29 Ocak 2017 00:04

Çocuk bakımı kadınların omzunda

Kadınlar çocuklarını güvenle bırakabilecekleri kreş talep ederken hükümetin sunduğu çözüm, evde bakım hizmetini özendirmekten öteye geçmiyor.

Paylaş

Gizem ÖRNEK
Elif Ekin SALTIK

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ocak ayı başında kadınlara bir “müjde” açıkladı: Torunlarına bakan büyükannelere bakım aylığı bağlanacak. Pilot il olarak da İstanbul ve Bursa’nın da aralarında olduğu 3 veya 4 şehir belirlendi. Bakım aylığının miktarı da açıklandı; net asgari ücretin yüzde 30’u, yani 420 lira.

Bakım sorununun sadece kadınlara indirgendiği ve çocuk bakımının cinsiyetçi politikalarla kadınların sırtına yüklendiği bilinen bir durum. Çalışan çalışmayan tüm kadınlar, çocuklarını güvenle bırakabilecekleri kreş talep ederken hükümetin sunduğu çözüm evde bakım hizmetini özendirmekten ya da özel sektörün önünü açmaktan öteye geçmiyor. Bu durum, hem çocukların nitelikli bakım ve eğitim hizmetine erişim hakkını engelliyor hem de kadınların çalışma yaşamı da dahil sosyal yaşama katılımını zorlaştırıyor.

Sömestr tatilinin bir haftası geride kaldı. Tatile giren çocuklar anne babalarıyla işe gidiyor, büyükanne ve büyükbabalarıyla vakit geçiriyor ya da özel bakım evlerinin, etüt merkezlerinin yolunu tutuyor. Ya da anneler izin almak zorunda kalıp çocuklarına bakıyor. Yani tatil dönemleri çocuk için de anneler için de adeta zulme dönüşüyor. Milli Eğitim Bakanlığının istatistiklerine baktığımızda Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı 4-6 yaş arası kursların da dahil edilmesiyle Türkiye’de çocuk bakım hizmeti sunan 692 kurum var.

TOPLUMUN BÜYÜK KESİMİ HİZMETE ERİŞEMİYOR

Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi Platformu (KEİG) tarafından 2016’nın kasım ayında yayımlanan “Yerel Yönetimlerin Çocuk Bakım Hizmetlerine Yönelik Bir Değerlendirme: İstanbul’da Belediye Kreşleri” çalışması yerel yönetimlerin de devletin de kadının üzerine bırakılmış bu yükü hafifletmediğini açıkça ortaya koyuyor. Veriler, merkezi ve yerel yönetimler tarafından sunulan hizmetlerin ve işyeri kreşlerinin yetersiz olduğunu; özel kreşlerin yüksek ücretli olması nedeniyle hizmete toplumun her kesimi tarafından erişilemediğini; devletin çocuk bakım ve eğitimini büyük ölçüde aileye bıraktığını ortaya koyuyor.

İSTANBUL’DA SADECE 9 İLÇEDE BELEDİYE KREŞİ VAR

KEİG tarafından yapılan araştırmaya göre İstanbul’da 39 ilçe belediyesinin yalnızca 9’unda kreş var. Bakırköy, Beşiktaş, Beyoğlu, Kadıköy, Kartal, Maltepe, Sarıyer ve Şişli Belediyelerine bağlı toplam 46 kreş ve gündüz bakımevi bulunuyor. Toplamda 2 bin 970 çocuk kapasiteli olan belediye kreşleri çoğunlukla 3-6 yaş arası çocuklara bakım hizmeti sunuyor ve doluluk oranları yüzde 100.

Belediyelerin çoğu çocuk bakım hizmetini ücretli sunsa da ücretler özel kreşlere göre daha düşük. Kreş ücretleri asgari ücret ya da daha az gelirle geçinen aileler içinse yine de yüksek. Belediyeler burada bütçe eksikliğini gündeme getiriyor. Bu noktada bakım ve eğitim hizmetlerinden sosyal bir hak olarak her çocuğun yararlanabilmesi için belediye kreşlerinin zorunlu, ücretsiz ve nitelikli çocuk bakım ve eğitim hizmeti sunmasının önünü açacak politikalar geliştirilmesi önemli. Kreşler genellikle 08.00-17.00 arası açık ve kreşlerin tam gün hizmet sunmasının ebeveynler düşünülerek yapıldığı belirtiliyor, ancak vardiyalı çalışan ebeveynler için 24 saat açık kreşler de talep ediliyor. Çocukların kreşlere ulaşımı da ebeveynlerin çalışma koşullarını çoğu zaman zorluyor.

İŞYERLERİ KREŞ AÇIYORSA DA KAPATIYOR

İŞ Kanunu’na göre 150 üzeri kadın çalışanı olan özel işyerlerinin kreş açma zorunluluğu var. İşletmelerde açılan kreşler konusunda Mecliste bir soru önergesine verilen yanıtta, kreş açması gereken 172 işyerinden 76’sında kreş bulunmadığı belirtildi. Ancak KEİG tarafından yapılan çalışmada bu şekilde açılan yalnızca 1 kreş olduğu bilgisine ulaşıldı. Dolayısıyla ya verilerle ilgili ciddi sorunlar bulunuyor ya da bu kreşler kapatıldı.

İşyerlerinin kreş açmasının kadın çalışan sayısı koşuluna bağlanmış olması da çocuk bakımını kadınların sorumluluğunda gören anlayışın bir uzantısı. Bu kreşlerin açılması kadın çalışan sayısı koşuluna değil, toplam çalışan sayısı ya da çocuk sayısı koşuluna bağlanmalı.

RAKAMLARLA TÜRKİYE’DE ÇOCUK BAKIMI

- OECD 2013 verilerine göre 3 yaş ve altı okullaşma oranı OECD ortalamasında yüzde 74, AB ortalamasında yüzde 80 iken Türkiye’de bu oran sadece yüzde 7. 3-6 yaş arası çocuklara sunulan bakım ve eğitim hizmetlerinden ise çocukların yarısından daha azı yararlanabiliyor.

- Türkiye’de 0-6 yaş arası çocuk nüfusu 8 milyon 839 bin 164. Ancak erken çocukluk bakım ve eğitim hizmeti sunan kurumlar sadece 1 milyon 209 bin 106 çocuğa ulaşıyor. Yani Türkiye’de çocuk bakım hizmetlerinde yeterli bir kurumsallaşmadan söz etmek mümkün değil.

- TÜİK 2012 verilerine göre 0-5 yaş arası çocukların bakımını annelerin üstlenme oranı yüzde 90. Çocuk bakımı annelerden sonra en çok babaanneler ve anneanneler, yani yine kadınlar tarafından üstleniliyor.

- Türkiye’de erken çocukluk bakım ve eğitim hizmetlerine ayrılan kamu kaynakları oldukça sınırlı. Ayrılan pay GSYİH’nin yaklaşık yüzde 0.1’ine denk geliyor.

NEDİR BU ÇEKTİĞİMİZ!

Meral ÖZÇELİK
Ankara

Ben 33 yaşında, Ankara’da yaşayan, sekreter olarak çalışan ve 3 yaşında kız çocuğu olan biriyim. Yarıyıl tatili gelmişken bütün ailelerin kabusu olan ‘Okullar tatil olunca çocuklara kim bakacak’ sorusu bizim de gündemimize oturmuş durumdaydı ta ki bizim kreşin kapalı olmayacağını öğrenene kadar. Çocuğumuzu özel bir kreşe gönderiyoruz, özel kreşler yaz tatili, yarıyıl tatili yapmıyor. Özel sektör çalışanları iyi bilirler ki öyle devletin verdiği her tatil bizim için de tatil demek değildir. Devlet tatil verdiğinde yalnızca kamu kurumlarını düşünerek karar veriyor. Bir tatil durumunda kamu sektörü kapalıyken özel sektörün yüzde 90’ı çalışmaya devam ediyor. Yapılması gereken devletin buna özel yasa çıkararak tatil durumlarında özel sektörün de tatil edilmesi şartını yasayla garanti altına almasıdır. Yoksa özel sektör çalışanı milyonlarca insan bu sıkıntıyı yaşamaya devam edecek.

Okullar kar tatili olunca ne yapacağımızı şaşırıyoruz, gerilimli günler başlıyor. Kar tatilinde kızımızı bırakacak yer ve bakacak birini bulamayınca ilk gün eşim izin aldı, ertesi gün de tatil olunca ben izin istemek durumunda kaldım. Tabii pazartesi patronun gazabına uğradım. Bana gayet açık bir şekilde böyle devam edersem istifa edebileceğimi söyledi. Yasal haklarımı bilen biri olarak isterlerse tazminatımı verip çıkarabileceklerini, istifa etmeyeceğimi söyleyince ortam biraz gerildi ama sonucu benim bundan sonra biraz daha dikkatli olmama bağlayarak konuyu şimdilik kapattık. Bu, yaşadıklarımın ilki değildi şüphesiz daha önce de cumartesi çalışmamızdan dolayı birkaç defa kızımı işyerine götürmek durumunda kalmıştım. Bir cumartesi de eşimin mesaiye kalmasından dolayı ve çocuğu bırakacak kimse de bulamayınca işe gidememiştim ve patronumla yine büyük bir kavga etmiştim.

ÇÖZÜM SADECE KADINLARA İZİN VERMEK DEĞİL

Ailemiz başka bir şehirde oturuyor, kızımızı acil durumlarda bırakabileceğimiz bir akrabamız da yok. Arkadaşlarımız zaman zaman bakıyor ama onlar da çalışıyor. Bizim gibi bu sıkıntıyı yaşayan milyonlarca insan vardır şüphesiz. Kimi işyerine götürüyor, kimi komşuya bırakıyor, kimi işten atılma korkusuna rağmen izin istiyor, kiminin annesi, babası, kardeşi bakıyor. Ya bizim gibi ailesi uzakta olup da tatil olur olmaz gelemeyenler. İşte onlar da bizim yaşadığımız sıkıntıları her seferinde yaşıyor.

Çalıştığım işyerine geçen haftalarda iş görüşmesi için gelen bir mühendisle aramızda geçen konuşmayı da aktarayım size: Ben kar tatilinde yaşadığım sıkıntıyı paylaştım o da bana aslında çocuğu olan kadınlara izin verilmesi gerektiğini söyledi. Neden yalnızca kadınlar dediğimde de, kadınlar çocuklara daha iyi bakar falan diye absürt bir cevap verdi. Yalnızca kadınlara izin verilirse hiçbir işyeri kadınları çalıştırmak istemez ya da bekar olma şartı, çocuğu büyük olma şartı, çocuğu olmama şartı falan ararlar dedim, cevap vermedi. Kafasında bir yere oturttu mu anlayamadım ama cevap vermeyişinden mantıklı geldiğini anladım.

Çözüm yalnızca çocuklu kadınlara izin vermekte de değil, patronların bireysel olarak anlayış gösterip izin vermesinde de değil. Çözüm aslında devletin bunu çıkaracağı yasayla güvence altına almasında. Çözüm, tatil dönemlerinde işçi çalıştıran firmalara ciddi cezalar vermekte. Çözüm, çalışanların haklarının gasbedilmesine izin vermemekte. Devletin yegane amacının bu olması gerekir.

KADINLAR ANLATIYOR

Bakım sorunu büyük dert dedik. Kadınların neredeyse tamamı bu dertten muzdarip. Ankara Sincan’da yaşayan ve çalışan kadınlar dertlerini bizimle paylaşıyor...

ÇALIŞTIĞIM YERLERDE KREŞ OLSAYDI...

Ayşe K. 50 yaşına merdiven dayamış ve çalışmaya devam ediyor. “Hâlâ çalışmak zorunda olduğum için çocuklarımla farklı yerlerde yaşıyoruz” diyor. 16-17 yaşlarında fabrikada işçi olarak çalışmaya başlamış. İlk çocuğunu doğumdan kısa bir süre sonra ablasının yanına vermiş. Sadece izin gününde görüşüyorlarmış. Yarıyıl tatillerinde ise çocukları hiç onunla olamamış. Kızı 9 yaşına geldiğinde küçük kardeşine bakabildiği için artık hepsi aynı evde yaşamaya başlamış. Ayşe “Çocuklarım hep evde tek kaldılar. Derslerinde onlara yardımcı olamadık. Çalışmayı seviyorum ama çocuklarımla daha farklı bir hayat hayal ederdim. Çalıştığım yerlerde kreşler olsaydı veya eşime, bana doğumdan sonra izin verilseydi belki daha farklı olurdu her şey. Uzun zaman geçmiş olabilir; bunları anlatıyorum ama değişen hiçbir şey yok memlekette. Sayısız kadın benim yaşadıklarımı yaşıyordur ve yaşamaya da devam edecek gibi görünüyor” diyor.

TATİLDE AİLEMİN YANINA GÖNDERİYORUM

Birsel Kiraz da özel bir dershanede öğretmen. Sabahtan akşama kadar çalışıyor. Kızı 13 yaşında, ortaokul öğrencisi. Okullar açıkken önce kızını okula bırtaktığını oradan da işe geçtiğini anlatıyor. Ancak tatil başladığı zaman kızıyla ilgilenecek vakti olmuyor. Birsel de sömestir tatili için bulduğu çözümü şöyle anlatıyor: “Çocuğum akşama kadar evde yalnız kalmak zorunda olacaktı, onu evde bırakmak istemediğim için tatil boyunca Mersin’e, ailemin yanına gönderdim. Çocuğumdan 15 gün boyunca ayrı kalmak istemezdim. Ancak içinde bulunduğumuz çalışma koşullarında bundan başka bir şey olmaz.”

Sevda Diyip’in ise iki kızı var. Çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmesi gerekirken sabah 6, akşam 8 çalıştığını söylüyor. Sevda, “Yüzlerini zor görüyorum. Çalışma şartlarımdan dolayı anneliğimi tam yapamıyorum. 15 tatilde çocuklarla dışarıda vakit geçirmek varken eve tıkılıp kalıyoruz, tatilde çocukları evde bırakmak zorunda kalıyoruz. Çalışan anneler için tatilin hiçbir anlamı yok. Çocuklar evde anneler işte” diyor.

ÖNCEKİ HABER

Eugenio Garcia: Önce korkuya ‘hayır’ dedik

SONRAKİ HABER

Müfredat değişikliğine velilerden tepki

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...