inanıyorum.

Siyasetçilerin bu konuda sağlıklı bir tartışma yürüttüğünü düşünüyor musunuz?
Türkiye’de birçok şey parti taraftarlığı üzerinden tartışılıyor. İşin siyasal bilinci, kültürü çok da göz önüne alınmıyor ve ciddi bir bilgi kirliği yaratılıyor. Olası bir durumda başkanlık sistemi referanduma götürülürse, halkın önce bunun bilgisine ve bilincine sahip olması lazım. Önce bilgi sahibi olacaksın, sonra bunun bilincine varacaksın,  sonra içselleştirme sürecine geleceksin ve sonra karar vereceksin. Bunun böyle olmadığını görüyoruz. Ne yazık ki genel olarak milletvekillerimiz de, neye oy verdiği ya da neye itiraz ettiği konusunda yeterli bir siyasal bilince sahip değil.

Anayasa tartışmalarından devam edersek, süreç yeteri kadar halka açık mı?
Evet, halihazırda anayasa tartışmaları var, bu vesileyle siyasal partilerin antidemokratik yapısını tartışmaya açmalıyız. Ancak biz hâlâ anayasanın bir, iki, üçüncü maddelerinde kalıyoruz. Hatırlarsanız iki sene önce de benzer bir tartışma oldu, tartışılan maddelerde dördü geçemedik.
Anayasalar içinden geçtikleri dönemin ürünleri olarak ortaya çıkıyor. Türkiye’de 82 Anayasası darbe koşullarında, özgürlüğün baskılandığı bir ortamda hazırlandı. Halk ve demokratik kitle örgütleri demokratik süreçlerden dışlandı.
Ama 82 Anayasası o kadar çok değiştirildi ki, içerisindeki birçok madde birbiri ile çelişen özelliklere sahip. Anayasanın bu çelişkili yapısından kaynaklı siyasal iktidarlar istediği gibi yürütme ve yasamayı kendi lehine kullanma hakkını elde etti. Bu açıdan bakıldığı zaman, anayasanın değiştirilmesi lazım ve sadece Mecliste kurulan komisyonlar yeterli olmaz.
Sivil toplum kuruluşlarının hazırladığı anayasa taslakları var, siyasi partilerin kendi hazırladıkları anayasa örnekleri var. Yapılması gereken, bu taslakları demokratik ve birbirimize saygılı bir ortamda konuşabilmeyi becermektir. Bunun içinde insanların korku ortamından sıyrılması gerekiyor. Örneğin üniversitelerin çoğu bu sürece girmekten çekiniyor. Önce o özgürlük ortamını yaratacaksın, insanlar konuşmaktan, tartışmaktan korkmayacak. Korkmadan bu ortam içerisinde görüşlerini söyleyecek. Demokrasi başka türlü olmaz. Burada görev iktidarındır, bu ortamı sağlamalıdır. Yeni bir anayasa, mevcut sorunları aşamayacak olursa, Türkiye’de demokratik sürece zarar verecektir.

Sizin üniversitenizde öğrencilerin ilgisi nasıl?
Benim derste verdiğim konulardan biri de başkanlık sistemi, ancak bunca tartışmaya rağmen öğrencilerimde gereken merak yok. Üniversite öğrencileri toplumun entelektüelleridir. Toplumun entelektüellerinde bile başkanlık sistemi ya da parlamenter sistemin ne olduğuna ilişkin merak, bilgi oluşmadan, toplumdaki diğer kitleleri biz nasıl sürece dahil edeceğiz? Bu nedenle, sistem değişikliği veya yeni bir anayasa yazımı oldu bittiye, aceleye getirilmemeli, birçok yönüyle tartışılmalıdır.

BİTTİ

ÖNCEKİ HABER

Ceha işçisinden patrona karne

SONRAKİ HABER

THY işçilerinin direnişi tüm yurda yayılıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...