09 Ocak 2017 07:52

IŞİD’in Şii harekatı siyaset değil, soykırımdır

Bağdat’ın Şii mahallelerinde dün de iki intihar saldırısı yapıldı, onlarca kişi yaşamını yitirdi. Guardian yazarı Şii katliamına dikkat çekti.

Paylaş

Ranj ALAALDİN
Guardian

Irak’ta kıyım devam ediyor. Bugün (5 Ocak) Bağdat’ta başka bir terör saldırısı daha gerçekleşti, bu saldırı, geçtiğimiz hafta boyunca ülkenin başkentini ve diğer bölgelerini vuran bir dizi vahşetin sonuncusuydu. IŞİD, Irak’taki son kalesi olan Musul’u kaybedeceği bir savaşı sürdürüyor ve (IŞİD’in) önümüzdeki aylarda şehrin kontrolünü kaybetmesi bekleniyor. Ancak hâlâ terör eylemlerini gerçekleştirmek için ölümcül bir kapasiteye sahip. IŞİD, sözde hilafet olmaksızın bile ülkede istikrarı zayıflatmaya devam edecek.

Geçtiğimiz hafta boyunca meydana gelen bombalı saldırılar, uluslararası basının ve uluslararası toplumun vicdanında çok az yer bulabildi. Problem, on yıldan fazla süren, terörizme karışan savaşın, Irak’ta yeni bir normal haline gelmesinin kısmi bir sonucu; fakat aynı zamanda yaygın da, çünkü uluslararası toplum ve medya tarafından siyasi olarak şekillendirilmeye devam edilmektedir. İyi yönetim eksikliği ve ABD işgali sırasında ve sonrasında kabul edilen bir dizi yıkıcı siyaset, İŞİD’in ortaya çıkmasına, intihar saldırılarına ve çatışmalara neden olmuştur. 

IRAK BATININ GÜNDEMİNDEN NEDEN DÜŞTÜ?

Irak’taki terör saldırılarını bir siyaset meselesine indirgeme ve basitleştirme, sonuçlarından bağımsız gerçekleşmedi. Irak, batının Irak’ın işlevsiz siyasi süreciyle ilgilenmeye ve para yatırmaya devam etmeye yönelik bitkinliği ve isteksizliği nedeniyle gündemden düştü. Mezhepçi bölünmeler ve yaygın yolsuzluk, hükümetleri, kaynaklarını ve enerjilerini Irak kurumlarından uzaklaştırmaya zorladı. Bu uzun vadede militan grupların yayılma alanını genişletti. Yeni gelen Trump yönetimi, örneğin, Irak devletinin ve bölgedeki diğerlerinin yeniden inşa edilmesine ABD kaynaklarını artık adamayacağını halihazırda belirtti bile. 
Oysa Irak’ın, sadece siyasi şiddet ve istikrarsızlıktan daha fazlasından muzdarip olduğunu fark etmeye dair bir eksiklik var. Bu, ülkenin dinsel ve etnik grup düzenine karşı yürütülen harekattır. Irak’taki terör saldırıları, IŞİD’in çarpık ideolojisini ve İslam yorumunu reddeden gruplara yönelik sürekli bir saldırıyı meydana getiriyor.

SİSTEMATİK İMHA

IŞİD gibi cihatçı gruplar Kürtleri, Ezidileri, Hıristiyanlar’ı ve diğer azınlıkları sapkın olarak görüyor, (Irak’ın çoğunluğunu temsil eden) Şiilere yönelik saldırıları, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kurumların soykırım olarak tanımladığı etkenlere teḳābul eder: yani, "etnik, ırksal, dini veya ulusal bir grubun kısmen veya tamamen kasti ve sistematik imhası". 

Şii mahallerine yönelen bombaların hedefi, büyüklüğü ve sıklığı ve bunların arkasındaki niyet, rahatça bu parametreleri kapsar. İnsani yardım örgütleri sıklıkla Irak’taki ölüm sayısının altını çiziyorlar; ayda yüzlerce ölümle ve çok daha fazla yaralı. İstatistikler büyük ölçüde Şii mahallelerine, mabetlerine, kutsal şehirlere ve haclara yapılan saldırıları yansıtıyor. 

BÜYÜK KATLİAMLAR

Şii topluluklarına yönelik haftalık saldırılara ek olarak, daha ölümcül düzenlenmiş saldırılar da oluyor. Temmuz 2016’da İŞİD, Bağdat’ın Şii bölgesine saldırdı ve 300’den fazla kişiyi katletti. IŞİD, 2014’te Kuzey Irak’ın denetimini ele geçirdiğinde, Şiiler son yıllarda meydana gelen en ölümcül saldırılarının kurbanlarıydı: binden fazla Şii askeri ve hava okulu öğrencisi meslektaşlarından ayrıldı, işkence gördü soğukkanlılıkla öldürüldü. Bu, Speicher Kampı katliamı olarak da bilinir.

IŞİD’in etkisi, ayrıca, Şiilere yönelik soykırım kampanyasını, Arap Sünni nüfusun geniş kesimleri tarafından dile getirebilecek olan ve dinin ötesine geçen politik, ekonomik ya da diğer önemli sorunlar için araç olarak kullanabilme becerisinde yatmaktadır. 

Genel olarak, politika yapıcılar ve politikacılar için sorun, soykırım terimi bir kez kullanıldıktan sonra harekete geçme baskısının artmasıdır. Misal, Irak’ın Ezidileri son on yılda durmadan hedef olmuştur. 2007’de düzenlenen tek bir saldırıda, IŞİD’in selefi olan Irak el Kaidesi 700’den fazla Ezidi’yi öldürmüştür. Haziran 2014’te, IŞİD’in Kuzey Irak’ta Şengal’in kontrolünü el geçirmesinden hemen sonra Ezidi topluluğuna karşı yapılan suçlar bir dizi hükümet ve uluslararası kurum tarafından soykırım olarak kabul edildi ve cihatçıları mağlup etmek için ABD öncülüğünde bir mücadele başlatıldı. 

ASKERİ ÇABA MÜCADELENİN SADECE YARISI

Uluslararası kaynaklar askeri çabayla sonuçlanırsa IŞİD’e karşı mücadele ancak yarı yarıya tamamlanmış olacak. Irak’ın Şiilerine yönelik saldırıları soykırım olarak kabul etmek sadece ahlaki bir zorunluluk değil; aynı zamanda bu tür vahşetlerle daha iyi yüzleşildiği yasal ve siyasi mekanizmaların etkinleştirilmesine de yardımcı olacaktır. Ancak o zaman halkın görüşleri, bölgedeki insani krizlere eninde sonunda çare olabilecej ve gelecekte İŞİD gibi grupların yeniden ortaya çıkmasını engelleyecek olan iyi yönetim ve istikrar çabaları lehine harekete geçilebilecek.

(Çeviren: Diyar Saraçoğlu)
*Arabaşlıklar Evrensel’e aittir

 

ÖNCEKİ HABER

İBB: İstanbul'da kar kalınlığı 122 cm'ye ulaştı

SONRAKİ HABER

Karda düşmeden yürümenin formülü: Penguen gibi minik adımlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...