10 Kasım 2016 00:59

Sol alternatif yokluğu, Donald Trump'ı iktidar yaptı

Neoliberalizmin emekçilerin hayatında yarattığı tahribata karşı bu gidişatı dönüştürecek güçlü sol bir alternatif yokluğu Donald Trump'ı başkan yaptı.

Paylaş

Elif GÖRGÜ
İstanbul

ABD’de Cumhuriyetçi Parti Adayı, milyarder iş adamı Donald Trump’ın devlet başkanı seçilmesi dünya gündemini sarstı. Trump’ın seçim zaferini Marmara Üniversitesi Siyasi Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç Dr. Behlül Özkan, gazetemize değerlendirdi. Neoliberalizmin başta işçi sınıfı olmak üzere emekçilerin ekonomik ve sosyal hayatında yarattığı tahribata ve bu gidişatı dönüştürecek güçlü sol bir alternatifin eksikliğine dikkat çeken Özkan, bu boşluğu dolduran aşırı sağın ABD’de iktidara gelmesinin şaşırtıcı olmadığına değindi.

İlk olarak şunu sormak istiyorum; Donald Trump’ın ABD Başkanlık seçimini kazanması medyada yansıdığı gibi gerçekten bu kadar beklenmedik ve şaşırtıcı mı?
Aslıda beklenmiyor değildi, bir kesim bekliyordu ve bu adamın önemli bir şansı olduğunu düşünüyordu, ben de bekleyenlerden biriydim. Bunun sebebi de şu: Trump’ı ben aşırı sağ bir hareketin lideri olarak görüyorum ve Trump sadece Amerika’da değil asında bütün Batıda görülen bir siyasi eğilime, hoşnutsuzluklara yanıt olan bir eğilime tekabül ediyor. Bu bağlamda da Trump’ın başkan seçilmesi beni şaşırtmadı. Şaşıranlar genel olarak Amerika’daki müesses nizamın temsilcileri ve basın organlarıydı. Onların da öngörülerinden çok beklentileri Clinton üzerineydi ama ben açıkçası Bernie Sanders, Demokrat Parti içinde yarışı kaybettiği anda aslında Trump’ın kazanma şansının çok yüksek olduğunu düşünüyordum. 
Trump’ı sınıf analizinin dışında değerlendiremeyiz. Sınıf analizi siyaset biliminde hâlâ çok önemli ve küreselleşme sebebiyle Amerika’da mavi yakalı çalışanlarda  ciddi bir hoşnutsuzluk vardı. Amerikan sanayisi, otomotiv sanayi başta olmak üzere ciddi bir kriz içinde. Mavi yakalı kesimin bu nedenle bir isyanı vardı ve bu isyanı iki akım temsil ediyordu: Sol içinde Bernie Sanders; Amerika’da ilk defa sosyalist bir siyasetçi, Bernie Sanders Demokratlardan aday oldu ve ciddi anlamda zorladı Hillary Clinton’ı...

Clinton’a karşı kaybetse bile Trump’a karşı şansının daha yüksek olduğu gibi bazı değerlendirmeler de vardı..
Kesinlikle öyle.. Çünkü aşırı sağı temsilen Trump, beyaz Amerikalılar arasında sistemden zarar gören mavi yakalıların sesi oluyordu ve aşırı sağın diliyle bu insanlar için çekim merkezi oluyordu. Bernie Sanders da sosyalist tandansı yüksek bir aday olarak sınıf analizi yapıyordu, sınıftan yaklaşıyordu. Dolayısıyla Bernie Sanders, Demokratlar içinde kaybettiği andan itibaren müesses nizamın temsilcisi, Wall Street’le, finans kapitalle çok yakın ilişkileri olan ve hatta onlarla içli dışlı olan Hillary Clinton’ın aday olmasıyla Trump’ın şansı yükseldi ve tam da beklediğim oldu.  

Peki bahsettiğiniz süreçte Amerika’nın mavi yakalılarının hayatlarında Trump’a oy vermeye kadar gidecek tam olarak nasıl bir dönüşüm oldu?
Bu önemli. Amerika’yı 8 yıldır siyah bir başkan yönetiyor, Londra’nın Belediye Başkanı Pakistan asıllı bir Müslüman, Almanya’nın nüfusunda yurt dışında doğanların oranları 2015 yılında yüzde 75 artmış, Britanya’nın nüfusunda 2004-2014 yılları arasında yurt dışında doğanların oranı yüzde 66 artmış. Batı’da inanılmaz bir demografik değişim var. Birinci değişim bu; küreselleşme ile beraber yoğun bir iş gücünün bu topraklara gelmesi. 
İkinci bir değişim ise mavi yakalıların, yani işçi sınıfının Batı’da tasfiyeye uğraması... Ekonominin ana motoru bir finans iki bilişim sektörüne kaydı ve bunlar da yoğun olarak beyaz yakalı çalıştıran sektörler. Emek yoğun diğer sektörler, sanayi üretimi devreden çıktı. Mesela Amerikan otomotiv sanayi Amerika’da üretim yapmak kârlı olmadığı için üretimini Meksika’ya, gelişmekte olan ülkelere kaydırdı. Geçtiğimiz yıl Amerika’da işçi sınıfının yaşadığı bölgelere gittiğim zaman tamamen bir yıkım olduğunu gördüm; evler boşalmış, mahalleler terk edilmiş ve insanlar ciddi bir işsizlik ve güvencesizlikle karşı kaşıyalar. 
Bunun yanında işçi sınıfı, değerler açısından dünyada genel olarak muhafazakardır; ama ekonomik açıdan ise devrimcidir. Bu insanlar içinde bulundukları ekonomik düzeni değiştirmek isterler. Ya soldan yaklaşacaksınız ve bu kesimlerin devrimciliklerinden siyasete soldan bir kanal açacaksınız, ya da Türkiye’de AKP’nin ve Amerika’da Cumhuriyetçilerin yaptığı gibi bu insanların ekonomik sorunlarına, çöküşlerine sağdan yaklaşarak bunun sebebi olarak elitleri, göçmenleri göstereceksiniz... 
Trump Amerika’da tam da bunu yaptı; Meksika’ya duvar öreceğim dedi, Amerika’da yaşayan 1 milyon göçmeni sınır dışı edeceğim, Müslümanları ülkelerine geri göndereceğim dedi ve insanların ekonomik sorunlarını aşırı sağ bir dile transfer etti. Bunun karşısında da, bu insanların sorunlarına soldan yaklaşan bir aday olmadığı için Trump bu boşluğu doldurarak iktidara geldi. 
Şu anda Batı’da yaşadığımız, 1930’larda aşırı sağın yükseldiği dönemden çok farklı değil. Ama bir farkı var o da 1930’larda Sovyetler Birliği vardı ve sosyalizm bir alternatif dünya sunuyordu. Bugün o yok, dolayısıyla da beni asıl kaygılandıran aşırı sağın yükselişine karşı solun bir kutup oluşturamaması. En azından şu an için böyle bir karşı güç, kitlelere bu dünyada cenneti yaratmayı vadedecek bir sol kutup olmaması sağın yükselişinden daha çok kaygılandırıyor beni.

ABD’NİN İÇ VE DIŞ POLİTİKASINDA ÇOK BÜYÜK DEĞİŞİM BEKLEMİYORUM

Trump'ın ABD başkanlığı sürecinde ABD’nin iç ve dış politikası açısından önemli değişiklikler beklemek gerekir mi?
Çok önemli, çok büyük değişimler beklemiyorum, Trump’a atfedilen kadar büyük değişimler olmayacaktır. Bu adam gelecek de her şeyi değiştirecek diye bir şey söz konusu değil. Sonuç itibariyle Cumhuriyetçi Parti de oylarını artırdı, Senatoda ve Kongrede ciddi bir güç kazandı ama Cumhuriyetçi Parti içinde müesses nizamın elitleri, özellikle de başkan yardımcısı, Trump’a çeki düzen verecektir. Trump’ın seçimden önce söylediklerinin hepsini de yapacağını düşünmemek gerekiyor. 
Öte yandan Trump’ın zaferi çok tarihsel bir güne de denk geldi. 1989 yılında bugün (Berlin) duvar yıkıldı. O duvar yıkıldığında, liberal ekonominin tüm dünyada egemen olacağını söyleyen düşünür Fukuyama, ‘Tarihin Sonu’ kitabını yazmıştı. Tarihin garip bir cilvesi olsa gerek ki 27 yıl sonra bugün, liberal değerleri yıkarak gelen yeni bir Amerikan başkanı var ve Meksika sınırına duvar yapmayı vadediyor. Bu bence çok trajik bir dönüşüm... Fukuyama’nın, tarihin sorunun geldiği ve bütün dünyada liberal ekonomik modelin, liberal demokrasinin egemen olacağı teziyle çıktığı kendi ülkesinde -bırakın dünyaya Amerikan modelini ihraç etmeyi- Amerikan modeli Amerika’da bile çökmüş oluyor. 

TÜRKİYE ORTADOĞU’YA DEĞİL BATI’YA MODEL OLUYOR

Trump’ın kendi seçmen tabanı olan sınıfın, işçilerin taleplerini, onlara vadettiklerini yerine getirmesi mümkün mü?
Şunun altını çizmek gerekiyor; Trump aslında Cumhuriyetçi Parti içinde de biraz ayrılıyordu. 1960’larda Amerika’da siyahlara uygulanan ayrımcılığın ortadan kalktığı, 1968’de Vietnam savaşına karşı soldan bir başkaldırı vardı ve bunların karşısına, solun karşısına Cumhuriyetçiler, neocon denilen yeni muhafazakarlıkla çıktılar ve siyasetin dilini de kürtaj, silah lobisi, evrim teorisi karşıtlığı gibi başka bir yöne çektiler, bunda da ciddi anlamda başarılı oldular. Alt ve orta sınıflar kendi ekonomik sorunlarının yerine uzun yıllar kürtajı, cinsel özgürlükleri tartıştılar. Cumhuriyetçiler bu anlamda tam bir korsanlık yaptılar. Siyasi tartışmaları ekonomik temelden kimlik politikalarına yönelttiler.

Aslında bizim ülkemizde de çok yabancı olmadığımız bir yöntem..
Türkiye bu anlamda Ortadoğu’ya değil Amerika’ya model olacak. Türkiye’de aşırı sağı 14 yıldır yaşıyoruz, Türkiye bu anlamda model olacak. Trump’ın bir farklılığı var; Trump ekonomik anlamda ciddi vaatlerde bulundu, Meksika’daki fabrikaları geri getirmek ve göçmenleri göndermek gibi... Bunları ne kadar yapabilir bu bir soru işareti. Bunların popülist ve zemini olmayan vaatler, yapabilmesinin imkanı olduğunu düşünmüyorum. 
Ekonomik açıdan dediklerini yapmakta zorlanacaktır. 
Trump, Amerika’yı yeniden büyük yapacağım derken yeniden süper güç yapacağım demek istemiyordu, mavi yakalı beyazları 1950-60’ların o altın saadet yıllarına döndüreceğini vadediyor Trump, ama bu mümkün olmayacak. Sınıfın, Trump gibi bir liderle altın saadetine döneceğine imkan vermiyorum.

ÖNCEKİ HABER

Evrensel Kültür’ü bir gecede yok edemezler

SONRAKİ HABER

Mustafa Kemal Atatürk anılıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...