12 Aralık 2016 00:42

'Temel meselelerimizi güç ve yetkiyi paylaşarak çözebiliriz'

Beşiktaş'taki canlı bomba saldırısını Prof. Dr. Yüksel Taşkın ve Demokrasi İçin Birlik (DİB) Koordinasyon Üyesi Melda Onur değerlendirdi.

Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

Beşiktaş'ta iki ayrı noktada çevik kuvvet polisine yönelik bombalı saldırıyla ilgili Prof. Dr. Yüksel Taşkın ve Demokrasi İçin Birlik (DİB) Koordinasyon Üyesi Melda Onur’la konuştuk. AKP-MHP blokunun üzerinde anlaştığı anayasa değişikliğine işaret eden Yüksel Taşkın, Beşiktaş saldırısının, "temel sorunlarımızı ancak güçlü bir liderle çözebiliriz" diyenlerin elini güçlendireceğine vurgu yaptı. Taşkın “Oysa temel meselelerimizi siyasal gücü tekelde toplayarak değil; güç ve yetkiyi paylaşarak çözebileceğimiz çok açık. Yani siyasetin önünü açarak. Umarım barış yanlıları böyle bir seçeneğin de var olduğunu anlatmakta başarılı olabilirler” dedi. Melda Onur, saldırı sonrasında hükümet kanadından yapılan açıklamaları da hatırlatarak, oluşturulan korku ortamıyla ülkenin  karanlık bir ortama sürüklendiğini belirtti. 

Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yüksel Taşkın, bu saldırıların, kim gerçekleştirirse gerçekleştirsin, ahlaken ve siyaseten yanlış olduğunu vurguladı.Tasarlayarak can almanın ahlaken savunusunun  mümkün olmayacağını söyleyen Taşkın şunları söyledi: “Siyasal sorunların siyasal çözümleri olması gerektiği temel ilkesinden hareket edersek, siyasetin önünün daha da kapanmasını getirecek davranışlar, sadece ahlaken değil, siyaseten de hatalıdır.” Bombalı saldırılara hedef olmanın iç ve dış sebeplerine değinen Taşkın, Suriye iç savaşının, sadece Türkiye’yi değil, Ortadoğu’yu ve tüm dünyayı istikrarsızlaştırdığını belirterek şunları söyledi: “Bu konuda uzun uzun tahlil yapmaya gerek yok: Kaybeden realizmdir. Realizmin beslediği acımasız güç savaşı, istikrar değil, istikrarsızlık getirir ve IŞİD gibi yapıların önünü açar. Elbette Suriye’yle komşu Türkiye’nin tüm dünyanın istikrarsızlaştığı bir süreçten daha da fazla etkilenmemesi mümkün değildi.Yangın en başta Suriye’yi ve komşularını yakıyor. Bizleri yakıyor. Öyleyse komşumuzun istikrar kazanmasını önceleyen bir dış politika gündemimiz olmalıydı.” 

Şiddet ortamının çözüm sürecinin durdurulmasıyla da yakın ilişkisi olduğunu söyleyen Taşkın şu değerlendirmelerde bulundu: “Aslında akılcı bir siyaset, içeride toplumsal barışın üçlenmesine yönelir. Dış politikayı da bununla irtibatlı olarak revize ederdi. Ama Türkiye akılcılığın, sağduyunun ötelendiği, duyguların, hamasetin ağırlık kazandığı bir iklime sürüklendi. 7 Haziran öncesinde kısmen de olsa siyaset konuşabiliyorduk. Bu durum, seçim sonuçlarına derhal yansıdı. 1 Kasım seçimlerine ise bombaların gölgesinde, ürkütülmüş, korkutulmuş bir toplum olarak girdik. İktidar partisine istikrar adına büyük bir kredi daha açıldı.”

‘SİYASETİN ÖNÜ AÇILMALI’

İnsanların herhangi bir bombanın hedefi olabilecekleri korkusuna sahip oldukları bir ülkede siyaset konuşulamayacağını belirten Taşkın şunları söyledi: “Önümüzdeki referandumda AKP-MHP blokunun ‘güçlü bir başkana ihtiyacımız var, çünkü ülkemiz içeriden ve dışarıdan saldırı altında’ algısına oynayacakları açıktır. Referandum sürecinde FETÖ’den çok terör karşıtı mücadele kartının kullanılacağını görmek için müneccim olmaya gerek yok. Dün yaşanan bombalı saldırı ve buna benzer girişimler, ‘temel sorunlarımızı ancak güçlü bir liderle çözebiliriz’ diyenlerin ellerini güçlendirir. Oysa temel meselelerimizi siyasal gücü tekelde toplayarak değil; güç ve yetkiyi paylaşarak çözebileceğimiz çok açık.Yani siyasetin önünü açarak. Umarım barış yanlıları böyle bir seçeneğin de var olduğunu anlatmakta başarılı olabilirler.”

ONUR: ÜLKE KARANLIK NOKTAYA SÜRÜKLENİYOR

DİB Koordinasyon Üyesi Melda Onur, saldırı nedeniyle üzgün olduğunu belirtti. Çözümün, OHAL ve operasyonlarla  sağlanamayacağını dile getiren Onur, “Bu operasyonları yaparken doğru yere bakıyorlar mı bakmıyorlar mı ben emin değilim. ‘Bizim için terör örgütü fark etmez derken’ konsantrasyonu dağıtıyorlar gibi geliyor. Bu ülke için tehdit olan grupları yakalamıyorlar. Emniyet içinde de tehdit olan gruplara ilgi azalıyor, zafiyet doğuyor. Bugün ülkenin en önemli sorunu terörse, terör örgütleri belli ise OHAL ve terörle ilgisi olmayan insanları mağdur ediyor” diye konuştu. Ülkede oluşturulan korku atmosferinin, ülkeyi karanlık bir ortama sürüklediğine değinen Onur şunları söyledi: “O karanlık ortamda da kendi istedikleri şekilde ülkeyi yönetiyorlar. O yüzden gerçek manada çözüm arandığı noktasında kuşkuluyum. Patlamadan sonra yapılan açıklamalar çok mide bulandırıcı. ‘Başkanlık olursa terör biter’ söylemleri devam ettiğinden beri patlama üstüne patlama yaşadık.Bu ülkede insanlar başkanlık istiyor diye mi terör olayları oluyor. Bunlar nasıl açıklamalar? Güvenlik önlemleri de bu ciddiyetsiz açıklamalar gibi. Nasıl ki barış sürecini samimi olarak götürmediler. Güvenlikçi politikalar uygularken de bir samimiyetsizlik görüyoruz.”

ÖNCEKİ HABER

'Borcum var kredim var bana ne' demeyelim

SONRAKİ HABER

İlhan Çomak’ın öyküsü festivalde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...