16 Ocak 2017 00:30

Serapool patronunun sınıf kini bitmiyor

Serapool'de işçiler tüm davaları kazansa da patron yeni davalarla intikam almaya çalışıyor. Patronun açtığı davanın ilk duruşması yarın.

Paylaş

Vedat YALVAÇ
İstanbul

Serapool patronunun, sendikalaşma mücadelesi veren işçilere karşı sınıf kini bitmiyor. Cam Keramik-İş Sendikasında örgütlendikleri için 100’ün üzerinde işçiyi işten atan patron, buna karşı direnişe çıkan işçileri üretimi aksatmakla suçlayarak suç duyurusunda bulundu. Bu talebe takipsizlik kararı verilmesine karşın, patron bir yolunu bulup yeniden başvuruda bulundu ve bu kez kabul edildi. 114 işçi ve 1 sendikacının yargılanacağı, 4 gün sürecek davanın ilk duruşması yarın İstanbul Anadolu Adliyesi 16. Asliye Ceza Mahkemesinde görülecek. Cam Keramik-İş yöneticileri ve işçiler, patronun intikam duygusuyla hareket ettiğini belirtirken, işçilerin Avukatı Orhan Atan ise, “Yargının içine düştüğü durum nedeniyle herkes kendi kafasına göre hukuk uyguluyor. Umarım burada da bu hatadan biran önce dönerler” dedi.

İNTİKAM ALMAYA ÇALIŞIYOR

Yargılanacak olan işçiler patronun intikam almaya çalıştığını söyleyerek şunları söyledi: “Kendini haklı çıkarmak, bizi de uğraştırmak istiyor. Hakkımızı vermiyor. İnat ediyor. Bir umut da bu kaos ortamından faydalanmaya çalışıyor. İntikam gibi bir şey bu. Bir sürü hakime başvurmuşlar bir tanesi kabul etmiş. Bizi yeterince cezalandırdılar zaten. Asgari ücretle geçinen insanlarız, parasız kaldık. Borcumuz da vardı. İş bulana kadar çok sıkıntılar çektik. Tazminat davasını kazanınca biraz rahatladık. Ama patronun kini halen sürüyor. Bizi biraz daha uğraştırmak istiyor.”

PATRON YASA TANIMIYOR

Patronun bugüne kadar tüm davaları kaybettiğine dikkat çeken bir başka işçi, “Patron mahkeme kararına rağmen kıdem ve ihbarlarımızı vermiyor. Onlar için ayrıca dava açacağız” diye konuştu. “Adaletin olmadığı bir yerde bu tip düşünceler daha çok ortaya çıkıyor” diyen işçi şöyle devam etti: “Patron ben bu kaostan nasıl bir fırsat yaratırım diye düşünüyor. Patron ben nasıl yapıp eder bu işçilerin parasını ödemem düşüncesine kapıldı. Kazanılmış olan bir davayı inkar ediyor. Yani diyor ki ben yasa tanımıyorum. Ben kendi yasalarımı kendim koyarım diyor. Biz de mücadele edeceğiz sonuna kadar. Bunun başka bir yolu yok.”

PATRON MESELEYE SINIFSAL BAKIYOR

Yargılanacak kişilerden biri olan Cam Keramik-İş Örgütlenme Uzmanı Şener Doğan da “Serapool patronu işçileri çalışırken canından bezdirmesi yetmezmiş gibi eziyetlerini sürdürmek istiyor. İşçileri insan yerine koymuyordu. Yaptığımız bütün görüşmelerde böyle davranıyordu. İşçiler derdini anlatıp yaşadıkları sorunları aktarmak istiyorlardı, patron ise ‘Siz kimsiniz, benim karşımda nasıl oturursunuz, toplayın gidin’ diyordu. Serapool’ü devasa üretimi yaparak dünyanın en önemli üçüncü markası haline getiren işçileri kendi fabrikasındaki herhangi bir makineden bile değersiz görüyor. Sınıfsal bakıyor meseleye. Ama işçiler de birliklerini oluşturarak sınıfsal olarak oradaki sorunlara bir duruş gösterdi. İnançları memleketleri, siyasi görüşleri ne olursa olsun bunları bir yana bırakarak sınıfsal bir tutum aldılar ve yaşanan sömürüye karşı çıktılar” diye konuştu. İşçilerin kararlı duruşu karşısında patronun intikam almaya çalıştığını belirten Doğan şöyle devam etti: “İşçiler, ‘Madem birlikte üretiyor, birlikte o fırınların önünde kavruluyorsak bu direnişte de birlikte olmamız gerekiyor’ dediler. Orada bir arkadaşımızın söylediği çok önemliydi. ‘Bizi ancak kepçeyle burada bir çukur açıp gömerler. Biz haklarımızı almadan bu fabrikanın önünden gitmeyeceğiz. Bu mücadelemizi sürdüreceğiz.’ Patron da kendi cephesinden bakarak aslında bir nevi intikam alıyor. Direniş sürecinde de sürekli gidip ifade vermek zorunda kaldık. Bugün de kıdem tazminatını vermeyişi, işçilere yeni bir dava açtırmak zorunda bırakması da intikam almak için yapıyor. Bugünkü siyasal ortam da buna uygun. Yasalarda da çok fazla boşluk var.”

BİZ KARŞI ÇIKMADIKÇA PATRONLAR SÖMÜRMEYE DEVAM EDER

Başka fabrikalarda işe başlayan Serapool işçileri, sömürünün, haksızlığın bu fabrikalarda da sürdüğünü dile getirdi.
Yeni girdiği işyerinden değişen bir şey olmadığını söyleyen bir işçi “Çalışan işçiler değişti yalnızca. Yoksa çalışma koşulları verilen ücretler aynı. Herkes zar zor geçiniyor zaten. Çoğu insan borç içerisinde. Evimin kirasını, ödeyemezsem, çocuğumuzun okul masraflarını karşılayamazsam korkusu nedeniyle insanlar ses çıkartmıyor. Burada sorsan 10 kişiden 8’inin kredi borcu var. Eve bir ay bile para girmediği anda o evde yaşayamıyorsun zaten. Faturayı ödeyemiyorsun, kirayı ödeyemiyorsun. Zaten insanları çaresizliğe iten de bunlar  oluyor” dedi. Bir başka kadın işçi de yeni fabrikasının da aynı olduğunu belirterek şunları dile getirdi: “Orada da asgari ücretle çalışıyorum. Değişen hiçbir şey yok. Verdikleri ücret yetmiyor tabi ki. Patronlar çok kazanıyorlar ama işçiye vermiyorlar. Performansım yüksek olmasına rağmen hak ettiğimi ücreti istiyorum ama 10 lira daha fazla vermiyor. Cebine daha fazla girsin diye bekliyor. Serapool’de 20 lira zam veriyordu ve ‘Bunu aldığınıza şükredin’ diyordu. Şimdi sırf sendika girmesin diye 5-6 milyon para kaybetti. Patronlar ceplerinin doldursun, orada burada gezsin, işçi de itiraz etmeden çalışsın istiyor.”

ASGARİ ÜCRET NEYE YETSİN?

Yeni başladıkları yerlerde asgari ücretle işe başladıklarını söyleyen işçiler, asgari ücretle geçinmenin zorluklarını anlattı: “Zaten yarısı faturalara gidiyor. Kiralar 600-700 lira civarı. Asgari ücrete gelen zammın iki kattı tükettiğimiz gıdalara geldi. Şuan annem ve babamla birlikte yaşıyoruz. Ortalama 500 lira faturalara ödüyoruz.”
Nişanlı olan ve yakında evlenecek olan bu kadın işçi de geçim derdine dikkat çekti: “Yaşam zorlukları korkutuyor insanı. Nişanlım da asgari ücretle çalışıyor. Aldığı parayla ikimizin geçinmesi zor. Çarşı pazara gittiğin zaman 100-150 liradan aşağı bir şey alamıyorsun. Pazarda en ucuz şey 3 lira. Nasıl geçineceksin ki 1400 lirayla. Faturası var. Yakacağı var... Hele bir de çocuk olunca her şey iki katına çıkıyor.”
“Asgari ücret yetmez tabi ki” diyerek söze başlayan bir başka işçi ise şunları söyle: “Neyine yetecek bu ücret. İki tane çocuk  okula gidiyor. Dönem ödevi veriyorlar çocuklar bir ton masraf. Üniversiteye giden çocuğum var. Faturalar da 500 lirayı buluyor zaten. İnsansın ve bir şeyler yemen gerekiyor. Ben kirada değilim diye biraz daha rahatım ama kirada oturan ne yapsın. Şuanda kiralar 700 lira. Kaldı elinde 700 lira. Bu 700 lira ile ne yaparsan yap. Eşim çalışıyor o da asgari ücret alıyor. Normalde pazara gidip iyi bir alışveriş yapsan 100 lira 120 lira harcarsın. Harcamalardan azaltarak yettirebiliyorsun ancak. 1 buçuk kilo alacağına 1 kilo alıyorsun.” Bu zorunlu ihtiyaçlar dışında herhangi bir şeyin kredi çekmeden alınamadığına dikkat çeken işçi, “Ev için bir şey almıştım onun kredi borcu var. Bir taraftan onu ödüyorum. Bir şey almak için ille bir yerden borç almamız ya da kredi çekmemiz gerekiyor. Kredi kartı borcu nedeniyle çok kötü hallere düşen işçiler de var çaresizlikten” dedi.
Bir başka işçi ise asgari ücretle geçinmenin zorluklarını şu sözlerle anlattı: “Çocuğu olan birine 1400 lira yetmez. İstanbul’da kiralar olmuş bin lira. 400 lira ile bu adam nasıl geçinsin. Çocukları okuyanları düşün, elektrik var, doğalgaz var, pazar var. Bir bakan 17 bin lira ile geçinemiyorsa 1400 lira ile adam nasıl geçinsin. Benim maaşım 1400’ün üzerinde ama çocuk olmadığından, ev kendimin olduğu için geçinebiliyorum.” Hükümete tepki gösteren bir başka işçi, “Devlet asgari ücreti açıklarken diyor ki sadece işverenler imzaladı. İşçilerin temsilcileri imzalamamış. Patronlar ne diyorsa o oluyor demek ki. Kendi aralarında anlaşıyorlar mı? İşçiden yana hiçbir şey yok. Ama elbet devran döner. Hiç kimseye kalmaz” diye konuştu.

GEZMEYEREK, YEMEYEREK GEÇİNİYORUZ

“Gezmeyerek, yemeyerek geçiniyoruz” diyen başka bir işçi şöyle devam etti: “Ben emekli oldum. Emekli maaşımla idare etmeye çalışıyorum. 1139 lira alıyorum. 4 kişiyiz. 500 lira kira veriyorum. Sağdan soldan borç alarak öyle geçiniyoruz. 16 buçuk yıl çalıştım. 16 yıldan beri çalışıyorum ama açız. İnsanlar bunları düşünse. 16 yıl çalıştığım da benim tok olmam lazım. Yiyecek ekmeğinin olması lazım zor günler de ama yok. Sistem bunları bize dayatıyor. Diyor ki hakkını alma, bir ekmek parasına çalış. Sen sesini çıkarırsan aç kalırsın. Sesini çıkarma işinden olma. Milleti bu dayatma ile susturuyorlar. Biz de mücadele edeceğiz. Kimse açlıktan ölmez. Biz yıllardır açız. Kimse bununla bizi yıldıramaz artık.”

BU DURUM ANCAK BİZLE, İŞÇİLERLE DEĞİŞİR

Bu durumun ancak işçilerle değişeceğini belirten başka bir işçi, “Biz karşı çıkmadığımız müddetçe patronlar sömürmeye devam eder” diye konuştu. Yeni işe başladığı yerin Serapool’e göre koşullarının biraz daha iyi olduğundan söz eden bir başka işçi de şunları söyledi: “Bu çalıştığım yer diğer yere göre daha iyi ama kötünün iyisi. İşçi için değişen bir şey olmuyor. Değişim işçilerin birliğinden beraberliğinden geçiyor. Başka türlü düzelmez.” İşten çıkarıldığı için 2 çocuğunu okutamayan bir başka işçi de, “Çocuklarım için geleceğim için devam edeceğim. İki çocuk var. Okutamadım. Para yok. Büyük çocuk çıraklığa gitti. Ağır iş olduğu için dayanamayıp çıktı. Şuan çalışan yok. Diğer çocuk da evde, okumuyor. İmkansızlıktan. Kira veriyorum. Okul servis parası, yeme içme parası nasıl vereyim ben bunları. Durum vaziyet bu. Ama biz yine de mücadele etmeye devam edeceğiz. Çocuklarım benim düştüğüm duruma düşmesin diye mücadele etmeye devam edeceğiz. Zaten mücadele verilmezse artık ne mal güvenliğimiz ne de can güvenliğimiz kaldı bu ülkede” diye konuştu.

HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSMAMAYI ÖĞRENDİK

Serapool direnişinin kendisine haksızlıklar karşısında susmamayı öğrettiğini belirten bir işçi şunları söyledi:: “Ben 9 sene çalıştım keşke 9 sene öncesinden yapsaydık diye düşünüyorum şimdi. Bu direnişlerden işçinin kaybedeceği bir şey yok aslında ama hayatın zorlukları insanları korkutuyor.” “Bu direnişin tabi ki katkısı oldu” diyen başka bir işçi şöyle devam etti: “Şimdi hakkımızı arayabiliyoruz biraz da olsa. Eskiden patronumuza gidip ‘Bize zam yap, çalışıyorum bu benim hakkım’ diyemiyorduk. Şimdi çalıştığım yerde gidip hakkımı isteyebiliyorum. Biraz daha bilinçliyim. İşçilerin böyle dağınık olmasından dolayı oluyor her şey. Kendi çalıştığım yerden pay biçiyorum mesela 200-300 kişiydik. 150’si dışarı çıktı gerisi içeride kaldı. Hepsi bize destek olmuş olsaydı daha güzel olurdu. Hem orası ne bu durumda olurdu ne de biz bu durumda olurduk.”

TAM BİR HUKUKSUZLUK ÖRNEĞİ

Davayı skandal bir dava olarak değerlendiren işçilerin Avukatı Orhan Atan şunları aktardı: “İşçiler, iş ve çalışma hürriyetini ihlal gerekçesiyle yargılanıyor. Yani patronun iddiası şu: ‘İçeri girip çalışmak isteyen işçileri engellediler, servisleri durdurdular.’ Halbuki üretimi durduran patronun kendisi. İşçileri sendikalaştıkları için kapı dışarı eden de patronun kendisi. O bu sürecin tamamen komplo olduğunu iddia ediyor. Ve maalesef yargı da buna alet edildi. 114 işçinin yargılandığı böyle bir dava Türkiye’de çok karşılaşılan bir durum değil. Bu işçilerin hepsinin haklı olduğu yapılan mahkemeler sonucunda ortaya çıkmıştır zaten. Şimdi buna rağmen bir savcının ve bir sulh ceza hakiminin kendi kafasına göre böyle bir karar verip hiç karakol ve mahkeme yüzü görmemiş işçileri sanık sıfatıyla yargılaması adalet açısından, hukuk açısından tam bir hukuksuzluk örneği, tam bir skandal. Ama işçilerin buradan beraat edeceğini düşünüyorum.”

AMAÇ İŞÇİLERİN HAKLI MÜCADELESİNİ GÖLGELEMEK

Patronun buradaki amacının işçilerin haklı mücadelesini gölgelemek olduğuna dikkat çeken Atan, “Patron işçiler bir suç işlemişler izlenimi yaratmak istiyordu. Derdi burada hiçbir ekonomik kayba uğramadan davadan netice almaktı. Ancak başaramadı. Tüm davaları kaybetti. İş mahkemelerin hiçbiri bu oyuna düşmedi. Hiçbiri bu davanın sonucunu beklemedi. 104 işçiden 70’i sendikal tazminat davalarını kazandı. Boşta geçen süreleri için 4 maaş ücret aldı. Yargıtay’a gitti. Yargıtay bunları onayladı. Bunun yanı sıra kanun dışı bir grev olmadığına dair emsal bir kararımız var” diye konuştu. Tüm bu kararlara rağmen açılan bu davanın anlaşılır olmadığını söyleyen Atan şöyle devam etti: “Bu dava için skandal dememizin nedeni bunca davanın ardından sulh ceza hakimliğinin böyle bir karar vermesi. Zaten üst mahkeme bunu onaylamış. Normalde bu işçilerin suç işlemediğine dair bir takipsizlik kararı vardı. Ancak Serapool patronu buna itiraz etti. Bu itirazın üzerine bu usulsüz kararları veren hakimler burada da takipsizlik kararının hatalı olduğunu ve bir dava açılması gerektiğini söylediler. 114 tane işçinin ve 1 sendikacının yargılanmasına sebep oldular. Maalesef bu dönem Yargının içine düştüğü durum nedeniyle herkesin kendi kafasına göre hukuk uygulayabiliyor. Umarım burada da bu hatadan en kısa sürede geri dönerler.”

ÖNCEKİ HABER

Sur’da çocuğa yapılan istismardır, soruşturma başlatılmalı

SONRAKİ HABER

'Anayasa değişikliği halkın ihtiyacı için yapılmıyor'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...