02 Haziran 2012 11:19

Kazdağları istila altında

Bergama köylülerinin siyanürlü altın karşıtı direnişinin devlet-şirket iş birliği ile sönümlendirilmesinin ardından adeta altına hücum sürecine giren ülkemizin şu an onlarca yerinde altın madenleri işletiliyor, belki yüzlerle ifade edilecek yerde de bu madenler için çalışmalar yapılıyor.Bergama, Uşak Kışlad

Kazdağları istila altında
Paylaş

Özer Akdemir

 

Bergama, Uşak Kışladağ, Erzincan İliç, Havran Küçükdere, Gümüşhane Mastra, İzmir Efemçukuru gibi halihazırda üretimine devam eden altın madenlerinin yanı sıra birçok yerde altın madenciliği için hazırlık çalışmaları artık sona eriyor. Kuşkusuz bu yerlerin en başında Kazdağları geliyor. Kazdağları’nda 37 ayrı noktada altın madenciliği yapmak isteyen yerli-yabancı birçok altıncı şirket (şu an için 11 tane) sondaj, ÇED izni ya da tesis kurma aşamasına gelmiş durumdalar.

Ağı Dağı’nın eteklerinde bulunan Söğüttalan köyünde altın madenine dönük kadastro çalışmalarının başladığı son gelen bilgiler arasında. 2013 yılında üretime başlamak isteyen altın işletmecileri maden alanındaki orman alanlarının kesilmesi için resmi kurumlar eliyle köylülere baskı yapıyorlar. Ormanları kesmemekte direnen Kızılelma, Söğütalan, Karaköy gibi köylere “Siz kesmezseniz başka yerden işçi getirir kestiririz” denilerek aba altından sopa gösteriliyor. Bütün bu baskılara ve şirketlerin yoğun halkla ilişkiler çalışmalarına rağmen yöre köylüleri yaşam alanlarını korumak için direniyorlar.

Madenci şirketlere ÇED toplantılarını yaptırmayan köylüler, 3 Haziranda Etili’de gerçekleştirecekleri mitingle seslerini duyurmak istiyorlar. Verilen ÇED izinlerine karşı dava açma hazırlıklarının da sürdüğü yörede, mücadelenin seyrini belirleyecek olgu ise köylülerin fiili direnişleri olacak. Yuvarlakçay,. Gerze, Fındıklı, Dersim gibi olumlu örneklerin bulunan bu kitlesel fiili direnişlerin başlayabilmesi şu an için dört bir yanı kuşatılmış durumdaki Kazdağlarını kurtaracak tek yol gibi görünüyor.  

BERGAMA SİYANÜR MERKEZİ OLDU

Bergama Ovacık altın madenindeki altın cevherinin sonuna gelinmiş olmasına rağmen altıncı şirket alanı terk etmek yerine işletmenin kapasitesini daha da arttırma yoluna gitti. Eski atık barajının dolması üzerine yeni bir atık barajı yapan Koza Altın Şirketi, Bergamayı bir siyanürlü altın işleme merkezi haline getirmiş durumda. Şirket, Havran Küçükdere ve Kozak Yaylalarındaki altın madenlerindeki cevheri Bergamaya taşıyarak, burada siyanürle altının ayrıştırılması işlemini yapıyor. Zeytinlik alanlarda madencilik yapılmasının önünü açan yönetmelik değişikliğinin ardından Koza Altın Şirketi Burhaniye Dutluca ve Güre Kubaşlar köyü yakınlarında iki ayrı altın madeni işletmek için ÇED sürecini başlattı.

BİR AVUÇ ALTIN İÇİN!

Avrupanın en büyük altın madeni konumundaki Uşak Eşme yakınlarındaki TÜPRAG Şirketine ait Kışladağ Altın Madeni de kapasitesini arttırarak çalışmalarına devam ediyor. Maden yakınlarındaki köylerde meydana gelen hayvan ölümleri ve anomali hayvan doğumlarının gizli tutulması için şirketin yoğun çaba harcadığı basına yansımıştı. Kanada sermayeli bu şirketin bir diğer altın madeni ise İzmir’e kuşu uçuşu 20 kilometre uzaklıktaki Efemçukuru kö-yünde. İzmir’in damı denilen 700 metre yükseklikte, alfons tipi üzümleriyle tanınan Efemçukuru köyü organik tarım hazırlıkları yaptığı bir sırada altın madenciliği ile tanıştı. Arazilerini satmayan köylülerin bağları Bakanlar Kurulu tarafından acele kamulaştırma yasası gereği kamulaştırılırken, tüm baskılara rağmen bir köylü hâlâ madencilere arazisini satmamakta direniyor.

İzmir’e içme suyu sağlayan Tahtalı ve Balçova Barajlarına komşu bir konumda olan, ‘kentin tek yüzeysel su toplama havzası’ konumundaki köyde yapılmak istenen Çamlı Barajı’na bakanlıklardan olur izni çıkmadı. Bütün masraflarını İzmir Büyükşehir Belediyesinin üstlenecek olmasına rağmen bu barajın yaptırılmamasının tek nedeni olarak buradaki altın madeninin işletilebilmesine olanak sağlamak olduğu dile getiriliyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun ‘yaşamsal önemde’ dediği barajın yapımı şu an için askıya alınmış durumdayken, yine başkan Kocaoğlu’nun ‘namus şeref sözü’ vererek yaptırmayacağını söylediği altın madeni ise tam bir yıldır deneme izni ile üretime devam ediyor. Deneme izin süresi bu ay içerisinde dolacak olan madene yeni izin verilmemesi için hukuki mücadele ise devam ediyor.

SÖZ GÜMÜŞSE SÜKUT SİYANÜR

Kütahya yakınlarındaki Eti Gümüş Tesislerindeki atık barajlarından birisinin geçtiğimiz yıl mayıs ayında çökmesi ve sonrasında yaşananlar siyanürle yapılan madenciliğin tehlikelerini göstermesi bakımından çok önemli bir göstergeydi. Atık barajının çökmesinden sonra siyanürlü suların yer altı suyuna karışması, yakınlardaki köylerinde hayvan ölümlerinin ve köylülerin zehirlenmelerine neden olmuştu. Resmi yetkililerin “Bir gram bile siyanür karışmadı” sözlerine rağmen meydana gelen bu zehirlenmeler, SES sendikası tarafından yaptırılan analizlerde Hıfzıssıhha Raporuyla da kanıtlandı.
Dulkadir Beyliğine başkentlik yapmış, 800 yıllık Dulkadirli köyünün boşalmasına neden olan kanser olayları Eti Gümüş Tesislerinin bölgeye kurulmasının ardından meydana gelmişti. Yöre köylüleri şimdi her an zehirlenme ya da kanser olma endişesi ile yaşıyorlar. Resmi ağızlar, limitlerin 221 katı siyanür çıkan Dulkadir köyünde “Hiçbir şey olmadı” açıklaması yapıyor. Herkesin susmasını, ‘İşine bakmasını, musluklardan güvenle su içmesini’ istiyorlar. Daha düne kadar, seslerini çıkaramayan, köylerini boşaltıp göç eden Dulkadirli köylüleri, Köprüören, Gümüş köylüleri şimdi koskoca bir zehir barajıyla yaşamak zorundalar. “Söz gümüşse sükut siyanür” onlar için…


ÇEVRE GÜNÜN KUTLU OLSUN TÜRKİYE!

Türkiye bir kez daha 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne var olan çevre sorunlarının üzerine yenilerinin de eklendiği bir süre yaşayarak giriyor. Üstelik kendisine “çevrecinin daniskası” diyen bir Başbakanın olduğu zamanlardayız. Başbakan Erdoğan bu sözleri HES’lere karşı gelişen mücadeleye tepki olsun diye söylemişti. Çevrecilerin boş vakitlerini değerlendirmek için bu işe soyunduklarını söyleyen Erdoğan, “Ben çevrecilerin daniskasıyım. Asıl çevreci benim” diye resti çekmişti. AKP iktidarında Başbakanın bu türden azarlar tondaki söylemleri artık ‘rutin’ haline geldi. Erdoğan konuştukça kendi sesine aşık oluyor, konuştukça kendini dev aynasında görerek önüne geleni azarlıyor. Bunun değerlendirmesini siyaset bilimciler ve psikologlara bırakarak kendisini çevrecinin daniskası ilan eden bir başbakan tarafından yönetilen ülkemizdeki çevrenin, doğal ve kültürel varlıklarımızın, yaşam alanlarımızın ne durumda olduğuna kısaca bir göz atalım.

YARIN: Bu kadar enerji kimin için?

evrensel.net

ÖNCEKİ HABER

Kayıp sorunu çözülmeden bu topraklara barış gelmez

SONRAKİ HABER

Grev hakkı için ortak mücadele

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...