07 Ocak 2017 17:52

Kendine ait bir dergi!

Müslime Karabatak bu ay, yıllardır neden kadın dergisi çıkarttığımızı yazdı.

Paylaş

Müslime KARABATAK

Bu ay ne yazsam diye düşünürken dergimizin yazı kurulu arayıp ‘Kadın dergilerinin tarihini ele alsan, ne kadar güzel olur’ dedi. Oturup düşünüyorum, konumuz derya deniz. Sadece kendi dergimize baksak geride bıraktığımız 9 yıllık bir tarih var. Biz neden bir kadın dergisi çıkarmaya giriştik, bunca senedir mektuplarımızı, hikayelerimizi, sözümüzü söyleme ihtiyacımız niye? İstanbul’un bir mahallesinde söylenen bir sözün, örneğin Adana’da, Kocaeli’de veya dünyanın başka yerlerinde eklenen sözlerle büyütülmesi, bu neyin gereği?

Bu soruların yanıtını önce biraz tarihte arayalım…

ÖZGÜN AMA BENZER

Her ülkenin farklı dönemlerde kendine özgü kadın hareketi, her hareketin de kendine özgü yayınları olmuş. Bu çeşitliliğe rağmen, kadınların her alanda verdiği özgürlük mücadelesinin benzer özellikleri de yok değil. En eskilerden biriyle başlayalım. 1858-64 yılları arasında aylık yayınlanan English Woman’s Journal (İngiliz Kadının Dergisi) döneminin aksine, çalışanlarının neredeyse tamamının kadın olduğu ve kadın istihdamı ve eşitliği üzerine yayınlar yapan bir dergiydi. Kadınlar için iş olanaklarının artırılması ve bunun için yasalarda düzenlemeler yapılmasını savunuyordu. Ayrıca edebi ve kültürel yazılara da yer veriliyordu.

Bu derginin Langham Place ofisinde toplanan bir kadın grubu, genç kadınlara teknik eğitim sağlayarak daha geniş iş olanaklarına hazırlamayı hedefleyen Society for Promoting the Employment of Women (Kadın İstihdamını Destekleme Topluluğu)’nu kurdu.

1864 yılında yayın hayatına son verilse de etrafında toplanan kadınlar işin peşini bırakmaya razı değildi. Okuyucusu ve topluluğun kurucularından Jessie Boucherett’ın girişimleriyle 1866 yılında Englishwoman’s Review of Social and Industrial Questions (İngiliz Kadınının Toplumsal ve Endüstriyel Sorunlarını İnceleme) adı altında tekrar hayat buldu. 1910 yılına kadar yayımlanmaya devam etti. Kadınların ekonomik bağımsızlığı, meslek seçimi, oy hakkı, ücret eşitliği, sendikalardaki yeri, eğitimi, kreş hakkı, kültür sanat gibi birçok konuyu ele alan derginin sınırların ötesindeki kadın haberlerini de değerlendirdiğini görüyoruz. Örneğin, Viyana’da kadınların sanat okuluna yazılabildiğinden, İrlanda’da eczacılar birliğinin kadınları kabul ettiğinden, İsviçre’de kadın öğretmenlerin eşit ise eşit ücret talebiyle imza kampanyası başlattığından haberdar olabiliyor ya da Fransa’da devlet baskısı altında olan bir kadın topluluğu için dayanışma yazısı bulabiliyorsunuz. İlerleyen sayfalarda ise dergi okuyucularından gelen mektuplar karşınıza çıkıyor.

ÖRGÜTLENMENİN ARACI

Almanya’da ise Clara Zetkin, işçi sınıfı hareketi ile kadın hareketi arasındaki bağı anlatmaya çalışıyor, feminizmin aksine kadınların gerçek kurtuluşunun sosyalizmde olduğunu savunuyordu.

1922’de yaptığı İşçi Kadınların Örgütlenmesi adlı konuşmasında, “Ne zaman Kadın Sekreteryası ya da buna benzer organlar yoksa, o zaman kadınların Komünist Partiye katılımının azaldığı ve kadın işçilerin sınıf savaşından geri durduğu görülmüştür” diyerek, kadınların örgütlenmesine özel önem vermeye çağırıyordu.

EŞİTLİK!

Yayıncılığı kadın örgütlenmesinin bir aracı olarak gören Zetkin, 1892’den 1917’ye kadar bir kadın dergisinin editörlüğünü yaptı. Bu dergi, daha önce 1886’da işçi kadınların derneklerinin bir yayını olarak Die Staatsburgerin (Vatandaş) adıyla çıkıyordu. Çalışma koşulları, ücretler ve verilen mücadelelerle ilgili haberleri yazan bu dergi, kadın dernekleri arasında iletişim işlevi görüyordu. Çıktıktan 6 ay sonra kapatılmasının ardından Die Arbeiterin (İşçi) ismiyle yola devam etti, o da 1 yıl sonra kapatıldı. 1892’de Clara Zetkin derginin editörlüğünü yapmaya başladığında ismi Die Gleicheit (Eşitlik) olarak değişti. İki ayda bir çıkan bu dergi, Almanya’da proleter kadın hareketinin ve uluslararası sosyalist kadın hareketinin resmi organı oldu.

Zetkin dergiyi şöyle anlatıyor; “Gleichheit, işçi sınıfının eliyle ya da beyniyle kapitalin kölesi olmuş ileri kesimlerine hitap ediyor. Onları, gelişimin tarihsel sürecini anlamaları için teorik olarak eğitiyor. Sadece işçi sınıfının özgürlüğü için bilinçli bir şekilde çalışmaya değil, aynı zamanda kendi sınıf yoldaşlarını aydınlatma ve net bir hedefe doğru savaşım vermek için eğitmeye hazırlıyor.”

Gerçek kurtuluşun işçi ve emekçilerin örgütlü mücadelesiyle gelebileceğini biliyoruz ve Ekmek ve Gül aslında bu mücadelenin araçlarından biri olarak, kadınların sesini birleştirme çabasında, 9 yıldır. 

Ortak bir dil yaratma ve sadece sorunlarımızı değil, çözüm önerilerimizi, yaptıklarımızı, yapamadıklarımızı, direnç veren hikayelerimizi, sınırların ötesinden bize seslenen kadınları, kadına yönelik şiddete, gerici, ayrımcı tutum ve uygulamalara karşı koyan tüm kadın kesimlerinin mücadelesini duyurma çabamız bundan sonra da devam edecek. Tarih boyunca kız kardeşlerimizin yaptığı gibi...

VE EŞİTLİK SATAN DERGİLER

Kadın dergileri ve tarihi üzerine araştırma yaparken, elbette karşıma ilk çıkanlar, kadın mücadelesinde şekillenmiş ya da kadın mücadelesini şekillendirmiş dergiler olmadı. Dişiliği öne çıkaracak bir elbise dikimi ya da biriktirilmiş kuponlarla kazanılacak bir mutfak gerecini sunan; evin temizliği, çocukların bakımı gibi konular üzerine tavsiyeler veren dergilerdi ilk olarak karşıma çıkan.

Dönemine göre değişen sadece moda sayfaları olmuyor, kapitalist sistemin ihtiyaçları doğrultusunda değişen bir kadınlık imajı çiziliyor bu dergilerde. Kimi zaman savaşan devletin bir neferi, kimi zamansa evinin vazgeçilmez bir unsuru oluveriyor kadın... Kadınların gerçek hayatta yaşam koşullarına, arzu ve isteklerine pek de uymayan ve patronların, iktidardaki rejimlerin çıkardığı dergiler bunlar. Başta Amerika olmak üzere birçok ülkede, 1950’lere kadar genellikle iyi bir anne ve eş olmaya methiye düzülüyordu bu tür dergilerde. Kapitalist ideolojinin, yükselen kadın hareketinin taleplerini “eşitlik”, “özgürlük” taleplerini bile kendi lehine çevirip nasıl kullandığını görüyoruz 1970’lerden beri. Güvencesiz çalışma, ücret eşitsizliği, şiddet, taciz... Bunları bu tür dergilerde görmüyoruz. Aslında bu dergilerde hiç görmediğimiz asıl şey, kadının özgürlüğünün emeğin özgürlüğünden geçtiği.

ÖNCEKİ HABER

Beşiktaş’ta 3 vardiya kar temizliği

SONRAKİ HABER

Bu mektup 9 yaşındaki o kız çocuğuna borcumuzdur

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...