07 Ocak 2017 18:09

Evde, sokakta, fabrikada bölünüyoruz

Tekstil fabrikasındaki kadın işçiler Suriye’deki savaşın, çatışma ve kaos ortamının, bombalı saldırıların çalışma ilişkilerine nasıl yansıdığını anlatıyor.

Paylaş

Haşim DEMİR

Tekstil sektöründe yaşanan durgunluktan dolayı Ümraniye, Sancaktepe, Sultanbeyli ilçelerinde her gün onlarca kadının iş için başvurduğu fabrikalardan birindeyiz. Ümraniye Emek Mahallesinde kurulu olan fabrikada, çok da uzun olmayan bir süre öncesine kadar 2 bin kişi çalışıyordu, şimdi ise işçi sayısı 800’e kadar düşmüş durumda. Fazla mesailerle birlikte günde 12 saat ağır koşullarda çalıştırılan işçilerin yarısından fazlası kadın. Tempoya ayak uyduramayan, itiraz eden işten atılıyor. Fabrika bünyesinde kreş olmadığı gibi, hamile ve çocuklu kadınlar zaten çalıştırılmıyor. Üstüne, asgari ücretin adeta mecburiyet haline getirilmesi, fabrikada işçi sirkülasyonunun yoğun yaşanmasına sebep oluyor.

Fabrikada çalışan kadın işçilerle yaşanan siyasi gelişmelerin, Suriye’deki savaşın, çatışma ve kaos ortamının, bombalı saldırıların, patlamaların işçilere ve çalışma ilişkilerine nasıl yansıdığını konuştuk. İş çıkışında ve oturdukları mahallelerde görüştüğümüz, isimlerini saklı tuttuğumuz kadın işçiler, ülkenin bugünkü durumu ve geleceği ile ilgili oldukça karamsar.

ORTAMDAN EN ÇOK PATRONLAR YARARLANIYOR

İşçilerden biri, bu düşmanlaştıran kaos ortamının en çok patronlara yaradığını, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ’cü damgası yememek için her şeye boyun eğmek zorunda kaldıklarını belirtiyor: “İnanın işyerinde her türlü küfrün ve hakaretin hedefi oluyoruz ama sesimizi çıkaramıyoruz. İşçi çok yakından tanıdığı yanı başındaki işçiye en ufak bir anlaşmazlıkta hemen ‘Sen FETÖ’cüsün!’ ya da ‘PKK’lı mısın!’ diyebiliyor. Ortam çok kötü. Beşiktaş’taki bombalı eylem, sonra da Kayseri eylemi bu işin tuzu biberi oldu. Kimse sesini çıkaramıyor. Sendikadan bahsetmek, bölücü örgüt damgası yemek demek. Kurt dumanlı günü severmiş misali parayı kazanan patronlar. Biz eriyip yok oluyoruz, asgari ücretle geçinemiyoruz, soluğu mahkeme kapılarında, boşanma davalarında alıyoruz… Psikolojimiz bozuluyor. Suriye ile yatıyoruz Suriye ile kalkıyoruz. Mezhepçilik yapılıyor. Korkarım ülkemiz Suriye’den daha beter olacak.”

Başka bir kadın işçi ise daha hassas olmaları gerektiğini düşündüğü hemcinsleri arasındaki bölünmeye tepkili. Bazısının en caniyane eylemlere arka çıktığına, mezhep ayrımları üzerinden birbirilerini düşman görebildiklerine dikkat çekiyor. “Bizi bu duruma getiren açıkçası bu hükümet. Başka ülkelerin iç işlerine niye biz karışıyoruz! Niye başka ülkenin camisinde namaz kılmayı şart koşuyoruz? O politika şimdi bizden can alıyor. IŞİD gibi bir belayı yaratanlar şimdi ‘Biz IŞİD’le mücadele ediyoruz’ diyor. İç savaş çıkar diye millet silahlanıyor, komşu komşuya bileniyor… Üç kardeşimle konuşamaz tartışamaz duruma geldik. Birbirimize gidip geldiğimiz komşumuzu düşman görüyoruz. Evler bölündü, sokaklar bölündü, kapı komşu bölündü. Çok kaygılıyım.”

SESİNİ ÇIKARAN BÖLÜCÜ DAMGASI YİYOR

On yıldan beri bu fabrikada çalışan başka bir kadın, bu süre içinde yüzlerce kadın işçinin her türlü haktan yoksun çalıştırılarak kapı dışarı edildiğine, işe iade davası bile açamadığına, hamile kaldı diye, doğum iznine çıktı diye işten atıldığına tanıklık etmiş. “Sendikadan bahsetti diye işçinin bölücü damgası yediği bir yer burası. Başkanlığa karşı diye işçi FETÖ’cü ilan edilirse, o işçi nasıl hakkını arasın! Ne biz kadın işçiler ne de erkek işçiler haktan bahsedemiyoruz. Sesimizi çıkaramıyoruz. Aylıklarımız zamanında ödenmiyor, bize hakaret ediliyor, küfür ediliyor, tacize uğradığımızda şikâyet edeceğimiz bir yer yok. İşçi işçiye kuşku ile bakıyor. Kürt, Alevi olursan vah haline. Bir de utanmadan, ‘Biz biriz, beraberiz’ demiyorlar mı! Ben Siirtliyim diye PKK’lı damgası yiyorum. Bana küfür etmek, taciz etmek helaldir diyebiliyorlar. Bu koşullarda 4 yıldır aynı paraya, 1500 liraya çalışıyorum. İşten atılırım diye çocuk düşünmüyorum, hamile kalmak istemiyorum. Hamile kalan arkadaşlarımıza yapılan küfürlü hakaretleri görünce nutkum tutuluyor. Ne hak var, ne de adalet. İktidarın yanında yer alıyorsan yaşarsın, yoksa bize yaşamak bile haram. Suriye gibi olursak bizim gideceğimiz yer bile yok. Bu duruma düşmek istemiyoruz.” 

İNSANDAN SAYILMIYORUZ

Tüm bu düşmanca ortam içinde kadın olarak gördükleri ayrımcılıktan daha da ağır etkilendiklerini ifade ediyor bir kadın işçi: “Biz kadın işçiler hem patron tarafından, hem de onun müdürleri tarafından, hatta bir kısım erkek işçi tarafından insandan sayılmıyoruz. IŞİD’in kadınlara bakışını yansıtan erkek işçiler var. ‘Ne işiniz var burada, git erkeğine hizmet et. Evinden çıkan ancak fahişe olur’ diyenler bile var. Peki, bu zihniyeti getiren kim? Suriyeli işçi kadınlar da var burada, konuşurken dayanamazsınız onların anlattıklarına. Ya tecavüze uğramışlar ya da erkeklere peşkeş çekilmişler. Kadına bunu yapanlar demokrasiden insanlıktan bahsetmesin.”

 

ÖNCEKİ HABER

BES Antep şubesi: Cadı avı sürüyor!

SONRAKİ HABER

Bir tatlı huzur alabilir miyiz kendi imkanlarımızla?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...