06 Kasım 2016 01:59

Fas’taki protestolar neoliberalizme karşı

Antropolog Dr. Miriyam Aouragh, Fas'taki protestoları Democracy Now'a anlattı.

Paylaş

Amy GOODMAN
Democracy Now

Fas’ta bir balık satıcısının polis tarafından el konulan balıklarını çöp kamyonundan geri almaya çalışırken ezilerek ölmesinin ardından, binlerce kişi ülke çapında protesto gösterileri düzenliyor. İnternette dolaşan video, Mouhcine Fikri’nin kamyonun presinde ezilmeden önce kendisine ait kılıçbalığını kurtarmak için aracın arkasına atladığını gösteriyor. Yerel haberlere göre, Faslı yetkililer yılın bu zamanında kılıçbalığı satışını yasaklıyor. Aktivistler, polis memurlarını çöp toplayıcılarına Fikri’yi ezme emir vermekle suçluyorlar. Fikri’nin kuzey kasabası al Hoceima’daki ölümü, sosyal medyada geniş çaplı öfkeye yol açtı. (Geçen) hafta sonundaki yürüyüşler, 2011 Arap ayaklanmaları sırasındaki gösterileri düzenleyen 20 Şubat Hareketi aktivisteleri tarafından organize edildi. Daha fazlasını Fas-Hollanda vatandaşı Antropolog Dr. Miriyam Aouragh ile konuştuk. Londra’daki Westminster Üniversitesinde ders veren Aouragh ayrıca 20 Şubat Hareketi üzerine bir kitap yazmakta.   

Neler olduğunu anlatır mısın Miriyam?
Bana kalırsa Fas’ta gördüğümüz şey, kısmen 2011’de gerçekleşen öfke patlaması ve protestoların bir devamı. Fakat aynı zamanda bir yandan polis baskısına diğer yandan ise özelleştirmeye ve sıkı balıkçılık önlemlerine karşı da bir tepki biçimi. 
Bu durum özellikle, pek çok kişinin geçimini balıkçılıktan sağladığı, sosyal dokunun bir parçası olarak uzun bir süredir bağımsız olarak balık sattıkları ve şimdi sert önlemlerle bunu yapmalarının engellendiği Al Hoceima gibi sahil kasabaları ve şehirleri için bir problem. Dolayısıyla aynı anda meydana gelen iki veya üç farklı dinamiği gözlemliyoruz: Demokrasi isteği, polis baskısı ve aynı zamanda (Çoğunlukla analizlerde ıskalanan) Fas’ta şu an yürürlükte olan aşırı neoliberal dönüşüm politikaları.  

Ülkenin kuzeyinde yer alan Al Hoceima’nın honutsuzluk ve direnişle dolu bir tarihi olduğu doğru mu? Bu konuda neler dersiniz?
Fas üzerine çalışan ya da onu azıcık tanıyan çoğu kişi, kuzeydeki Rif bölgesinin 1920’lerin başında sömürge karşıtı direnişin en önemli isimlerinden biri olan Abdulkerim Khattabi’nin doğum yeri olduğunu da bilir. Fas, Fransa ve İspanya tarafından işgal edilip sömürgeleştirildi. Fas’ın kuzeyine İspanyol sömürgeciler hakimdi. Özellikle bu kesimin tarihinde sert sömürgeleştirme politikaları nedeniyle ciddi bir şiddet vardır.  
Fakat ilginç bir şekilde bağımsızlık sırasında -Fas’ın bağımsızlığı Cezayir ve diğer ülkelerinki gibi gerçek bir bağımsızlık olmayıp, sömürgeci-lerle anlaşmalı bir geçiş dönemiydi- kuzey tarafı gerçek bir bağımsızlık için mücadelesine devam etmek istedi. 1958-1959 yıllarında olan bu durum yeni kraliyet tarafından ezildi. Bu hafızalarda tazeliğini koruyor. 
Bölgeyle ilgili pek bahsedilmeyen şey, 1980’li yıllardaki ‘intifada’lardır. 1981 ve 1984 yıllarında, esasen genç öğrenciler tarafından başlatılıp yönetilen ve ülkenin tüm kuzey kesimlerine yayılan iki büyük ayaklanma oldu. Politikayla ilgili belli bir nesil için bu anılar da hâlâ canlı.  
Ve tabii ki, tüm bunlar 2011 yılında doruğa ulaştı. 2000’li yılların başlarına kadar Fas’ın politik tarihinde çok katı bir sansür vardı. Bu yüzden pek çok kişi sömürge karşıtı direniş hikayelerini bilmiyordu. Hepsi 2011’de günümüz hafızasına dahil oldu. Dolayısıyla ülkedeki mevcut gösterileri geçmiş deneyimlerin ve 2011’den çıkarılan derslerin şimdi açığa çıkması olarak görmeliyiz.  

20 ŞUBAT ‘YARIM KALMIŞ HESAP’ DUYGUSU BIRAKTI

20 Şubat Hareketi neydi peki?
20 Şubat Hareketi 2011’deki ayaklanmaların Fas yüzüydü. İlginç bir biçimde, konuşmakta olduğumuz Al Hoceima kasabası o zaman çok korkunç bir deneyim yaşadı. Al Hoceimalı 5 gösterici, 20 Şubat protestoları sırasında diri diri yakılarak öldürüldü. 
Bu kişilerin davası ne çözüme kavuşturuldu ne de soruşturuldu. Bu yüzden 2011-2012 yıllarındaki 20 Şubat Hareketi etrafında gerçekleşen olaylarla ilgili Al Hoceima ve ülkenin geri kalanında bariz bir “yarım kalmış hesap” duygusu var.  

Fas’ta yaşananların Mısır ve Tunus’tan farkı neydi?
Bence fark, Tunus ve Mısır deneyimlerinin arkamızda olması. Eylem yapanlar devletin protestoları maniple etme yollarını, ajanların ülke çapındaki gösterilere nasıl sızdırıldığını artık öğrendi. Bu sayede 2011’de yaptıkları şeyi yapmalarını engellemeye çalışıyoruz.
(Çeviren: Ferhat Sarı)

ÖNCEKİ HABER

OHAL’le birlikte üniversitede baskı arttı

SONRAKİ HABER

Almanya’da bir sol koalisyon kurulur mu?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...