16 Ocak 2017 00:43

Gazeteci Ulaş Barış: Sorunlar var ama Kıbrıs çözümü yakın

Cenevre müzakerelerini izleyen Kıbrıslı Gazeteci Ulaş Barış'la süreci konuştuk.

Paylaş

Elif GÖRGÜ
İstanbul

İsviçre’nin Cenevre kentinde geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen Kıbrıs müzakereleri, ‘tarihi, kritik’ gibi pozitif açıklamalarla başlayıp, 18 Ocak’a ertelenmesinin ardından ‘kabul edilemez, olmaz’ gibi olumsuz açıklamalara evrildi. Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türklerin taleplerinden çok, Ada’yı siyasi kontrolü altında tutan ülke hükümetlerinin tavrının belirleyici olması süreci zorluyor.

Cenevre’deki müzakereleri takip eden Kıbrıs Postası Yazarı Ulaş Barış, süreci gazetemize değerlendirdi. “Biz Kıbrıslılar, Kıbrıs sorunu içinde doğup büyüyüp ölüyoruz” diyen Barış, yine de umutlu. Haritaların sunulmasını ‘kritik eşik’ olarak nitelendiren Barış, bu eşiğin aşılmış olmasının önemine dikkat çekti: “Kıbrıslı Türkler toprak tavizi karşılığında siyasi eşitlik pazarlığı yapmaktadır” dedi. Barış ayrıca, “Kıbrıs sorunu çözülme yolundadır. Ancak, süreç içerisinde her an bir kaza olması ihtimali her zaman mevcut” yorumunda bulundu.

‘KIBRISLI TÜRKLER TOPRAK TAVİZİ KARŞILIĞINDA SİYASİ EŞİTLİK İSTİYOR’

Görüşmeleri genel olarak değerlendirirseniz;  Kıbrıs sorunu, Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler açısından demokratik ve barışçıl bir şekilde çözülme yoluna girmiştir diyebiliyor musunuz?
Bence iki tarafın karşılıklı olarak toprak düzenlemelerini öngören haritaları teati etmesi tarihi bir gelişme. Türk tarafının haritası ile Rum haritası arasında yüzde 1’lik fark var. (Türk tarafı 29.2, Rum Tarafı 28.2. KKTC toprakları yüzde 36...) 2004 Annan Planındaki oran yüzde 28.7’di ve buna Güzelyurt’un da bırakılması dahildi.
Biliyorsunuz o plan, Kıbrıslı Türkler tarafından, hem de en yüksek oy oranı Güzelyurt’tan çıkmak üzere kabul edilmişti. 29+ toprak tavizi, Denktaş tarafından 1992 Gali Fikirler Demetinde kabul edilmişti. Yani Kıbrıslı Türkler toprak tavizi karşılığında siyasi eşitlik pazarlığı yapmaktadır. Bu federasyon tezinin, ki bir Türk tezidir, özünü oluşturmaktadır.
Bu bağlamda, iki liderin harita sunması tarihidir, kritik eşiktir ve o eşik aşılmıştır. Haritaların sunulması dönüşümlü başkanlığın, ki bu da Türk tarafı için eşitlik sembolüdür, kabul edildiği manasına gelmektedir. Gerçi her iki lider, ertesi gün karşılıklı olarak haritaları ‘kabul edilemez’ bulmuştur ama sorun yok, sonuçta pazarlık yapılmaktadır. Tüm bunları bir araya koyunca, evet, Kıbrıs sorunu çözülme yolundadır. Ancak, süreç içerisinde her an bir kaza olması ihtimali her zaman mevcut.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’in açıklamalarında başından beri görülen ‘çok olumlu’ yaklaşımıla müzakereden çıkan sonuçlar uyumlu mu?
Bence uyumlu. Sonuçta süreç çökmemiş, ara verilmiştir. 18 Ocak’ta tekrar başlayacak. Yeni Genel Sekreter bu gibi sorunlara uzak birisi değil. Hele de Portekiz başbakanlığı döneminde çözüme ulaştırdığı Doğu Timor meselesini de düşünürsek, Guterres bir şans. Çok saygın, babacan, herkesin önünde ceket iliklediği birisi. Sosyalist Enternasyonalin başkanlığını yapmış birisi takdir edersiniz ki boş birisi olamaz.

‘YUNANİSTAN VE TÜRKİYE GERİ ADIM ATMADI’

Beşli Konferasta garantör ülke temsilcilerinin biraraya gelmesi  ve bu konferansa dair sizin gözlemleriniz ne oldu? Hızla ertelenmesi ve garantörlerin kendi durdukları yerden geri adım atmıyor olduğunu mu gösteriyor?
Beşli konferans her bakımdan tarihi. Bir kere tarihte 3’üncü kez Kıbrıs için uluslararası konferans toplandı. 1960 Londra ve Zürih ve 2004 Bürgenstock... Birincisinden Kıbrıs Cumhuriyeti, ikincisinden referandum kararı çıkmıştı.
Bir diğer önemli nokta Kıbrıslı Türklerin en üst düzeyde temsil edilmesi. Bizimle aynı masada düşünülemeyen Yunanistan ile oturup pazarlık yaptık. Herkese ‘his excellency’ (ekselansları) diye hitap edildi, bu çok önemli.
Öte yandan Yunanistan pek de yapıcı olmadı. Dışişleri Bakanı Koças, ki kendisi nevi şahsına münhasır bir kişilik, ilk dakikadan itibaren ‘zaman isteriz’ diye tutturmuş, en sonunda İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson’u bile çıldırtmıştır. Bu bakımdan erteleme tamamen Yunanistan kaynaklı. 1 Aralık tarihinden beri bu zirvenin yapılacağı bilinirken Yunanistan’ın gelip ‘zaman isterim’ demesi samimiyetsizlik.
Ancak, Türkiye de geri adım atmadı. Yani Rumlar ısrarla “garantiler kalksın” derken, gerek o gece Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklaması, gerekse de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ertesi gün yaptığı ‘asker çekmeyiz, ilanihaye oradayız’ türü açıklamalar yapıcı değil ama süreci ateşlemesi açısından önemli.

Erdoğan’nın son açıklamasında “Eğer Maraş’ı tamamen halkın istifadesine sunmak istiyorsanız Erenköy-Güzelyurt birleştirilip KKTC’ye bırakılır, açık-kapalı Maraş Güney Kıbrıs’a bırakılır” ve ayrıca, “Onlar 950 asker bulunduracak, biz 650 bulunduracaktık. Bu aynen devam eder. Oradan Türk askerinin çekilmesi gibi bir şey söz konusu olamaz” ifadelerini kullandı...
Bence genel olarak olumsuz bir açıklama. Ancak süreci hareketlendirmesi açısından önemli. Maraş önerisi oldukça manidar çünkü Maraş her pazarlıkta kesin verilecek bir koz gibi görülürken şimdi Maraş karşılığı Güzelyurt deniyor. Bence bu pazarlık için yapılan bir atak.
Bir diğer önemli nokta askerin çekilmeyeceği söylemi. Öte yandan Erdoğan 650 asker sayısını boşuna söylemedi. Bu açık bir tekliftir. Rakam 1960 garanti anlaşmalarına atıftır, oradaki rakam o çünkü. Öte yandan adada 40 bin Türk askeri var. Erdoğan “asker asla gitmeyecek” derken 39 bin 350 asker çekeriz mesajı verdi. Bu son derece önemli. 18 Ocak’ta komiteler tartışmaya başlayınca büyük resmi göreceğiz. Umudumuz tamdır, çözüm bence yakındır.   

  • Ulaş Barış

‘82’NCİ VİLAYET İDDİASI TEHLİKELİ’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a atfen gündeme gelen ‘Kıbrıs Türkiye’nin 82’inci vilayet’i olarak iddiası gerçekçi mi?
Bu tartışma yeni değil ancak Erdoğan’ın yeni başkanlık sisteminde neler olacağını kestirmek güç. Mustafa Kemal’in Hatay’ı alması ile bu konunun ilişkilendirilmesi ise manidar. Öte yandan Ada’nın kuzeyindeki nüfus dengesi Kıbrıslı Türkler aleyhine sürekli şekilde değişiyor. Bu noktada Hatay örneği ile benzerlikler var. Yani amaç buysa aynen 1939’da olduğu gibi bunu onaylayacak halk desteği var. Parlamento desteği de bulunur. Böylesi bir duruma yeni örnek olarak Kırım olayını da örnek gösterebiliriz.
Yani evet, böyle bir iddia bence maalesef gerçek dışı değildir ve tehlikelidir.

‘CENEVRE BİTERSE BİR DAHA KİMSE UMUTLANMAZ’

Tartışmalar iki toplum tarafından nasıl değerlendiriliyor?
Şöyle diyeyim, biz Kıbrıslılar, Kıbrıs sorunu içinde doğup büyüyüp ölüyoruz. Ancak öyle ki, 2004 sendromu devam etmektedir. Referandum başarızlığı maalesef bizi derinden üzdü. Bu yüzden genel olarak umutsuzluk var. Mont Pelerin zirvesinden sonra bunu tekrar yaşadık. Cenevre de böyle biterse her şey biter. Bir daha kimse umutlanmaz.

Kıbrıs sorununda gerçek çözümü nerde/nasıl görüyorsunuz?
İki toplumlu, iki kesimli, siyasi eşit, AB ülkesi bir Kıbrıs en iyisi. Elbette geçici olarak iki toplumu da güvende hissettirecek güvenlik düzenlemeleri olabilir. Ancak benim hayalim İngiliz üsleri de dahil tüm yabancı askerlerin adadan gitmesi ve tüm silahlardan arındırılmasıdır. Barış içinde yaşamak için silaha hiç gerek yok.

ÖNCEKİ HABER

KuirFest’in özel bölümleri ve seçkileri

SONRAKİ HABER

Metal işçileri: Onayımızın olmadığı bir TİS imzalanamaz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...