26 Kasım 2016 09:56

‘Örgütlü güç zayıfladı, iş cinayetleri arttı’

DİSK 1. Uluslararası İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Konferansı’nı gerçekleştirdi.

Paylaş

DİSK 1. Uluslararası İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Konferansı’nın ilk günü Taksim’de bulunan Elite World Otel’de gerçekleştirildi. DİSK ve bağlı sendika yöneticilerinin katıldığı etkinliğe CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker de katıldı. Uluslararası konfederasyon ETUC ve ITUC temsilcileri ise güvenlik kaygıları nedeniyle Türkiye’ye gelmedi.

Konferansın açılış konuşmasını yapan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, hayatını kaybeden Fidel Castro’yu anarak sözlerine başladı. OHAL ve emeğe yönelik saldırıları değerlendiren Beko şöyle konuştu: “Darbe girişiminin toplumsal ve siyasal etkileri devam ederken OHAL’in dayatılmasının demokratik muhalefete ve bütün bir topluma yönelmesi kabul edilemez. KHK’lerle ülkeyi yönetmek cebir ve cendere siyasetiyle eşdeğerdir. Belediye başkanlarını tutuklayarak, gazeteleri basarak, gazetecileri tutuklayarak, televizyon kanallarını kapatarak, rektör seçimlerini kapatarak kurulan rejim ülkede demokrasi ve hukuk devleti beklentilerini bitirmektedir. Derhal bu tarz yönetim anlayışı terk edilmelidir. Taşeron ve güvencesiz çalışma biçimlerinin yaygın hale getirilmesi, özel istihdam bürolarının kurulabilmesi emekçi sınıfların örgütlü yapısına son dönem yapılmış en açık saldırıdır. Çalışan nüfusun neredeyse yarıya yakını bu kapsam içindedir. BES ve varlık fonunun yapılması kolayca halledilmiş, kıdem tazminatının fona devri tartışmaları yeniden başlamıştır. Varlık fonunun işsizlik fonuna göz dikme ihtimali büyük bir olasılıktır.Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.”

İSİG’İN EKONOMİ POLİTİĞİ

Beko’nun ardından DİSK Genel Koordinatörü Doç.Dr. Hakan Koçak Türkiye’de “İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin ekonomi-politiği” sunumunu gerçekleştirdi. “Aslında iş cinayeti olarak andığımız iş kazaları, meslek hastalıklarının tamamı aslında sistemin fıtratında var” diyen Koçak, “Hukuki, teknik boyutları tartışmaktan önce buna yol açan ekonomi politik yolları incelemek gerekmez mi” diye sordu.

80’Lİ YILLAR ÖNEMLİ EŞİKTİ

1970’li yılların ortalarından itibaren kapitalizmin başka bir evreye girdiğini söyleyen Koçak, Türkiye’de bu geçişin 1980 askeri darbesiyle gerçekleştirildiğini ifade etti: “1980 askeri darbesi çok keskin bir ayrım yaptı. Darbenin ardından kapısına ilk kilit vurulanlardan birinin DİSK olması tesadüf değildi. DİSK sembolik olarak söylerse 60’lı 70’li yıllar boyunca işçi haklarını etkin bir biçimde koruyan bir mevzi haline gelmişti. Sermaye açısından kurtarılması gereken bir odaktı. Belli ölçülerde kurtarıldı.”

‘KAPİTALİZM TARİHİN İLK EVRELERİNE DÖNMÜŞ GÖRÜNÜYOR’

İSİG durumunun feci durumda olduğunu belirten Koçak, örgütlü gücün zayıflamasıyla iş cinayetleri ilintisini kurdu. Koçak, “İşçilerin işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmadığı için iş durdurma, yöneticilerine biz bu koşullarda çalışmıyoruz deme hakkı fiilen yok. 1980 öncesinden çok farklı olarak güvencesiz, işgücünü giderek güvenceden yoksun biçimde satmak yaygın” dedi. Konuşmasına Marx’a atıf yaparak devam eden Koçak şöyle konuştu: “Marx ilkel sermaye birikimi sürecinden bahsediyordu. Kapitalizmin az çok yasalarla düzenli hale geldiği dönemin öncesinde çok daha vahşi biçimde adete savaş düzeni biçimde yürüyen bir süreçti. Kapitalizm tarihin ilk evrelerine dönmüş görünüyor. Kapital belki de erken dönem yazılmış bir İSİG eseri olarak okunabilir. Özellikle belli bölümlerinde çok sayıda müfettiş raporuna baktığını, kapitalizmin ne kadar büyük sağlık problemlerine yol açtığını anlatır. Kapitalizm eleştirisinde tam da bu mesele yer alır. İnsanı insan olmaktan çıkaran ve onu ölüme gönderen bir sistem olarak kapitalizmi eleştirir.”

KAPİTALİZM’İN PARADOKSU

Koçak, 2002 sonrası AKP’nin en önemli argümanı olan ‘Kalkınma’yı irdeleyerek bir paradoks ortaya koydu. Koçak şöyle konuştu: “Yollar, inşaatlar, köprüler… Bu ekonomi politikalarıyla ilgili belgeler bize ne diyor? Örneğin AB’ye sunulan programlar, OVP’ler, özel ihtisas komisyonu raporlarına genel göz attığınızda İSİG problemlerinin hemen hiç yer almadığını, ya da iyi dilek ve temennilerle sınırlı olduğunu görüyorsunuz. Hemen bunların altında esnekleşmenin nasıl ilerleteceğine dair daha somut, güçlü paragraflar devam ediyor. Burada bir paradoks var. Hem İSİG alanında iyileştirmeler yapacağız demek, hem esnekleşeceğiz demek bir paradoks.”

BİLİM VE AKLIN KARŞISINA DİNİ REFERANS

“Bilim ve akıl düşmanlığının atbaşı gittiği bir dönemi yaşıyoruz” diyerek konuşmasına devam eden Koçak, bilim ve aklın karşısına dini referansların koyularak sistemi meşru gösterme çalışmaları yapıldığına dikkat çekti. Koçak, “Kapitalizm ne kadar vahşileşirse bu sistemi meşrulaştırmak için gerekli olan ideolojik mecra olan dinselleşme o kadar öne çıkıyor. O kadar güçlü bir söylemle bunu meşrulaştırma mümkün. İnsanları sisteme yöneltecek olaylar bunlar. Örneğin Soma. Herşeyi bir anda sorgulatan olaylar bunlar. Sistemin bu şekilde devam edilebilmesi için çok güçlü bir ideolojik meşrulaştırma lazım. Bu kadar büyük güce dini referanslara müracat ediliyor. Dua etmeler, şükretmeleri isteniyor. Bir sınıf mücadelesinin ortada olmadığı ulusal, din kardeşliğinde birleşmiş insanlar bütünü olarak kurgulanıyor” dedi.

İSTİSMAR VE İŞ CİNAYETİ AKLI

Koçak, konuşmasında geçtiğimiz günlerde meclise gelen istismar yasa tasarısı ile iş cinayetleri arasında da aynı anlayışın devreye girdiğini söyledi. “Aile içinde bir takım olaylar var, egemen olanı mağdur etmeksizin bu olayı halledelim düşüncesi var. İş cinayetlerindeki kan parası ile bu uygulamanın çok benzer olduğunu düşünüyorum. Yani bir şekilde kol kırılsın yen içinde kalsın. Kilit kavram, bu tip şeyler olur, yapısal bir sorun değildir ve egemene yönelmiş tehditin bir an önce bertaraf edilmesi isteğidir. Huzursuz edici şey, olayların kapatılmasını değil, ilmek ilmek incelemek. Sekülerlik, laikliğin de İSİG alanında önemli bir tema olduğunu söylemek istiyorum. Dinsel dogma karşısında laik-seküler anlayışı savunmamız gerekiyor.”

İşçi Sağlığı ve Güvenliği Meclisi’nden Doç. Dr. Emre Gürcanlı, “Kanada’da işsizlik oranıyla riskli işten kaçma” grafiğini paylaşarak şu yorumda bulundu: “İşsizlik oranı arttıkça işten kaçınma oranları giderek azalıyor. İşsizlikten kaçma, işsizliğin yüksek olduğu durumda işten atılmak anlamına geliyor.” (İstanbul/EVRENSEL)

 

 

ÖNCEKİ HABER

Devrimci Parti’ye operasyon, çok sayıda kişi gözaltında

SONRAKİ HABER

Bartın'da akademisyenler serbest bırakıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...