07 Haziran 2012 14:50

Kuvvetler ayrılığı tartışılmıyor

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra AKP’li kurmayların başkanlık sistemiyle ilgili yaptıkları açıklamalar, yeni anayasanın yazımına başlanmasıyla daha da fazla gündeme geldi. Türkiye için önerilen başkanlık sistemi veya yarı başkanlık sistemi, mevcut parlamenter sistemin aksaklıklarını gidereceği iddiasıyla tartışmaya a&ccedi

Kuvvetler ayrılığı tartışılmıyor
Paylaş
Berivan Tedik / Tuba Güngör


Ülkemiz siyasal tartışmaları açısından, başkanlık sistemi yeni bir tartışma mı?
Türkiye’de özellikle 1980’lerden sonra neredeyse bütün cumhurbaşkanlarının içindeki bir hevesti başkanlık sistemi. AK Parti Hükümeti de 2003’ten beri başkanlık sistemini kamuoyunda tartıştırıyor. Cumhurbaşkanının görev süresinin 5 yıl mı yoksa 7 yıl mı olacağı tartışmalarında da bu konu tekrar gündeme geldi. Çünkü, Türkiye’de cumhurbaşkanlığının süresinin 5 veya 7 yıl olması olacağı tartışması, Sayın Başbakanımızın cumhurbaşkanı olma hevesinin gelecekte ne olacağına ilişkin tartışmanın da bir sonucudur.

Başbakan Erdoğan neden başkanlık sistemini tartıştırıyor?
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresinin ne olacağının belirsizliğinin yanı sıra AKP’nin kendi parti tüzüğü de Sayın Başbakanımız için kısıtlayıcı bir engel oldu. Tüzüğe göre bir kişi iki dönemden fazla milletvekili olamaz. Dolayısıyla bu iki kısıt, Sayın Başbakanımızı kendi siyasi geleceği ile ilgili bir kaygıya düşürmüş olacak ki tekrar başkanlık sistemi gündeme getirildi. Dikkat ederseniz kendisi tartışmaya açmıyor, bakanları bu işin sözcülüğünü yapıyor.

Ülkemizde uygulanan parlamenter sistemden neden rahatsızlık duyuluyor?
Şunu unutmamak gerekiyor; başkanlık sistemi bir siyasal sistem, demokratik ülkelerde uygulanan bir siyasal sistem türü. Bu açıdan bakıldığında 4 tane siyasal sistem var. Birincisi bizim ülkemizde, cumhuriyetin ilk dönem meclisi haricindeki dönemde uygulanan parlamenter sistem. İkincisi başkanlık sistemi, üçüncüsü ise yarı başkanlık sistemi.
Bir de Türkiye’de meclis sistemine dayanan bir dönem var ki, kurucu meclisin hükümet olduğu dönemdir. Onun dışındaki dönemde Türkiye, parlamenter sistemle yönetilmiş bir ülkedir.
Bu açıdan bakıldığında başkanlık sistemi ile parlamenter sistem arasında çok ciddi farklılıklar var. Çünkü siyasal sistemlerin en önemli iki tartışma noktası bulunuyor. Birincisi, siyasal sistemlerin dayandığı güçler ayrılığı ilkesinin nasıl uygulanacağı ile ilgilidir. Tam da bu noktada başkanlık sistemi güçler ayrılığı ilkesinin katı uygulandığı bir siyasal sistem olarak öne çıkıyor. Parlamenter sistem ise bunun esnek ve bir arada gittiği bir sistemdir. Başkanlık sisteminin belli özellikleri var. ‘Neden istemiyor?​’ kaygısı ise, AK Parti’nin ve Sayın Başbakanın kişisel beklenti ve bu konudaki siyasi geleceğine ilişkin taleplerine bağlıdır.

Başkanlık sistemi nasıl bir sistem, farklılıkları neler, tarif edebilir misiniz?    
Başkanlık sisteminin uygulandığı ülkelere bakıldığında, çoğunlukla parlamentoda çoğunluğun  sağlanamadığı ve siyasal istikrarsızlıkların olduğu dönemlerde başkanlık sistemi genel bir tercih olarak öne çıkmış. Bir diğeri neden ise hükümet içinde siyasal istikrarsızlıklar olduğu zaman veya parlamentoda siyasi partiler arasında bir güç mücadelesi olup, siyasal bir istikrarsızlığa sürüklenme durumuna karşı başkanlık sistemine geçilmiş.
Ama bizde çok ilginçtir başkanlık talebi, aynı zamanda Mecliste çoğunluğu oluşturan başbakanlardan gelmiştir. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel dışında, Turgut Özal ile başlayan ve neredeyse hükümete gelmiş bütün siyasi liderlerimizin, son olarak da Tayyip Erdoğan’ın, talebi olmuştur.
Oysa başkanlık sisteminin getirdiği dört ana özelliği var. Birincisi, başkanın doğrudan halk tarafından seçilmesidir. Oysa parlamenter sistemlerde hükümetin başkanı olan başbakanlar meclislerden çıkar. Bunun meclisten çıkması ile halkın doğrudan seçmesi arasında temel bir fark var. Eğer başkanı doğrudan halk seçerse başkanın Meclise, ABD’deki sisteme baktığımız zaman kongreye, senatoya karşı bir sorumluluğu yoktur. Dolayısıyla başkanlık sistemi, tam yetkili ve yürütmenin gücünü tek kişinin elinde bulundurduğu bir sistemdir.
Oysa parlamenter sistem, seçimle iş başına gelen ve dolayısıyla hükümetin meclisten çıktığı ve bu anlamda hükümetin güvenoyu aldığı, yani yürütmenin yasama karşısında kuvvetler ayrılığı temelinde ayrıldığı, teorik olarak yasamanın yürütmenin önünde olduğu bir sistemdir. Bu çok önemlidir. Çünkü meclis dediğimiz siyasal sisteminin temel gücü aslında yasamayı temsil eder.
Meclis, toplumdaki insanların, sistemin ve devletin nasıl yönetileceğine ilişkin yasaların belirlendiği yerdir. Bunun anlamı şudur; meclis çoğulcu bir sistemle gelen, dolayısıyla seçilen milletvekillerinin oluşturduğu ve yürütmenin de içinden çıktığı bir sistemdir.
Oysa başkanlık sistemi yürütmeyi, yani başkanın doğrudan atadığı ve dolayısıyla parlamentoya karşı sorumlu olmayan bir sistemdir. Bu ne demektir: Başkanlık sisteminde aslında katı olarak yasama, yürütme, yargının yani üç erkin ayrıştığı ama bir arada dengelendiği, dolayısıyla bu dengede, tek adam olan başkanın yürütmedeki gücünü gösteren bir sistemdir.
O yüzden siyasal karmaşanın olduğu dönemlerde ya da iç savaş gibi, siyasal gücün karar mekanizmalarının hızlı çalışması gereken dönemlerde veya yürütmenin bu süreci daha hızlı götürmesi gereken yerlerde başkanlık sistemi genellikle kabul edilen bir sistem.

Hangi ülkelerde uygulanıyor, ne kadar yaygın?
Afrika’nın son dönemde bağımsızlığına kavuşmuş ülkelerinde başkanlık sistemi var. Latin Amerika’da var, Amerika’da var. Birçok yerde uygulanıyor. Ama Amerika dışında bunu iyi uygulayan bir ülke yok.

Latin Amerika’da nasıl örnekler çıkıyor karşımıza?
Latin Amerika’ya baktığımız zaman siyasi tarihi, diktatörlükler tarihi olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü başkanın, yürütmenin gücünü destekleyen başka bir özellik var. Burada devlet başkanı olan, tek icracı güç ve yargının, yürütmenin bütün atamalarını tek başına yapıyor. Yani bizdeki kaygıların arkasında yatan neden de budur.

Bizde kuvvetler ayrılığı var.
Evet. Parlamenter sistemde yürütmenin üçlü icracı gücü var. Biri Cumhurbaşkanı. Başbakan ile kıyaslanamaz ama sembolik önemi, cumhuriyetin kuruluşunda 1982 dönemini ve sonraki dönemi karşılaştırdığımızda daha fazla.   ‘82 Anayasası ile beraber, yürütmenin yanı sıra cumhurbaşkanının da yetkileri artırıldı. Dolayısıyla yargıya atamalar yapılması, Meclisten gelen kararların onanması, vb. bütün bunların hepsi cumhurbaşkanından geçiyor.  Bizde parlamenter yapı içerisinde ‘82 sonrasında cumhurbaşkanının yürütme gücünü artıran ve başbakanın yürütme gücünü kısıtlayan ve parlamentoya karşı bunu sorumlu hale getiren çok ciddi bir güç paylaşımı var. Oysa başkanlık sisteminde böyle güç paylaşımı yok.
Çoğu kez başkanlık sisteminin olduğu yerlerde başbakanın kim olduğunu bilmeyiz. Amerika’yı, biliyor muyuz? Bilmiyoruz. Dolayısıyla bunun uygulandığı ülkelerde de aynı şey var. Amerika başkanlık sisteminde başarılı bir ülke.

Bizde neden ‘güçlü bir sistem’ olmaz?
Şimdi bizim gibi ülkeler, 80 küsur yıllık cumhuriyet tarihi olan ve parlamenter sistemi olan bir ülkede, böyle başkanlık sisteminin oturması, Türkiye’nin jeopolitik yapısı çerçevesinde olanaklı değildir. İç politika çok sorunlu hale gelecek bir yapılanmaya sahip görünüyor. O nedenle de çoğu siyaset bilimci ve sosyolog, Türkiye’de başkanlık sistemine karşıdır. Bizim yönetsel yapımız ulus devlet içindeki bir yapıdır. Ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ile eyalet sisteminde olduğu gibi özerkliği getirmez. Bu ciddi bir ayrımdır.
Buradaki devlet başkanının görevleri kendi içinde ayrışmış ve siyasal erklerin de katı olarak farklılaştığı bir yerdir. Parlamenter sistemlerde bu yapı esnektir. Yasama, yürütme ve yargının bu yapı içinde nasıl dönüştürüleceği problemini kimse tartışmıyor. 5393 sayılı Yasa ile biz sözde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve saydamlaştırılması yönünde bir yasa çıkardık. Uygulamada bu yasa nasıl işliyor? Kaba bir gözlemle bakarsak işlemiyor. Merkeziyetçi yapılar bu yapıyı daha da güçlendiriyor.
Bir başka nokta bizim siyasal kültürümüz. Bizim siyasal parti sistemimiz bu sistem içerisinde liderin merkeziyetinde olan ve liderin karar aldığı bir yapılanma içerisinde. Başkanlık sistemi acaba ülkeyi nereye götürür, çok ciddi kaygılar var.


LOBİLER GÜÇLÜ

Neden ABD başkanlık sisteminde güçlü bir ülke?
Çünkü Amerika’nın kendi siyasal kültürü, Alexis de Tocqueville’den itibaren o demokrasi, lobicilik ve baskı örgütlerinden dolayı devlet ve birey arasındaki dengeleyici ilişkisi çok ciddi bir sivil toplum anlayışını var etmiştir. Özellikle lobicilik çok güçlü.
İkincisi Amerika eyalet sistemiyle yönetilen bir ülkedir. Başkanlık sisteminin başarılı olması için yerel yönetimin güçlendirilmiş olması ve özerk olması lazım. Amerika’nın siyasal sistemini incelediğimizde, başkanın temel görev alanı dış politika ile sınırlandırılmıştır. İç politika ise eyaletlerin kendi sistemi içerisinde verilen bir karar mekanizması ile ortaya çıkar.

YARIN: ABD’deki başkanlık sisteminin ayrıntıları, Fransa örneği, yeni anayasa için öncelikler

ÖNCEKİ HABER

Problem sermayenin kendisidir

SONRAKİ HABER

THY işçisi bir göz kırpma bekliyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...