15 Kasım 2016 00:18

Kızıltepe’nin uçan kütüphanesi

Yazar Marie Lemser, üç gün kaldığı Mardin’den izlenimlerini yazdı. (Fotoğraf: Ahmed Aküzüm)

Paylaş

Marie LEMSER*

Çay Bahçesi’nden usulca hafif sis bulutları arasında uzanan Mezopotamya Ovası’na bakıyorum.  Mardin Suriye sınırına sadece bir kaç kilometre uzaklıkta. Suriye’de savaş başlamadan önce burası bir barış şehri olarak tanımlanıyordu. Şehrin sakinleri olan Araplar, Ermeniler, Kürtler, Türkler, Êzidîler bu topraklar üzerinde farklı dini inanışlar altında hep birlikte yaşamlarını sürdürüyor. Mardin Üniversitesi Kürtçe, Arapça ve Süryanice eğitim veren Türkiye’deki tek üniversite. Mardin 2015 yılında askeri kuşatma altına alınmadan önce turistlerin en önemli uğrak mekanlarından biriydi. Şimdi ise Suriye savaşı ile birlikte yaşama başka türlü meydan okuyor: Göç ve mülteci. Şehrin yaklaşık 100 bin ile 150 bin dolayında göç aldığı söyleniyor.
Yüksek, sıra sıra dizilen evleri ve tozlu caddeleri ile dikkat çeken Kızıltepe, Mardin’in en büyük ilçesi. Bir aydan beri Kızıltepe Kavaalanına doğru bakan caddede mavi bir konteyner duruyor. İlk bakışta konteyner bir inşaat çalışmasının barınağını andırıyor. Ama üzerindeki farklı dillerde “Uçan Kütüphane” yazısından başka bir şeye işaret ettiğini anlıyoruz. Konteyner Goethe Enstitüsü ile ortak çalışma yürüten NGO’ya (Her Yerde Sanat) ait. Bu renkli sandık içinde küçük bir mutfak, farklı dillerden kitaplar bulunduğu gibi, kimi zaman el işi oyuncaklar bulmak da mümkün. Bunun yanında 20 çocuğun sorumluluğunu üstlenen bir idareci ve tercüman da görevlerini yürütüyorlar. Gelen çocukların sayısına bağlı olarak konteyner, yapılan çalışmalar için yeterli olmayınca, hep birlikte kapı önünde, yani açık sahada çalışmalar sürdürülüyor.
Çalışma ekibi de oldukça renkli. Patrick ve Gerald İspanya’dan gelmiş. Burada gönüllü olarak çalışıyorlar. 8 ile 14 yaş gruplarının beklentilerine dair araç ve gereçleri dağıtıyorlar. Diabolo oyunu ve cambazlığın en çok tercih edilenler arasında olduğunu söylüyorlar. Patrick aynı zamanda çocuklarla dans ve akrobatik figürler üzerinde çalışıyor. “Bu benim ilk yaptığım dans projem değil, ben buraya ilk geldiğimde, kendi çalışmalarımı burada icra edebileceğim konusunda ikna olmuştum.” Diyen Patrick, akrobasi konusunda çocukların cesaretlendirilmesinin önemli olduğunu söylüyor.
Yoğun beden eğitimi ve grup içerisinde ilişki, bu çalışmanın en önemli ayağı. Çocukların akrobatik çalışmalara bedensel olarak hazırlanmaları, pedagojik ve terapiye dayalı bir bakış açısına göre yapılıyor. Aileler çocukların proje çerçevesinde bu çalışmalara katılımlarına ve oyun kurallarına müdahale etmeyeceklerine dair zorunlu olarak imza veriyorlar. Bu sürecin ailelerin iznine tabi tutulmasında arzu edilen, sadece çocukların ilgi ve sempati alanlarını geliştirmek değil, bu yöntem ile aynı zamanda ailelerin enstitü ile iletişimlerini ve uzun süreli kontak halinde olmalarını da sağlamak.
Bu proje öncelikli olarak göç eden çocukları kapsıyor. Ama bunun yanında Mardinli çocuklara da kapısı açık.

DİYARBAKIRLI DANSÇILARDAN ÇOCUKLARA EĞİTİM

Mardin’de bulunduğum sırada, Kadir Amigo Memiş ve Ferhat ile tanıştım. Orada çocuklar ile dans atölyeleri gerçekleştiriyorlardı. Amigo Memiş, koreografisini, hareket, gösterge ve müzik yoluyla bir metne dönüştürme arayışında. Memiş, Hip-HOP Flying Steps kurucusu ve Almanya’da oldukça ünlü. O dansçı olarak riskli bir işe girişti ve farklı dans ögeleri ile yeni bir karışımla kendi tarzını oluşturdu. Ferhat ve Amigo Memiş dansa dair fikirlerini geleneksel Anadolu dansları ile akrobatik danslar arasındaki tezatlığa yaslayarak “Red Bull Anadolu Break” adı altında bir gösteri ile gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Ferhat her zaman bir arayış içinde olduğunu anlatıyor. “Tıpkı Diyarbakır sokaklarında dansa başladığım günler gibi” diyor.  
Sonuç olarak Mardin’de hayata geçirilmeye çalışılan proje iyi ama etki alanı küçük. Ancak şu da bir gerçek ki; bazı şeyler var ki, küçük bir adımdan daha da küçüktür, ama bazen bir gülücük kadar etkisi daha derin olabilir.

*Almanya’da yaşayan tiyatrocu, dramaturg ve Yazar Marie Lemser, üç gün kaldığı Mardin’den izlenimlerini yazdı. Lemser’in Almanca yayımlanan makalesini Ali Rıza Kılınç Türkçeye çevirdi.

ÖNCEKİ HABER

Notre Dame’ın Kamburu müzikali sahnede

SONRAKİ HABER

Twitter’a girmeden tweet atın!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa