30 Kasım 2016 00:22

‘Zap’ yapmaktan daha fazlası

'Birey gün geçtikçe televizyona bağımlı, gördüğüyle yetinir hale gelir ve beyin iğfali burada başlar'

Paylaş

Sonay ŞAHİN
Çukurova Üniversitesi 

Toplumları televizyona iten temel sebeplerden birisi de teknolojiyle birlikte hayatımızda yer bulan “yalnızlaşmanın” bastırıcı etkisinin olmasıdır. İnsanlar bu yalnızlığını gidermek için en kolay yol olan ve düşünme ihtiyacı duymayacağı, görsel anlamda oldukça zenginleştirilmiş olan televizyona yönelir. Bu yönelim sayesinde birey psikolojik açıdan içinde barındırıp dışarıya yansıtamadığı acıyı, üzüntüyü, heyecanı kısacası tüm duygu değişimlerini; diziler, eğlence programları, sinema filmleri yoluyla bir şekilde kendinde bulduğu düşüncesine kapılır. İşte bu noktadan sonra -sadece tüketen toplumlarda- televizyon sektörü kendine bir yol bulup bireyi düşünmemeye, sorgulamamaya iter.

Toplumun en çok etkilendiği içinde bulunduğu siyasi atmosfer, politik beklentiler, tutunduğu ideolojik kişilikler, vatani duygular ve bayrak sevgisi dizilerde karşılarına çıkar. Aynı zamanda bunlar halkın hassas noktalarıdır ve sinema/televizyon sektörü bu hassas noktaları çok iyi kullanarak kendine pazar oluşturur. Bu bir nevi arz talep durumudur. Yayımcı halkın neye ihtiyacı olduğunu tespit eder ve talep edileni onlara sunar. Bununla birlikte insanı sömürü süreci başlar ve bu süreç, sadece televizyon sektörünün kişiye sunduklarıyla yetinen, onu doğruymuş kabul eden, araştırmayan, sorgulamayan bireyler olarak topluma dönüş yapar. Çünkü bireyler zaten aradığı milli duyguların, bayrak sevgisinin, lider konumuna oturttuğu siyasilere övgülerin maksimize edildiği medyada, kendilerine servis edileni almış ve gerisini kabul etmek istememiştir. Bu süreçte araştırma düşüncesi kendini, önce alışkanlığa sonra bağımlılığa götürerek tembelliğe bırakmıştır. RTÜK gibi kuruluşların hakim ideolojilere alan açması bunun bir sonucudur. Siyasi atmosferin televizyon dizileriyle “kahramanlık, milli duygular ve Osmanlı sempatizanlığı” satması hakim ideolojinin toplumlar üzerindeki etkisine yol açacaktır.

SERMAYESİNE SERMAYE KATMAK İÇİN...

Günümüz televizyon ya da iktidar-medya ilişkisi içinde, hakim ideolojiler kendini hakim olan siyasal iktidarın kanallarında basit sermaye-dizi sektörüyle var eder. Buradan hareketle birey gün geçtikçe televizyona bağımlı, gördüğüyle yetinir hale gelir ve ‘’beyin iğfali’’ burada başlar. Sonrasında ise gittikçe kendine ve diğer bireylere yabancılaşan kişiyi “meta” olarak gören televizyon yapımcıları bu durumdan yararlanmak için yine toplumun bastırdığı duygularını kullanarak sermayesine sermaye katmak için harekete geçer.

NE YAPMALI?

Yapılması gereken şudur ki; bize her sunulanı; görsel açıdan bizi etkilese de, duygu taşkınlığına sebep olsa da, doğru kabul etmeden önce araştırıp derinine inmek, kaynağının nereden geldiğini bulmak ve her zaman eleştirel bakış açısıyla yaklaşmaktır. Unutmayalım ki medyanın gözünde metalaşan bizler, buna engel olmak için mücadele edip, insanı tek tipleştirerek yön veren o sermayeyi alaşağı etme gücünü her zaman kendimizde bulmalıyız. Bunun yolu yabancılaşmayı kırıp toplumsal bir güç olarak bir araya gelmemizden geçiyor.

ÖNCEKİ HABER

ÖTK’lerin yeri neresi?

SONRAKİ HABER

İstanbul ve Bursa'da bazı deniz otobüsü seferleri iptal

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...