21 Ekim 2016 09:10

Petrol yoksa gençleri kullanırız!

"Yakın zamanda Orta Vadeli Kalkınma Planı’nı açıklayan Başbakan Binali Yıldırım’ın şu sözleri, her şeyi açıkça gözler önüne seriyor."

Paylaş

Ahmet AKARSU
Kayseri

Eğitimde reform”, “eğitim-sektör işbirliği”, “akıllı liseler”, “lokomotif öncü Türkiye gençleri” vb. söylemler tanıdık geldi mi? Dergimizin geçtiğimiz sayısında “eğitim-sektör işbirliği”nin “meslek lisesi öğrencilerine yansımaları ne olacak?” diye bahsetmeye çalıştığımız yazıyı destekler şekilde konuşan Başbakan Binali Yıldırım bir açıklama yaptı.
Yakın zamanda Orta Vadeli Kalkınma Planı’nı açıklayan Başbakan Binali Yıldırım’ın şu sözleri, her şeyi açıkça gözler önüne seriyor: “Bizim petrolümüz yok. Bizim mutlak üstünlüğümüz yok, bizim üstünlüğümüz genç nüfusumuz. Genç nüfus daha fazla, güç demektir. Gençlerimizi geleceğimiz olarak görüyoruz. Lokomotif öncü Türkiye için gençlerdir.” 

GENÇ NÜFUS “SEVGİSİ” BU OLSA GEREK

Genç nüfusun çokluğuyla övünen Yıldırım’ın, gençliğin temel kaygılarına değinmeden sermayenin istekleriyle paralel açıklamalarda bulunması, biz “gençleri uçuruma sürüklüyor” demek yanlış olmayacaktır. Meslek liselerindeki “akıllı liseler” ya da OSB içlerine açılan okulların sayısının son süreçte artarak (Ankara, Denizli, Adana, Bursa, Kayseri vb. sanayinin olduğu iller)  ilerlemesinin tesadüf olmadığını biliyoruz. Özellikle o liselerden “yetiştirilen” gençlerin hemen yakınındaki fabrikaya ya da o bölgenin büyük işletmelerine işe girmesi, genç nüfusu ne kadar çok sevdiklerinin göstergesidir!
Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, “Bu değişiklik ile meslek liseliler, haftada dört gün işletmeye giderek, iş terbiyesi edinecek ve sisteme entegre olacak” diyor. Özdebir ne bir meslek lisesi öğretmeni ne de eğitimci. Kendisi patron sınıfın temsilcilerinden! “İş terbiyesi” diyerek “işini yap, gerisine karşıma ve daha çok iş yap” demek istiyor. Meslek liselerinin ve genç işçilerin bilinçlenmesi, sendikal faaliyet içerisine girmesini istemediğini açıktan olmasa da üstü kapalı ilan ediyor!  

“HANİ EĞİTİM ÜCRETSİZDİ?”

Ayrıca Müsteşar yardımcısı lise öğrencilerinin % 44”ünün mesleki eğitimde bulunduğunu ve mesleki eğitimin diğer liselerle karşılaştırılamayacak düzeyde yüksek bir maliyete sahip olduğunu belirtiyor. Değinmeden edemiyoruz, devletin patronlara verdiği teşviklerin en yoğun olduğu bu dönemde, eğitime gelince mi “yüksek maliyet” oluyor. Patronlara peşkeş çekmek daha kolay değil mi? Lise ikiye geçince takım çantası –önlük, havya-lehim teli vb. alınan malzemelere iki yüz liraya yakın para harcadığını söyleyen bir meslek liseli arkadaşım, “Devlet meslek derslerinin de kullanılan malzemelerin sadece bir kısmını karşılıyor. Neden her şeyini karşılamıyor. Hani eğitim-öğretim ücretsizdi?” diyor. 
Ya da diyelim meslek lisesini bitirdik, fabrika da işçi hayatımıza başladık. Fabrika da yaşanılan sıkıntılara dair de birçok örnek mevcut. Genç işçilerin çektiği sıkıntılar, yaşadığı hastalıklar, alınmayan önlemler ve bu daha da uzatılabilir. Neden bunlara dair bir şey yok, çözüm ne? İşte bu sorunun cevabını meslek lisesi öğrencileri vermelidir. 

“GÜÇLERİMİZİ BİRLEŞTİRMEK GEREK”

Bir meslek liseli arkadaşım bu soruya şöyle cevap veriyor: “İlk başta meslek liselerindeki reformlar, akıllı liseler, eğitim-sektör işbirliği ne getiriyor, araştırıp çevremize yaymak gerek. Ama öncesinde bu durumu bilmek gerek. Lisede bizlere sadece ‘Şunu al, şunu şöyle yap.’ deniliyor. Ve sadece denilen şeylerin yapılmasını istiyorlar. Bizlere söz hakkı vermiyorlar. Çektiğimiz sıkıntıları biz biliyoruz. Maddi-manevi her haliyle… İstenilen malzemeleri zorlanarak alan, parça parça almaya çalışan, önlüğü olmadığı için derse alınmayan arkadaşlarımın biliyorum. Açıkça söylemek gerekirse, böyle meselelere ilginin az olduğunu söylemek gerekir. İşte burada bu meselelere ilgili olanların, anlatmaları, bilgisini paylaşmaları ve bir arada haklarını öğrenmeyi ve savunmayı ilerletmemiz şarttır! Yoksa bu meseleler işçi olduğumuz zamanda karşımıza çıkacaktır. Son olarak ise, meselelere sadece maddi olarak bakmanın dışında, hakkımızda karar verenlerin siyasi olduğunu bilerek, biz de siyasete doğrudan katılmalıyız. Zaten tam içindeyiz. Güçlerimizi birleştirmek gerek…” 

ÖNCEKİ HABER

Kadrosuzluktan kaçarken mülakata tutulmak

SONRAKİ HABER

Shakespeare ve Şeyh Pir'in öyküsü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa