20 Aralık 2016 10:07

74 yıl önce Ankara'daki suikastın öyküsü

Ekmek, gemi, Ankara’da bir suikast... 1942'de Ankara'da Alman Büyükelçisi Von Papen'e suikast girişimi düzenlenmişti. Cem Gurbetoğlu yazdı.

Paylaş

Cem GURBETOĞLU

Rusya Federasyonu Büyükelçisi Andrey Karlov’un vurulması, 1942 yılında Alman Büyükelçisi Von Papen'in küçük sıyrıklarla atlattığı suikast girişimini akıllara getirdi. Ankara o günden bu yana çok değişse de, anlatılanlara göre Von Papen’e yönelik bombalı suikast girişiminin yaşandığı yer, hemen hemen Karlov’un hayatını kaybettiği Çağdaş Sanatlar Merkezi’nin bulunduğu yerde. 

“Önce ekmekler bozuldu, sonra her şey” diye anlatmıştı Oktay Akbal o günleri. Sıkıyönetim dönemi. Ekmek karneyle. 7 yaşından büyüklere günde yarım, 7’sinden küçüklere çeyrek ekmek. Ağır işçilere bir büyük ekmek. Ekmeğin gramajı daha düşmemişti ya, o da olacaktı. 

769 Yahudi’yi taşıyan Struma Vapuru İstanbul’a demirlemiş, Filistin’e kabul edilmeyen gemidekiler Türkiye’den sığınma talep etmişti. 

Almanya, Avusturya’yı ilhak etmiş, Çekoslovakya’yı işgal etmişti. Bu iki ülkenin Ankara’daki elçilikleri Almanya’nın kullanımındaydı. Avusturya elçiliği Nazilerin parti çalışmalarına tahsis edilmişti. Büyükelçisi Von Papen ise Kavaklıdere’deki Çek Büyükelçiliğine yerleşmişti. 

Tarih 24 Şubat 1942. Von Papen eşiyle birlikte ikamet ettiği Çek Büyükelçiliği’nden çıkmış, Atatürk Bulvarı üzerindeki Alman Büyükelçiliği’ne yürüyordu. Elçiliğe yaklaştıkları sırada bomba patladı. Büyükelçi ve eşi hafif saldırıyı ciddi yara almadan atlattılar. 

YAYIN YASAĞI

Bugünlerde sıkça duyduğumuz bir uygulama hayata geçirildi hemen. Radyo ve gazetelere yayın yasağı geldi. Sadece Anadolu Ajansı’nın verdiği haberler verilebilecekti. Herkes saldırının Büyükelçi ve eşine yönelik olduğunu bildiği halde, AA’nın konuya ilişkin verdiği tek haberde “Atatürk Bulvarı’nda bir bombanın patladığı ve bir kişinin öldüğü” bildirilmiş, hedefin Von Papen olmasından sadece “ihtimal” olarak bahsedilmişti. 

Von Papen olayı anılarında şöyle anlatmıştı: “Karımla birlikte ikametgahdan çıkmıştım. Yürüyerek büyükelçiliğe gidiyordum. Atatürk Bulvarı’nda hemen hemen kimse yoktu. Birdenbire ikimiz de kuvvetli bir infilakla yere yuvarlandık. Hemen ayağa kalktım. Memnuniyetle gördüm ki, kemiklerime bir şey olmamıştı. Kendini biraz kaybetmiş olan karıma, ayağa kalkması için yardım etmeye çalıştım. Bir mayının üzerinden geçtiğimizi düşünerek, ‘Yerinden kımıldama’ diye bağırdım. Çünkü ayağa kalkarken geriye baktığım zaman koca caddede kimseyi görememiştim. 

Bu ancak mayın olabilirdi. Ya biz üzerine basmıştık ya da yakındaki evlerin birinden patlatılmıştı. Bunu bir ikincisi takip edebilirdi. O sırada yakınımızda bir taksi durdu. Şoföre, bağırarak yakındaki büyükelçilik binasından polise haber vermesini söyledim. Aslında buna hiç ihtiyaç yoktu. Çünkü infilak yüzlerce metre uzaklığa kadar tesirini göstererek çevredeki bütün evlerin camlarını kırmıştı. Ve birçok meraklı olay yerine koşuyordu. Mükemmel bir şekilde çalışan Türk emniyet teşkilatı mensupları da derhal olay yerine geldi.” 

SOVYET KONSOLOSLUĞUNA POLİS ABLUKASI

Yapılan incelemede bir ağaç dalına asılı kalmış bir ayakkabı teki ve deri parçaları tespit edildi. Canlı bomba kavramı henüz olmadığından mıdır bilinmez, bombanın yanlışlıkla saldırganın elinde patladığı düşünüldü. Kayıtlara da öyle geçti. Ölen suikastçinin Üsküp doğumlu Ömer Tokat adlı İstanbul Hukuk Fakültesi öğrencisi olduğu iddia edildi. 6 Mart 1942 tarihli Cumhuriyet gazetesi, manşetinden “Ankara’daki Bomba Hadisesi aydınlandı. Suikasti yapan, Sırbistanlı bir müslüman komünisttir” diye yazdı. 
İki arkadaşı da suç ortağı olarak tutuklandı. Öğrencilerin İstanbul’daki Sovyetler Birliği Konsolosluğu ile ilişkili oldukları, orada bomba atma ve tabanca kullanma eğitimi aldıkları ileri sürüldü. Öğrencilerle ilişkili iki konsolosluk çalışanının teslim edilmesi için Konsolosluk binası polis ablukasına alındı. Çeşitli diplomatik temaslardan sonra iki çalışan polise teslim edildi. Konsolosluk çalışanları Pavlov ve Kornilov, Ömer Tokat’ı Alman Büyükelçisini öldürmesi için azmettirdikleri iddiasıyla yargılandı. Pavlov ve Kornilov suçlamaları reddetse de, mahkeme ikisine de 20’şer yıl hapis cezası verdi. Ömer Tokat’ın suç ortağı olduğu iddia edilen iki öğrenci de 10’ar yıl hapse mahkum edildi. 

SOVYETLER, ALMANYA’YI SUÇLADI

Sovyetler Birliği ise hem iddiaları, hem mahkeme kararını protesto etti. Sovyetler, Von Papen’e saldırıyı Almanların kendisinin organize ettiğini, suçu üstlerine atarak Türkiye ile Sovyetlerin ilişkileri bozmaya çalıştıklarını savundu. 

İlerleyen tarihte önce Yargıtay verilen cezayı bozdu, sonra iki konsolosluk çalışanına verilen ceza düşürüldü. 1944 yılının Ağustos ayında ise çok da gündeme taşınmadan iki sanık Sovyetler Birliği’ne iade edildi. 

VAPUR O GÜN SULARA GÖMÜLDÜ

Suikastin gerçekleştiği gün 769 Yahudi’yi taşıyan Struma Vapuru Karadeniz’de battı. Romanya’dan Filistin’e doğru yola çıkan gemi, 15 Ocak 1942’de İstanbul’a gelmişti. Filistin’e kabuller durmuştu. Gemidekiler Türkiye’den sığınma talep etmişler, Türkiye kabul etmemişti. Verilen 5 haftalık iznin dolmasının ardından 23 Şubat günü vapur Şile açıklarına gönderildi. Geminin ertesi gün battığı öğrenildi. Faciadan tek bir kişi kurtuldu. Geminin torpile çarptığı iddia edilse de, bilinçli olarak batırıldığına dair söylentiler hiç bitmedi. 

Rusya Büyükelçisi Karlov’un vurulmasının ertesi sabahı (bugün) ise bir haber düştü ajanslara: “Balıkesir'in Ayvalık İlçesi'nde, Afganistan uyruklu mültecileri taşıyan fiber teknenin batması sonucu 5 kişi yaşamını yitirirken, 8 kişi kurtarıldı. Kayıp olan bir kişinin arandığı bildirildi.”

SUİKAST TERAZİNİN HANGİ KEFESİNE KONACAK?

Gelelim suikastin siyasi sonuçlarına. 1942 Şubatı öncesinde hem Almanya, hem Sovyetler, hem de İngiltere ve Fransa’yla saldırmazlık anlaşması yapmış Türkiye’nin, üstüne üstüne gelen savaş karşısında kendince bir “denge siyaseti” izlendiği söylenebilir. Bu dengede Almanya’nın her zaman ağır bastığı da sıkça dile getirilir. İşin o kısmını yorumlamak haddime düşmez. Ancak suikast sonrası dengenin Almanya lehine, Sovyetler aleyhine değiştiğini söylemek mümkün. 

Son yıllarda AKP ve Erdoğan’ın hem ülke içinde, hem de Ortadoğu’da girdiği çıkmaz sokakta bazen ABD, bazen AB, bazen Rusya küsüp barışmalarına tanıklık ediyoruz. Bir küsülüp bir barışılanlara Körfez ülkeleri ile İran, Irak ve İsrail yönetimlerini de eklemek lazım. İşte bu küsüp/barışma, efelenme/taviz dengesinde Karlov suikasti teraziyi nasıl etkileyecek? Suikasti yapanların kimliği ve niyeti kadar, bu sorunun yanıtı büyük önem taşıyor. 

NOT: Alıntılar Altan Öymen’in “Bir Dönem Bir Çocuk” kitabından aktarılmıştır.

ÖNCEKİ HABER

 İran: Gerek olmadıkça Türkiye’ye gitmekten kaçının

SONRAKİ HABER

Barış Yarkadaş: AKP nefret suçu işliyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa