10 Aralık 2016 00:45

OHAL yasaklarına karşı fiili meşru mücadele

Hükümetin grev karnesi tereddüte yer vermeyecek biçimde, OHAL’in işçi taleplerini bastırmak üzere en temel enstrüman olarak kullanılacağına işaret.

Paylaş

Arzu ERKAN 

AKP Hükümeti tarafından 22 Kasım tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan 678 sayılı KHK ile grev ertelemelerinin (fiilen yasaklamanın) kapsamı genişletildi. Devam eden toplusözleşme görüşmelerinin yanı sıra, 2017 yılında, başta 150 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup toplu iş sözleşmesi olmak üzere, birçok iş kolunda sözleşme görüşmelerinin başlayacağı da düşünüldüğünde, OHAL koşullarının verdiği yetkiye dayanılarak alınan bu kararın Türkiye işçi sınıfı için ne kadar kritik bir karar olduğu görülecektir. 

EMİS VE ERDEMİR TİS’LERİ NEDEN ÖNEMLİ? 

2015 yılı mayıs ayında patlak veren Metal Fırtına’nın ardından metal işçilerinin biriken sorunlarının çözümünde kilit bir öneme sahip 2017 MESS grup toplu iş sözleşmesi eylül ayında başlayacak. Çalışma koşullarının ağırlığına karşılık ücretlerin son derece düşük olduğu sektörde ücretlerin insan onuruna yaraşır bir seviyeye yükseltilmesi talebi metal işçilerinin en temel talebi durumunda. O nedenle de; iş kolunda örgütlü sendikaların MESS grup toplu iş sözleşmesi öncesi bağıtladığı her sözleşme, bu sözleşmelerde takındığı tutum en az metal patronlarının yaklaşımı kadar önemli işçiler açısından.

Birleşik Metal-İş Sendikasının MESS’ten ayrılarak EMİS’i kuran patronlarla sürdürdüğü görüşmeler de, Türk Metal’in ERDEMİR’de aldığı grev kararı da ülke gündeminin tüm sıcaklığına karşılık işçilerin temel gündemi. 

EMİS’TE ADIM ADIM GREVE DOĞRU

Bilindiği üzere, Birleşik Metal-İş Sendikası 2015 yılında MESS ile sürdürülen görüşmelerde metal patronlarının 3 yıllık sözleşme ve sefalet ücreti dayatmasına karşılık grev kararı almış, bunun üzerine de General Elektrik, ABB Elektrik, Schneider Elektrik ve Schneider Enerji işletmelerine bağlı işyerleri MESS’ten ayrılarak 2 yıllık sözleşme imzalamışlardı. Şimdi, Birleşik Metal-İş Sendikası, MESS’ten ayrılarak EMİS adında yeni bir sendika kuran metal patronlarıyla sözleşme görüşmeleri sürdürüyor. EMİS üyesi patronların kazanılmış hakları da masaya yatıran, yüzde 4 gibi komik bir zam ve 3 yıllık sözleşme dayatan tutumları nedeniyle görüşmeler tıkanmış durumda. Sözleşme görüşmelerinde yaşanan tıkanma nedeniyle, patronların tutumunu protesto etmek ve taleplerini bir kez daha dile getirmek için çeşitli eylemler gerçekleştiren Birleşik Metal-İş üyesi metal işçileri ise OHAL koşullarının yarattığı baskı ortamı ile karşı karşıya. OHAL’i fırsata çeviren patronlar, işçilerin fabrika içinde yaptıkları her türlü eylemi kolluk güçlerinin desteğiyle engellemeye çalışıyor. Bu baskı kimi fabrikalarda vardiya çıkışında alkışlı protesto gerçekleştirmek isteyen işçilerin karşısına çevik kuvvet ve TOMA’ların dikilmesine kadar vardı. EMİS’le sürdürülen görüşmelerden ara bulucu aşamasında da sonuç çıkmazken, işçiler adım adım greve hazırlanıyor. 

DÜŞÜK ZAM VE 3 YILLIK TİS DAYATMASI 

Türk Metal Sendikasının örgütlü olduğu ERDEMİR’de de patronun yaklaşımı EMİS’in tutumundan geri kalmıyor. ERDEMİR işçilerinin ‘saat ücretine 3 lira zam’ talebine ‘68 kuruş’la yanıt veren patron, işçileri adeta greve davet ediyor. ERDEMİR’de grev kararı alan Türk Metal üyesi işçiler ise vardiya giriş-çıkışlarında bir süredir eylem yapıyor. 

Gerek Birleşik Metal-İş’in EMİS’le sürdürdüğü görüşmeler gerekse de Türk Metal’in ERDEMİR’de sürdürdüğü görüşmeler; metal patronlarının MESS grup sözleşmesinde takınacağı tutumunun ipuçlarını yeterince veriyor. Anlaşılan o dur ki, metal patronları yine 3 yıllık sözleşme ve sefalet zammı ile çıkacak işçilerin karşısına. Şüphesiz bu dayatmalar karşısında sendikaların yaklaşımı da belirleyici olacak. 

FİLLİ MEŞRU MÜCADELE HAKTIR

Grev hakkını fiilen ortadan kaldıran yasaklarıyla AKP Hükümetinin, her daim metal patronlarının arkasında durduğunu biliyoruz. Nitekim, hükümetin en son yasakladığı grev Birleşik Metal-İş üyesi 15 bin metal işçisinin greviydi. Metal işçileri yasaklamaya karşı her koşulda grevi sürdürme kararlılığı gösterirken, Birleşik Metal-İş yönetimi işçilerin bu iradesini hiçe sayarak, grevi sona erdirmişti. 
Gelinen noktada hükümetin grev yasaklarının kapsamını genişletme kararının sendikal bürokrasi açısından sığınacak bir liman olacağını öngörmek için kahin olmak gerekmez. Geçmiş sicilleri bu konuda yeterince fikir veriyor. Metal işçileri bu yakın tehlikeyi de görerek mücadele birliğini sağlamak durumunda. “Yasak var ne yapalım!”, “Bu koşullarda greve nasıl çıkılır!” şeklinde ifade edilen bu iş birlikçi anlayışa karşı nasıl mücadele edileceğini metal işçileri 2015 mayısında patlak veren direnişle göstermiştir. Üretimden gelen gücünü kullanmakta tereddüt etmeyen işçiler, hakların yasalardan önce geldiğini ortaya koymuştur. 

Metal direnişi sırasında işyerini işgal ederek üretimi durduran Enpay işçilerinin Yargıtay tarafından onanan davasında da görüldüğü üzere, metal direnişi meşru olduğu kadar uluslararası yasalardan doğan bir haktır da. Yargıtay, Enpay işçilerinin direnişini “barışçıl toplu eylem hakkı” olarak tanımlamıştır. 

Grev hakkının önündeki türlü engeller varken şimdi bir de OHAL yasakları çıkartılmıştır. OHAL koşullarında serbest bir toplu pazarlıktan söz edilmesi mümkün değildir. İşçi sınıfı ve de sendikalar, hakların korunması ve geliştirilmesi için, OHAL’in kaldırılması talebiyle mücadele etmelidir. Çünkü, hükümetin grev karnesi tereddüte yer vermeyecek biçimde, OHAL’in işçilerin taleplerini bastırmak üzere en temel enstrüman olarak kullanılacağına işaret ediyor. 


İŞÇİLERİN ETKİN OLDUĞU BİR SENDİKAL YAPILANMA ŞART

Metal sektöründe örgütlü sendikaların sadece grev yasakları karşısında değil, genel olarak, sendikal demokrasinin en temel gerekleriyle ilgili tutumları zaten sorunlu. Sözleşme sürecinin işçilerle birlikte yürütülmesinden TİS taslaklarının işçilerin oluşturacakları TİS komiteleri tarafından hazırlanmasına, işçilerin seçtikleri temsilciler aracılığıyla görüşmelere doğrudan katılımından TİS’in işçinin onayı olmadan imzalanmamasına kadar sendikal demokrasinin olmazsa olmazı bir çok noktasında demokratik olmayan yöntemler uyguluyorlar. 

Kimi taslağı bile işçilere sormadan hazırlar ve kapalı kapılar ardında imzalarken, kimi ise taslağı işçilerle birlikte hazırlasa bile görüşme sürecine işçiyi katmıyor, nasıl bir yol izleneceğini işçilerin görüşünü alarak değil tepeden inme kararlarla belirliyor. Bunlar da çoğu zaman mücadeleyi seçen değil, işçileri pasifize eden kararlar oluyor. Şu bir gerçek ki ‘en demokratik’ olduğunu iddia eden sendikada bile sözleşmeler işçilerin onayı alınmadan imzalanıyor.
Metal işçileri 2017 yılındaki sözleşme sürecine hazırlanırken bu gerçekleri hatırlamalıdır. TİS taslağının işçilerin talepleri doğrultusunda hazırlanmasını, görüşmelere işçilerce seçilen temsilcilerin de katılmasını, patronların dayatmaları karşısında nasıl bir mücadelenin izleneceğine ilişkin her kararın işçilerle alınmasını sağlayacak bir mekanizma bu günden oluşturulmalıdır. Bu olmadan yürütülecek TİS sürecinin metal işçilerinin lehine sonuçlanması mümkün değil. 

Ancak böyle bir mekanizma hem patron örgütlerinin saldırıları hem de hükümetin grev yasakları karşısında işçilerin fiili meşru mücadele hakkını kullanmasının yolunu açabilir. Ve ancak böyle bir mekanizma sendikal bürokrasisinin ayak oyunlarını boşa çıkarabilir.


İZELMAN VE İZMİR METROSU TİS’LERİ DOĞRUDAN HEDEFTE

İzmir Büyükşehir Belediyesi ve TCDD’nin ortak şirketi olan İZBAN’da sona eren grevin ardından gelen 678 sayılı KHK, şehir içi ulaşıma grev yasağı getirdiğinden, sürmekte olan ve önümüzdeki günlerde yerel yönetimler iş kolunda başlayacak olan sözleşme görüşmelerini baskıladı. 
Uzlaşmazlık nedeniyle ara bulucu sürecine girilen İzmir Metrosundaki görüşmeler ve belediye otobüs şoförlerini de kapsayan İZELMAN’daki TİS süreci KHK’den doğrudan etkilenecek. 
Bu arada belirtmekte fayda var; İZBAN grevi KHK yayımlandığında sona ermişti. Lakin Bakanlar Kurulu grev sürerken toplanmış, yani karar esasen grev devam ederken alınmıştı. Anlaşılan odur ki İZBAN grevi, sona ermemiş olsaydı, hükümetin yasakladığı son grev olacaktı.


AKP’NİN GREV KARNESİ 

* AKP Hükümeti grev “erteleme” yetkisini ilk kez, iktidara geldikten kısa bir süre sonra, 1 Temmuz 2003’te Petrol-İş Sendikasının örgütlü olduğu Petlas’ta kullandı. Petlas grevi “Milli güvenliği bozucu nitelikte” olduğu gerekçesiyle yasaklandı.
* Kristal-İş Sendikasının 9 Aralık 2003’te başlayacağı ilan edilen Şişecam grevi, Bakanlar Kurulu tarafından yine “milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu” gerekçesiyle, daha başlamadan, 60 gün süreyle ertelendi. Danıştayın ertelemeyi iptal kararının ardından Kristal-İş Sendikası 30 Ocak 2004’te Şişecam fabrikalarında greve başladı. Başbakanlık, 10. Dairenin yürütmeyi durdurma kararına karşı, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kuruluna itiraz başvurusunda bulundu. Ancak bu itiraz 12 Şubat 2004 tarihinde oybirliği ile reddedildi. Böylece itiraz yolu tükenmiş oldu. Ancak hükümet, 11 Şubat 2004 tarih ve 2004/6782 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Şişecam grevini ikinci kez erteledi. Bu kez “milli güvenlik” gerekçesinin yanına “genel sağlık” gerekçesi de eklenmişti. 
* 1 Eylül 2005’te Türkiye Maden-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu Erdemir Madencilik AŞ (Sivas) işyerindeki grev, “milli güvenliği bozucu nitelikte” olduğu gerekçesiyle ertelendi.
*  Lastik işçileri de AKP Hükümetinin grev yasaklarından nasibini aldı. Mayıs 2002’de ve 21 Mart 2004 tarihlerinde Lastik-İş Sendikası üyesi binlerce işçinin grevi “milli güvenliği bozucu nitelikte” olduğu gerekçesi ile 60 gün süreyle ertelendi. 
*  AKP, 2014 yılında cam işçilerinin toplu pazarlık hakkını bir kez daha ellerinden aldı. 27 Haziran’da Şişecam Grubunda çalışan 5 bin 800 cam işçisinin grevi yine “Genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte” olduğu iddiası ile yasaklandı. 
* AKP Hükümetinin yasakladığı son grevse Birleşik Metal-İş üyesi metal işçilerinin 2015 yılındaki grevi oldu. Patron sendikası MESS ile sürdürülen görüşmelerde metal patronlarının düşük zam ve sözleşme süresini 3 yıla çıkarma dayatmalarına karşı 29 Ocak’ta 10 kentte bulunan 22 işyerinde 15 bin metal işçisi greve çıktı. Metal işçilerinin grevi, daha 2. gününde Bakanlar Kurulu tarafından “Milli güvenliği bozucu nitelikte” bulunarak yasaklandı.

ÖNCEKİ HABER

Nasrallah: Halep’teki ‘vadedilmiş zafer’ yakın 

SONRAKİ HABER

Avrupa’da AKP ve Erdoğan’ı açıktan savunabilen yok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...