06 Ekim 2016 04:33

Halkçı aternatif için el Mahzen’e karşı ortak cephe

Fas’ı, Fas’taki siyasi atmosferi ve seçim taktiklerini Demokratik Yol Hareketi Genel Sekreteri Mustafa Brahma ile konuştuk.

Paylaş

Ali KARATAŞ
Nesrin RİHANİ
Kazablanka

Kuzey Afrika’nın en batısında yer alan Fas, 7 Ekim Cuma günü parlamento seçimlerine hazırlanıyor. Fas’ı, Fas’taki siyasi atmosferi ve seçim taktiklerini Demokratik Yol Hareketi Genel Sekreteri Mustafa Brahma ile konuştuk. Röportajımız ikinci bölümünü yayınlıyoruz.

Halkın ekonomik durumu hakkında kısa bir bilgi verirmisiniz?
Bu sorunuza bir örnek ile cevap vereyim. Asgari ücret 3 bin direhemden (300 dolar) daha az. Öyle ki Kazablanka’da halkın yaşadığı varoşlarda bir odanın kirası 750 dirheme ulaşıyor. Fas’ta 12 milyon fakir bulunmakta. Ev kirası varoşlarda 2 bin, orta semtlerde 4 bin ve lüks semtlerde 10 bin dirhem civarında. Satın alma gücü zayıf. Devlet halkın geliriyle ilgilenmemektedir. Ülkenin ekonomisi hâlâ temelde yabancı yatırımlara dayanmaktadır. 

HALK KORKU DUVARINI YIKTI

2011’de gerçekleşen 20 Şubat hareketiyle ilgili olarak partinizin tutumunu öğrenebilir miyiz?
20 Şubat hareketi Arap dünyasındaki halk hareketleri esnasında oluştu. Tunus’ta başlayan bu hareketin içerisine güçlü bir şekilde yer aldık. Burada sola katılan İslami cemaatler de mevcuttu. Bu hareketlerin içerisinde en çok gençler bulunmaktaydı. Farklı siyasi ve kültürel guruplar vardı ancak bunların ortak hedefleri, “özgürlük, sosyal adalet, onurlu yaşam ve demokrasiydi”. Diktatörlüğe ve yolsuzluğa karşı mücadele ediyorlardı. 

Fas devleti diğer Arap ülkelerinden farklı olarak bastıramayacağını anlayınca 20 Şubat hareketine manevra alanı bıraktı. Yaklaşık bir ay sonra Kral, hükümeti feshetme ve hükümette reform önerisinde bulundu. Anayasal demokratik talepleri kabul edeceğini ifade etti. Hükümetin aldığı kararlar tartışılmalı ve eğer beğenilmiyorsa hükümet değiştirilebilmeliydi. İspanya, Norveç ve Britanya’daki kraliyet sistemi gibi bir sistem isteniyordu. Bazı değişimler ve reformlar geçekleşti. Ancak iktidarın özü yine kraliyetin egemenliğinde kaldı. Martta kralın hitabından sonra hareket soğumaya başladı.  Gerçekte hiçbir konuda yenilenme olmadı. Bir tek şey dışında; halk artık iktidara karşı korku duvarını yıkmıştı. Her alan ve her konuda ve her bölgede halkın mücadelesi başlamıştı. 

EL MAHZEN’E KARŞI ORTAK CEPHE

Sizin partiniz Bu gösterilere katıldı mı?
Birçok parti bu gösterilere katıldı. Biz parti olarak bu eylemlere katıldık. Bu mücadele halkın bütün taleplerini kapsadı ve biz bu talepleri tartıştık. Halkın çıkarı ve mevcut iktidarın yerine alternatif bir iktidarın kurulması için nasıl bağımsız bir siyasi hareket haline gelebileceğini tartıştık. Önerilerde bulunduk. Biz gerçek modern bir toplum oluşmasından yanayız.  Türkiye’de işçileri temsil eden Emek Partisi var ama Fas’ta işçi sınıfını temsil edecek bir parti yok. Biz isçinin siyasi düşüncesini üstlenmek istiyoruz. Ancak şuan işçiler bize katılmış durumda değiller. İşçilerin demokraside önemli ve temel bir rol almalarını istiyoruz. Bunun için biz iktidara karşı ortak olanların birleştiği bir cephe oluşması önerisinde bulunduk. Esas düşman el Mahzen iktidarıdır. Gerçek bir demokrasi ve milli bir ekonomi oluşturmak amacıyla oluşturulacak geniş cephe sol demokratik güçleri kapsamalıdır. Bu şartlar gerçekleştiğinde; Fas ve çevresinde sosyalist bir sistem oluşması adım adım gerçekleşecektir. 

SON SÖZ BATI SAHRA HALKININ OLMALI

Kısa bir süre önce Fas kralı, Arabistan kralına ziyarette bulunmuştu. Bu ziyaret sırasında Suudi Arabistan kralı batı sahra sorununda Fas’ı destekleyeceğini açıklamıştı.  Bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başta söylediğim gibi ülkemiz sömürge dönemine girmeden önce burada Kralın simgesel bir iktidarı vardı. Ancak aşiretlerin bölgeleri ve birimleri kraldan bağımsız bir şekilde yaşıyorlardı. Kralla iki boyutlu bir ilişkileri vardı. Kral vergileri topluyordu. Aşiretler ise cihatın liderliğini yapmasını istiyorlardı. Ancak kral sömürgecilere karşı cihat etmediği durumda kabileler kendileri cihata giriyor, kralı deviriyor ve yerine yeni bir kral seçiyorlardı. Fas imparatorlukken Senegal, Moritanya ve Sudan’ı kapsamaktaydı. Batı Sahra’da bağımsız bir durum söz konusuydu. Ancak Batı Sahra’daki halkın Fas halkıyla güçlü tarihi ve ekonomik ilişkileri mevcuttu. Bu göçebe aşiretler hala sınır istikrarı olmadığından Fas, Moritanya ve Cezayir’e göç halindedirler. Sahra halkının mücadeleci kesimi siyasi partilerden İspanya sömürgeciliğinin kovulması için destek istediler ancak istekleri gerçekleşmedi. Bunu üzerine Polisario liderliğinde bir ulusal kurtuluş mücadelesi başlattılar. Çatışmalar başladı ve Batı Afrika birliğine oradan Birleşmiş Milletlere taşındı. 

Hangi yılda?
1980’de Kral ikinci Hasan’dan önce Afrika zirvesinden önce referandum gerçekleşti. O tarihten beri silahlı mücadele devam etti. Güvenlik duvarı inşa edildiği halde operasyonlar durmadı. Gerginlikler devam etti. İspanya iktidarı tarafından yapılmış bir sayıma istinaden BM referanduma katılacak kişileri tespit etti. 1991’de Referandum sürecinde ateşkes anlaşması gerçekleşti. Referandum sonuç vermedi ve BM’ye geldi. Referandumu yok saymadan başka bir çözüm alma kararı aldı. İki kesim ancak bir sonuca varılabileceği ve bunun sonucunda referandumun gerçekleştirilmesine karar verildi. 

Biz Marksist ve Leninist bir hareket olarak Batı Sahra’yı cumhuriyet olarak tanımadık. Bağımsızlığına da destek vermedik. Ancak Marksizm-Leninizm’e bağlı olarak “kendi kaderlerini tayin hakkını” savunduk. İster Fas’a katılır isterse de bağımsızlığını ilan eder. Birlemiş Milletler kararından önce bu sonuca varmıştık. Savaşsız demokratik siyasi bir çözüm çerçevesinde Sahra halkı kendi geleceğine karar vermelidir. Bu tutumumuzdan dolayı iktidar boğazımız sıkmakta ve bizi Batı Sahra’nın Fas’a ait olduğunu söylemeye zorlamaktadır. Ancak iktidar bu konuda iki yüzlülük yapmaktadır. Uluslararası platformlarda BM’nin tutumunu savunuyor ancak içeride Batı Sahranın Fas’a ait olduğunu söyleyerek noktayı koymaktadır.

Bazı lobiler bu sorunun 40 yıl daha devam etmesini istiyor. Çünkü Fas ve Cezayir’deki lobiler de bu sorunun devam etmesini istiyor. Cezayir’inde Fas gibi diktatörlük sistemi mevcuttu. Gerçek çözüm, siyasi bir çözümün ortaya çıkması iki tarafın referandumuna sunulmasıdır. Ancak son söz Batı Sahra halkınındır.

DEMOKRATİK YOL SEÇİMLERİ ‘BOYKOT’ ÇAĞRISI YAPIYOR

Fas’taki seçim arifesinde siyasi atmosfer hakkında bilgi verirmisiniz?
Siyasi atmosfer şu an soğuk. Vatandaş önemsemiyor. Seçim kampanyası soğuk geçiyor. Çünkü Fas halkı seçimlere önem vermiyor. Ancak özellikle rekabet içerisindeki siyasi partiler hükümet olmak için diğer adayların özel hayatlarını didik didik ediyorlar. Ve aday olmalarına engel olmaya çalışıyorlar. Bazı partiler daha önce terörle yargılanan selefileri aday göstermek için çabaladı. Seçime doğru partilerini değiştiren adaylar oldu. Gerçek bir siyasi söylem yok. Hiçbiri hayat bulmayacak benzer siyasi programlar sunmakta. Sadece devletin programı gerçekleşecek. 

Hangi partiler seçime katılıyor?
Şu an 34 siyasi parti seçime girmektedir. Bunların arasında ulusal hareketten doğmuş olan gerçek partiler de mevcuttur. 

Demokratik Yol’un tutumu nedir siz seçime katılacak mısınız?
Bizim seçimlerle ilgili tutumumuz taktik bir durumdur. İktidar ve sistemine bağlı değildir. Bizim için soru bizim seçimlere katılmamız halkın mücadelesini ilerletecek mi? Cevap hayır! Mevcut olan siyasi durumun gölgesinde olmaz. Halkın yüzde 75’i katılmayacak. Halk artık var olan durumun farkında onun için katılmayacak. İktidarın baskısı olduğu halde boykot ediyor. Kalan yüzde 25’te iktidarı yalnız bırakıyor. Bu şekilde iktidarın krizinin derinleşmesini ve alternatif bir demokratik gücün oluşmasını amaçlıyoruz. bunun için seçimi boykot kampanyasına girdik. Sadece hareket olarak değil halkıda davet ediyoruz. Bunun sonuç vereceğini düşünüyoruz. Asgari demokratik taleplerimiz ise;

1. Anayasada gerçek bir demokratik değişim. Halkın iradesini karşılayacak yeni bir anayasa. Sorumlu ve hesapveren  bir iktidar.

2. Mevcut seçim düzenlemeleri değişmeli ve oy verme yaşı 18 yaşa indirilmeli.

3. İçişleri bakanlığı yerine Siyasi güçler tarafından uzlaşma ile Seçimi takip için dürüstlüğü ve bağımsızlığı ile tanınan bir komite oluşturulmalı.

4. Seçimin yapılış biçimi ve seçim günü yeniden gözden geçirilmeli. 

‘DARBELERE DE DARBE GEREKÇESİYLE MUHALEFETİN BASTIRILMASINA DA KARŞIYIZ’

Türkiye’deki siyasi süreci izlediniz mi, darbe girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz ilkesel olarak darbelere karşıyız. Çünkü darbeler halkın ürünü değillerdir. Halk devrim yapar ve bunlar demokrasiye giden değişimler ve olanaklar yaratır. Eğer demokratik mekanizmaların olanakları varsa bu zaten bir devrim yaratır. Biz bugün barışçıl yoldan bir değişim yolundayız. Herhangi bir darbeyi desteklemiyoruz. Ama biz darbe gerekçesini kullanılarak bütün muhaliflerin tasfiyesine de karşıyız. İdam cezasının tekrar gündeme gelmesi söz konusu. Bu bizim tarafımızdan kabul edilebilecek bir şey değildir. Biz Türkiye halkını, Türkiye’deki sol güçleri destekliyoruz. Türkiye halkının mücadelesinin laik, demokratik ve halkın çıkarına bir sonuca ulaşacağını umut ediyoruz. BİTTİ

 

ÖNCEKİ HABER

Karadeniz İsyandadır Platformu, Hayatın Sesi’ni ziyaret etti

SONRAKİ HABER

Urfa'da öğretmenlere fişleme formu!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa