31 Aralık 2016 00:30

72 milleti bir arada görme anlayışından taviz vermeyeceğiz

Alevilerin giderek artan toplumsal kutuplaşmada nasıl hissettiklerini Gazi Cemevi Başkanı Hıdır Karadaş'a sorduk.

Paylaş

Zehra FIRAT
Rıza ÇİÇEK
İstanbul 

Gazi Mahallesi... Muhalif kimliği kadar Alevi nüfusu ile de öne çıkan bu mahalle İstanbul Sultangazi ilçesi sınırları içinde yer alıyor. Peki, ülkede etkisi giderek artan toplumsal kutuplaşma Gazi Mahallesi’nde nasıl hissediliyor? Gazi Cemevi Başkanı Hıdır Karadaş ile yaptığımız söyleşide bu sorunun yanıtlarını aradık. 

Karadaş, 1969 yılından itibaren Orta Anadolu ve Kürt illerinden göç almaya başlayan Gazi Mahallesi’nde, göç edenlerle mahallenin yerel halkı arasında bir entegrasyon sürecinin yaşandığını anlatarak şu vurguyu yapıyor: “Gazi Mahallesi, farklı kimlikteki halkların beraber yaşayabildiklerini gösteren örnek mahallelerden biri” 

MAZLUM HALKLAR HER DÖNEM KATLİAM GÖRDÜ

Aleviliğin bir yaşam biçimi olduğunu dile getiren Karadaş, “Kimi Aleviliği İslam içine dahil eder, kimi İslam dışıdır der, kimi salt Türkçülüğün içine sıkıştırır, kimi solculuğun içine sıkıştırır. Her kesim kendine göre farklı yerlere çeker. Oysa Alevilik bütün bu kavramları içine alan evrensel bir ritüeller topluluğudur” diyor. Alevilik açısından eşitlik, demokrasi, laiklik ve çağdaş bilimin olmazsa olmaz olduğunu belirten Karadaş, bu yüzden Alevilerin her dönem katliama maruz kaldığının da altını çiziyor. “Sivas, Çorum, Maraş ve Gazi Katliamları bu ülkedeki dinamiklerle oynamadır. Devletin içerisindeki bazı erkler tarafından, dönem dönem sadece Alevilere değil, bütün mazlum halklara yönelik böylesi katliamlar yapılmıştır” diye de ekliyor. 

DEVLET TÜM İNANÇLARA EŞİT MESAFEDE DURMALI

Sohbetimizde konu laiklik meselesine geliyor. “Laiklik bizim yaşamımızda ve ibadetlerimizde hep var olmuştur” diyor Karadaş ve ekliyor; “Mesela bizim cem ibadetimizde kadın ve erkek ayrı değildir, bizler kişiyi ‘can’ olarak görür öyle hitap ederiz. Çünkü ‘can’ kavramı bütün ayrışmaları ortadan kaldırır” Laikliğin devletin bütün dinlere ve inançlara eşit mesafede durması anlamına geldiğini söyleyen Karadaş, bu kapsamda şu soruların altını çiziyor; “Diyanet İşlerinde Hanefi-Sünni mezhebi dışında başka bir mezheple alakalı bir çalışma var mıdır? Örneğin Hristiyanlar var mıdır ? Yahudiler, Keldaniler, Asuriler, Malikiler var mıdır?  Diyanetin bağlı olduğu yere baktığımızda din ve devletin birbirinden ayrı olduğunu söyleyebilir miyiz?” 

Karadaş’a göre, devlet tüm inançlara eşit mesafede durmadığı sürece Türkiye’de laiklikten söz edilemeyecek. 

Peki Aleviler devletten ne bekliyor? Bu soruya da Karadaş şu yanıtı veriyor: “Bizler barış ve demokrasi içinde, bu coğrafyada yaşayan bütün halklarla ortaklaşmak durumundayız, ki yıllardır yaptığımız da budur. Devletten beklentimiz, herkese eşit davranması ve Alevilerin taleplerini yerine getirmesidir.”

Ortadoğu’da yaratılmak istenen mezhep çatışmasının Türkiye’yi nasıl etkilediği de Karadaş’la sohbetimizin konularından biri oluyor. Uluslararası sermayenin “böl, parçala, yönet” politikası uyguladığını vurguluyor Karadaş ve ekliyor: “Elbette ki sınırlarımız dışındaki olaylar bizi de etkiler ancak Türkiye’de Alevilerin 72 milleti bir görme anlayışından taviz vereceğini düşünmüyorum. Her ne kadar ayrıştırma, çatıştırma yoluna gitmeye çalışsalar da bunun başarılı olacağını düşünmüyorum.”

Din adı altında insan öldüren, şiddeti besleyen cemaatleri kesinlikle kabul etmediklerini de söyleyen Karadaş “Hakk’ın yarattığı insana bir başka insanın zarar vermesi din adı altında yapılarak meşru gösterilemez” diyor. 

SORUNLAR HEPİMİZİN, ÇÖZÜMLERİ DE

OHAL’in ardından artan baskılar ve emek, demokrasi güçlerinin birlik çağrılarını soruyoruz. Karadaş, ezilen toplumsal kesimlerin bir araya gelerek demokratik bir blok oluşturması gerektiği görüşünde. Alevilerin de bunu istediğini söyleyen Karadaş sözlerine şöyle devam ediyor: “Biz bu ülkede kavga istemiyoruz, savaş istemiyoruz, biz bu ülkede hiçbir vatandaşımızın incinmesini istemiyoruz. Mahallemizdeki bütün demokratik kitle örgütlerimizi, yöre derneklerimizi, esnaflarımızı, cami imamlarımızı, hepsini, herkesi gezeceğiz, konuşacağız. Çünkü burası bizim yaşam alanımız, burası bizim ortaklaştığımız yer.Gazi halkının sorunlarını tartışması, çözmesi gerekiyor. Şu an OHAL’de yaşıyoruz. Zaten antidemokratik uygulamalarla yaşadığımız ülkemizde bir de OHAL’i kim kabul edebilir? Ben ne bir Alevi vatandaşımızın, ne bir Sünni vatandaşımızın, ne de bir Ermeni vatandaşımızın demokrasinin askıya alındığı bu yönetim şekliyle yaşamayı kabul edeceğini düşünmüyorum. Bu sorunlar hepimizin ise çözümünü de birlikte bulacağız”

İNANCIMIZA SAYGI DUYULSUN

Karadaş, Gazi Cemevine yönelik polis baskılarına da dikkat çekiyor. Polisin cemevinin bulunduğu yere gaz attığını söyleyen Karadaş, “Polisin ibadet için gelen insanlarımızı gaza boğması kabul edilemez. İnancımıza saygı duyulmalıdır” diyor. Gazi Cemevinin siyaset için kullanıldığı eleştirilerine de Karadaş şu yanıtı veriyor: “Cemevimizin kapısı herkese açıktır. İnancımıza, kültürümüze saygı duyan herkesi kabul ederiz. Ancak şunu iyi anlamak gerekir; cemevi aynı zamanda siyaset üstü bir yerdir. Hiçbir siyasetin arka bahçesi değildir.”

ANAYASA BİR ZÜMREYE AİT OLMAMALI

Gazi Cemevi Başkanı Hıdır Karadaş, anayasa tartışmalarına da değiniyor. Anayasanın toplumun bütün katmanlarının yer bulduğu bir uzlaşma olması gerektiğini ifade eden Karadaş, “Buna sırf parlamento karar vermemeli. Halklara da sorulmalı. Yoksa bu anayasa da sadece bir zümrenin anayasası olacaktır, ki bu da mevcut sorunları daha da derinleştirir” diyor.  

ÖNCEKİ HABER

Çin fildişi ticaretini yasakladı

SONRAKİ HABER

Arçelik yeni yıla kıyımla girdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...