23 Ekim 2016 04:39

Mutlu olmak varken...

Adem Erkoçak barınma hakkını ve fahiş ev kiralarını yazdı.

Paylaş

Adem ERKOÇAK

İnsanların iki temel yaşamsal ihtiyacı var: Barınma ve yiyecek. Sadece ihtiyaç değil, aynı zamanda bunlar haktır da. Yani, dünyaya getirilen hiçbir insan yiyecek ve barınma hakkından mahrum bırakılmamalıdır. Lakin, işler böyle yürümüyor. Zamanın birinde birileri bu hakları gasp etmiş ve insanları da böyle bir hakları olmadığına inandırıp, bunların ancak ve ancak çok çalışarak elde edilebilen bir şey olduğuna ikna etmiş. 
Bununla da kalmayıp, bu çalışma karşılığında insanlara geçici sürelerle yararlanmak üzere yiyecek ve barınma hakkı sağlanmış. Karnınızın doyması ve dört duvar arasında uyumanız karşılığında bunları yapmadığınız kalan zamanlarınızı birilerinin belirlediği şartlarda yaşamak zorundasınız. Eski zamanlarda bireyler üzerinden belirlenen ve uygulatılan bu kural, günümüzde devlet eliyle yürütülüyor. 

ÖRÜMCEK AĞINDAKİ ÇARESİZ SİNEKLER

Devletler, insanları bu yaşam şekline sokmak için geriye dönüp baktıklarında isyan kanallarını tıkamak için de büyük organizasyonlar düzenlediler. Bunlardan biri kutsallık, diğeri de bu kuralları sorgulayan herhangi bir insanı yok etmek amacıyla inşa edilen güvenlik. Kutsallık; tanrı, devlet, vatan, bayrak gibi argümanlar aracılığıyla genel olandan aile, anne, çocuk, mülkiyet gibi kavramlarla özel alana kadar örülmüş. Bu kutsal ağlara, büyük bir örümceğin ağına saplanan sinekler gibi yapışan insanlara “çaresiz” oldukları hissiyle yaşamaları için ne gerekiyorsa yaşatıldı. Sonuçta öyle bir noktaya gelindi ki; insan çaresizliğini kabullenip sevmeye, “kutsallar” üzerinden değerler üretip, bu durumu hayatın amacı haline getirmeye başladı. 

Bu noktadan sonra devreye alışveriş girdi: Büyük mekanizma insanlara barınma ve yiyecek dışında bazı ödüller vermeye başladı. Bu ödüller savunulacak yeni kutsalları üretti. Buraya sığmayacak denli karmaşık bir yapı varmış gibi görünse de, hepsi birbirinin kopyası ve aynı amaca hizmet eden “şeyler” üzerinden kimlikler inşa edilmeye başlandı:İphone’nunu savunan insan Samsung’unu savunan insanla, Starbucks’a giden insan Gloria Jeans’e giden insanla, Moda’da yaşayan insan Beyoğlu’nda yaşayanla, X Bankası’nda çalışan Y Bankası’nda çalışanla, Fiat’a binen Opel kullananla, Tommy giyen Armani giyenle, Mac kullanan Windows kullananla, Canoncular Nikoncularla, Fenerliler Galatasaraylılarla savaşır hale geldi. 

MUTLU OLMAK İÇİN...

Laf lafı açtı ve nereye geldim. Halbu ki, barınma hakkından yola çıkıp fahiş ev kiralarından bahsedecektim. Bir şeyi ya da bir süreci bağımsız bir halde düşünemiyorum. Bu konuda başarısız biriyim. İlla olan biten her şey arasında bir bağlantı kuracağım. Çünkü hastalıklı bir şekilde kafamda tekrar eden bir soru beni rahat bırakmıyor: Neden? Bir şey gördüğümde, yaşadığımda, duyduğumda, okuduğumda, izlediğimde, kullandığımda ya da satın aldığımda; yani her anımda bu soru peşimden geliyor. Yakamı kurtaramıyorum. Cevaplamaya başladığımda ise “Her şey aydınlanıyor.” 

Hayatta öğrendiğim tek bir şey varsa o da aydınlığın günümüz insanına iyi gelmediği. İnsana iyi gelen şey herhangi bir şeyin yanılsaması. İnsan kendini kandırmayı seviyor. Oturduğu evi, kullandığı arabayı çalışarak “kazandığını” düşünme yanılsaması, o çalışmanın karşılığının patronun oğlunun zevki sefa içinde yaşaması olduğu gerçeğinden daha güzel geliyor. Bunları bilen bir birey olarak yaşamaktansa, bir şirket ailesinin üyesi olduğu hissi daha çok tatmin sağlıyor. Yanına bile yaklaşamayacağı, onu umursamayan biri için ölüme bile gitmek insanlara daha anlamlı geliyor. Kapısından bile giremeyeceği bir sarayın insanlarını, kapı komşusunun derdinden daha fazla önemsemek iyi hissettiriyor. 

İnsanlar bunları yaparak mutlu olmak istiyorlar; ama bir türlü olamıyorlar. Çünkü mutlu olmak için bu kadar fazla şeye sahip çıkmak ya da onlara sahip olmak gerekmiyor. Yaşamak için gerekli olan temel haklarının neden ve nasıl ellerinden alındığının peşinden gitmeleri yeterli. O zaman belki fark edebilirler, düşünmek için kullanıldığında beynin hiç de azımsanmayacak bir mutluluk kaynağı olduğunu... 

ÖNCEKİ HABER

Terteleden kalan: Süngü ve ağır makina

SONRAKİ HABER

FM 2017: Gerçek sezon başlıyor!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa