11 Aralık 2016 02:54

Anamın yastıkaltı

Mehmet Tarhan, Evrensel Pazar'a yazdı: 'Acılar içindeyim sevgili Evrensel Pazar okuyucuları'

Paylaş

Mehmet TARHAN

Acılar içindeyim sevgili Evrensel Pazar okuyucuları. Bir süredir Buenos Aires’te yaşıyorum. Yaz saatiyle kış yaşayan sizlere sıcaktan şikayet edecek değilim ama çok şikayetim var çok. Öyle gurbetlik falan da değil, haddime değil. Şu benim gıcık iş arkadaşım ya da alt kattaki huysuz komşu beni FETÖ’cü diye ihbar eder mi diye hiç kaygım yok. Bir polis bana dik dik baktığında dizlerim titreyip pasaporta, evraklara da davranmıyorum; “herhalde” diyorum “bir şey soracak” ya da “herhalde” diyorum “bugün yine çok yakışıklıyım, gözlerini benden alamıyor.” Büyük lüks vallahi. Pislik olsun diye anlatmıyorum; bizim Ulu Reyiz ikide bir “Kapıları açarım, mülteciler Avrupa’ya akar” diyor ya; tekrar düşünsün diye söylüyorum; kim bilir kim nereye akar?

Her neyse, konuya yani benim acılarıma dönelim. Gazetelere köşeden girmiş biri olarak Zehra Doğan gibi Cizre Nusaybin koşturacak değilim ya; acılarımdan bahsedip arada siyasi üfüreceğim elbette bir taraflarımdan. Antiemperyalist olduğumdan mütevellit şu doların yükselmesine çok canım sıkılıyor. Yani sonuçta Türkiye’de değilim. Burada da 1 dolar hala 15 peso. Yani böyle hassasiyetlerim olmasa ne güzel “Türkiye xoştur ama benana” der geçerim. Böyle bir yozlaşmanın eşiğindeyken Ulu Reyiz’in dolarları TL’ye çevirme çağrısı geldi. İMKB bile nakit varlıklarını TL’ye çevirince durumun ciddiyetini fark eder gibi oldum. Hemen annemi aradım dolarlarını bozdursun diye. “Yok ki oğlum dolarım” dedi. “Hadi hadi dedim, vardır yastığın altında bişiler.” Kadıncağız yemin billah edince inandım %99 oranında. Fakat aklım yerinden oynadı sevgili okuyucular. “Hemen” dedim, “hemen anacım git biraz dolar alıp bozduruver, hani eve polis molis gelir, ihbar olur bişi olur, bari makbuzu gösterip kurtulursun 74 yaşında mapus damlarına düşmekten.” Anacığımı da aldı bir telaş, “Olur mu olur” dedi; “Benim yeğenin eltisiyle aramız bozuk, geçen yaptığı ponçikleri şeker hastasıyım deyip yemedim diye. Maazallah tutar ihbar mihbar eder FETÖ’cü diye.” Sonra yazık, anacım “benim üç aylığa hayli zaman var” dedi, “üç deme beş deme al, bozdur” dedim, “önemli olan makbuz.”

Bu yerli ve milli panik atağımdan sonra yoz ve içim ferahlamış şekilde gazozumu yudumlarken bir aydınlanma yaşadım gerçekten. Yani kelimenin tam anlamıyla ‘Aydın’lanma. Hatta ‘AydınAydın’lanma. Twitter’dan günlük yargılama, tutuklama, tahliye raporu olarak okunabilecek haberlere bakarken Hakkarili türkücü Aydın Aydın çıktı karşıma. Kıydım megabaytlarıma seyrettim videoyu. Çünkü önce Aydın Aydın krallığını mı ilan ediyor yerli ve milli ve tek dilli, tek milletli, tek dinli ve tek reyizli ülkemize karşı acaba diye düşündüm. Öyle değilmiş hamdolsun; Reyiz’in çağrısına uyuyormuş. Ama şeyh uçmaz mürit uçurur derler ya; biraz abarmış, kabarmış hisleri Aydın Aydın’ın. TL’lerden başına taç yapmış; TL’yi baştacı yapıyormuş. Nobel Edebiyat Ödülü Bob Dylan’a gidince bu müzik dünyasındaki edebileşme akımının Türkiye yansıması bu olsa gerek. Gerçekten çok şiirsel: Baş tacı, başımıza taç, ay başıma taç yapayım. E o taç da elbette Kral tacı gibi olacak, çünkü en kral biziz, loy loro loy loroloyloyloooooy! Ah evet pardon 6-0. Neyse TL’yi başına taç yapmış, Zap suyunun kenarına gelmiş bir düğünde kendisine bahşiş olarak verilen dolarları “Aldıklarını geri vermeyen Zap Suyu”na atıyor. Ekonomiden anlamadığımdan, düğünde bahşiş tarifelerini de bilmediğimden bunun ekonomimize etkisini kavrayamadım ama saygım arşa değdi, öyle diyeyim. 

Daha video bitmeden gazozu fondip yapıp şehir merkezine doğru yola düştüm. Dolarım yok ama makbuz ihtiyacım olmadığından biraz TL alarak bu milli seferberlik ruhuna katkıda bulunayım dedim. Arjantinde bu hafta uzun hafta sonu tatili çarşambadan başladığından tüm döviz büroları, bankalar kapalı. Bizim İstiklal Caddesi’nin Arjantin versiyonu olan Florida Caddesi’nde aldım soluğu. Arbolito’lardan alayım biraz TL dedim. Cadde boyunca sağlı sollu durup “cambio, cambio” diyerek turistlerin dövizlerini bozan serbest girişimciler kendileri. Sağlı sollu durduklarından Arbolito, yani ağaççık deniyor. Daha caddenin başında birine yanaştım: “Tenes Lira Turco?” diye sordum. Yokmuş; iki, üç beş derken caddeyi yarılamıştım ki iki polis durdurdu beni. “Ne kadar yakışıklıyım, ikisi birden durdurdu” diye düşündüm tabii ki. Kimlik, pasaport, oturma izni vs sormaya başlayınca biraz endişelendim açıkçası. Arbolitolardan ne istediğimi sordular. Kırık ispanyolcamla Üst akıl, darbe, FETÖ, komplolar, Reyiz, Aydın Aydın gibi kelimeleri sıralamaya başladım. Polisler güle güle, sırtımı sıvazlayarak bıraktılar beni. Ama “Arbolitolarda sadece dolar, avro ve real var, boşuna arama TL” dediler.

Ülkeme yardımcı olamamanın hüznüyle eve dönerken metroda fark ettim işte ‘Üst Akıl’ın ne kadar sinsi olabileceğini: Bana yardım ettiklerini sandığım polislerin aslında Arjantin’de bir TL talebi yaratmamı engellediklerini anlayınca gözlerim doldu hırsımdan. Kendi kendime söz verdim, her gün gidip TL sormaya. Benim yok ama Arbolitoların doları var, bozdursun TL alsınlar di mi? Bu kendime verdiğim sözle hüznün yerini öfke ve kararlılık aldı. içim öyle doldu ki, “üç beş muhtarım olsa keşke evde” dedim, “ şöyle esip gürlesem, üst aklın oyunlarını bozsam.” E burada muhtarlık sistemi olmadığından konuşmamı kendi kendime yapmaya karar verdim. Elde metin yazarı prompter da olmadığından içimden tekrarlayarak ezberleyeyim en iyisi dedim. Tam Aydın Aydın’ın ilham verici eyleminden de bahsedeyim diye düşünürken birdenbire Türkiye haritası geldi gözümün önüne. Sorular şimşek gibi çakmaya başladı beynimde! 

Hakkari nerede? Sınırın öte tarafı neresi? Zap suyu o sınırı geçince nereye gidiyor? Kandil nerede? Ya dedim sınırın öbür tarafında tölöristler suyun başında durup o dolarları topluyorsa? Bütün bu sorulardan sonra Arjantinli polisler örneğindeki gibi üst aklın ne kadar sinsi olabileceğini düşündüm. Aydın Aydın acaba bu eylemi örtü olarak kullanarak ülkenin dolar rezervini ülke dışına mı çıkarıyor? Tam ikna oluyordum ki başına taç ettiği TL’ler geldi tekrar gözümün önüne. Ne de olsa dedim, üst akıl da içinde akıl barındırıyor ve ikna oldum Aydın Aydın’ın masumiyetine. Yine de ne olur ne olmaz, belki fesat birileri istismar etmeye kalkar diye konuşma metnimden çıkardım. 

Duraktan eve doğru yürürken ete zam geldiğini fark ettim. Anacığımı bir arayayım dedim, şu % 1 ihtimal yastık altını tırtıklayayım da hafta sonu bir barbekü yapayım dedim. Anamın yastıkaltı koca Türkiye’ye helal de bana mı haram?*

*Konunun ne Leman ile ne evlat ökkeş ile ilgisi var, teessüf ederim.

ÖNCEKİ HABER

Kilitli kapılar, Aladağ ve Gündem Çocuk

SONRAKİ HABER

İtibar kolyesine yeni inci: Devrik diktatörün uçağı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...