08 Haziran 2012 09:05

İki kişi, bir asgari ücret

Karanlık bir aradan geçiyoruz, ışığa doğru yöneliyoruz. Küçük basık bir odadan gürültüler geliyor. Bir yandan makine sesleri, bir yandan müzik sesleri. İçeridekiler bir anne kız. Hatice Ülker küçük bir makinenin başında çorapları makineye tek tek geçirmekle meşgul. Anne Gülistan Ül

İki kişi, bir asgari ücret
Paylaş
Vedat Yalvaç / Yağmur Boyraz

Hatice Ülker 18 yaşında, henüz açık öğretim lisesi birinci sınıfta. Ailesi ‘ortam bozuk’ olduğu için liseye gitmesine izin vermemiş, ama bu yıl açık liseden okuyabiliyor. Ailesine katkı sunmak için küçük bir çorap atölyesinde çalışıyor çoğu kendi yaşındaki kızlarla. Birçoğu hem okula gidiyor hem de atölyelerde çalışıyor. Okuldaki öğretmenleri kızların hem işe hem okula aynı anda uyum sağlayamamalarından dolayı işyerlerini şikayet etmiş. Bu şekilde çalışan birçok işyerine belediyeden zabıtalar gelmiş ve sigorta yapılması gerektiğini söylemişler. Çorap atölyesi patronu kabul etmemiş ve atölyeyi kapanmış gibi göstermiş. Bu sefer makineleri evlere dağıtmış. “Zor oldu ama mecburiyetten herkes kabul etti makineleri evlerine. Kiminin abisi çalışmıyor, kiminin babası çalışmıyor. Üretilenlere değil hep tüketilenlere zam geliyor. O yüzden kızlar çalışmaya başladı, okula gitmiyorlar. Keşke tüketilenlere bu kadar zam getireceklerine kızların okula gitmesi için uğraşsalar daha iyi olurdu.” diye anlatıyor Hatice.

BİZE BİR YARARI OLMUYOR

Makinelerin evlere getirilmesi Gülistan Ülker’i memnun etmiş aslında. “Ben de sıkılıyorum. Ben de yapabileceğim bir iş olsun istiyorum. Dilovası’da çoğunluk Kürtler yaşıyor. Kadınlar evde oturuyorlar, eşlerimizin eline bakmak zorundayız, hem onlara yüküz hem onlara mahkumuz. Bizim de ihtiyaçlarımız var, kız okumaya çalışıyor masrafları var. İkimizin toplam geliri aylık 700-800 lira civarı. Makineler evlere taşındıktan sonra elektrik faturasında 40-50 liralık artış oldu. Masrafları çıkarınca biz iki kişi bir kişinin asgari ücretine çalışıyoruz. Günde yaklaşık on saat buradayız, bir yandan evin işine koşuşturuyoruz. Yoruluyorum ama şikayet etmiyorum sadece daha güzel şartlarda çalışmak isterdim bir kadın olarak. Kendi ayaklarımın üstünde durmayı, ezilmemeyi isterdim. Tek hayalim okumaktı. Zamanında Diyarbakır’da okumak ayıptı. 23 yıldır büyük şehirdeyiz çalışmayı çok istedim ama kadına uygun, güvenilir, içinin rahat ettiği iş bulmak çok zor. Eşim izin vermedi, üç çocuk da küçüktü. Kızıma da başta izin vermedi babası. Birkaç kere ben de çalışmayı teklif ettim, kızımın atölyesine ben de birkaç gün gittim ama istemediler, olmadı.”

Hatice ise “Genç nüfus artsın istiyorlar ama genç nüfus nasıl yaşamalı? Kimisi var üniversiteye gidebiliyor, kimisi var çalışmak zorunda. Genç nüfus artsın istiyorlarsa biraz katkıda bulunmalılar. Maaşlara zam yapılmalı, asgari ücret çok az. Mesela biz burada çalışıyoruz ama bize hiçbir yararı olmuyor, sadece patronlara oluyor yararımız, böylelikle de devlete. Hep başkaları kazanıyor”  diyor. (Kocaeli/EVRENSEL)


BİR BAŞBAKANA YAKIŞMAYAN LAF

13-14 yaşlarında istemediği bir adamla evlenmemek için şimdiki eşine kaçmış Gülistan Ülker. Ailesiyle on sene konuşmamış. Kaçarak evlendiği için pişman. “Bugün bana sorsalar asla, asla kaçmazdım. Kardeşim da kaçtı, şimdi 10 çocuğu var. Ben kızıyorum onlara bu zamanda bakabileceğin kadar çocuk yapacaksın.” Bunun üzerine soruyoruz Gülistan Ülker’e son dönemdeki kürtaj tartışmalarını duymuş mu diye. “Şartlara göre değişir, ölüm tehlikesi varsa hiç doğurulur mu çocuk? Şöyle bir cümle duydum ‘Tecavüze uğrayan da doğursun, devlet bakar.’ Bence bu çok büyük bir saçmalık, bu resmen başka kötülülüklere davetiye çıkarmaktır. Bu bir Başbakana yakışmayacak bir laftır. Ben okul yüzü görmedim ama Başbakanın dediklerini aklım almıyor…” diyor.


ANNEMİN HAYALLERİ

Anne kız müzik konusunda pek anlaşamıyorlarmış. Gülüyorlar. Merak ediyoruz Gülistan Ülker okumayı nasıl öğrenmiş. “Bilmiyorum kendi kendime öğrendim. Diyarbakır’dan geldiğimde Türkçeyi de bilmiyordum ama insanları dinledim, öğrendim. Hafızam kuvvetlidir, bir öğrendiğimi bir daha unutmuyorum. Telefon numaraları, komşuların hastane şifreleri bile aklımdadır.”diyor. O anlattıkça okusaydı neler yapabileceği geliyor aklımıza. Gelecek için ne düşündüğünü soruyoruz Hatice’ye. “Ben okumak istiyorum, anaokulu öğretmenliği yapmak istiyorum. İnşallah yine bir zorluk çıkmaz. Annemin hayal ettiklerini ben yapmak istiyorum açıkçası. Annem arkamda olduğu sürece de bunu yapabileceğime inanıyorum” diyor Hatice.

ÖNCEKİ HABER

Direnişçiye uluslararası destek

SONRAKİ HABER

Emek çalıştayı başlıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa